Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006) 1 – Behind the Mask The Rise of Leslie Vernon

Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006)

3 Şubat 2010

2006 yılı mahsulü Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon, Scott Glosserman tarafından yönetilmiş olan ABD yapımı bir film. 1976 doğumlu yönetmenin ilk uzun metrajı.

Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006) 2 – afis01Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

Öyle bir dünya düşünün ki Myers, Krueger ve Voorhees popüler korku ikonları değil, gerçek seri katiller. İşte böylesi bir dünyada iki kameraman ve bir sunucudan oluşan bir belgesel çekim ekibi yaptıkları anlaşma neticesinde Myers, Krueger ya da Voorhees gibi örneklerinden beslenen Leslie Vernon isimli yeni bir anti-kahramanın doğacağı geceyi ve öncesindeki bütün hazırlıkları filme çekmek için Glen Echo isimli kasabaya gelir. Leslie Vernon ile tanışan ekip kısa zamanda kaynaşır. Vernon onlara işin nasıl yapıldığı, malum gece öncesinde nasıl hazırlanıldığı ve kurbanların olay gecesi nasıl davranacakları ile ilgili ayrıntılı detaylar anlatır. Vernon uzun uğraşlar ve takipler sonucu kurbanlarını seçmiştir. Seçtiği sekiz kişilik grup içinden bakire olduğunu düşündüğü Kelly’yi final kızı olarak seçer. Olay gecesine kadar herşey yolunda gidiyormuş gibi görünürken ilk cinayet sonrasında çekim ekibi, başta sunucu Taylor olmak üzere, içindeki bulundukları durumu sorgulamaya başlar ve bu işi yapmaktan vazgeçerler. Vernon onlara bir an önce olay yerinden uzaklaşmaları için izin verir. Ama Taylor ve ekibi geride kalan gençleri uyarmaya ve hatta mümkünse kurtarmaya niyetlenir. Bir süre sonra farkına varırlar ki artık kendileri de bir slasher filmi içine hapsolmuş kurban adaylarından başkası değildirler.

Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006) 3 – cats1

Slasher alt türüne denk gelmiş herkesin az buçuk bildiği üzere, bu alt tür belli klişeler üzerine kurulmuştur. Sağıyla soluyla, başıyla sonuyla zaman zaman oynansa bile, değişmeyen bazı kanun hükmünde maddeler vardır. Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon bu maddeler üzerinden hareket ederek bize bütün cinayetlerin işleneceği gece öncesinde olası bütün ayrıntıları Vernon’ın ağzından teker teker anlatıyor. Dahası Vernon’ın bu olası ayrıntılar karşısında nasıl önlem aldığını görüyoruz. (Bu kısımlara bayıldım.) En basitinden cinayetler başladıktan sonra grubun ilk hareketi bölgeden uzaklaşmak için arabaya binip kaçmaktır. Vernon da bunun farkında ve cinayetlerine başlamadan önce arabanın bujisini sökerek kendini sağlama alıyor. Ya da evdeki elektriklerin gidip gelmesi mevzusu. Vernon kendine uzaktan kumandalı bir switch yaparak işini çözmüş. Her nerede olursa olsun evdeki elektrikleri kesip yeniden açabiliyor. Bunun gibi daha onlarca farklı ve eğlenceli örnek veriliyor.

Halloween seriyalinin önemli figürlerinden Dr. Loomis (Donald Pleasence) karakterine bire bir gönderme olan Dr. Halloran karakterini, Freddy Krueger olarak akıllara kazınan Robert Englund canlandırıyor. Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon (2006) 4 – He waits by Relocator2Bunun dışında, Halloween (1978), A Nightmare on Elm Street (1984), Hellraiser (1987), Friday the 13th (1980) gibi klasiklere birçok direkt gönderme içeren sahneler bulunuyor.

Konusundan da anlaşıldığı üzere, yaklaşık bir saatlik kısımdan biraz fazlası [Rec], Cloverfield gibi örneklerde olduğu gibi, belgeseli çeken kameramanların görüntülerinden aktarılıyor. Ama son bölümde, ne zamanki belgesel ekibi olaylara müdahil olmaya karar veriyor, bu noktadan sonra çekimi yapanlar da hikayeye dahil oluyor. Filmi çeken iken, filme çekilen olmak. Tanrı konumundan (her ne kadar olaylara müdahil olmasalar bile, olanları önceden bilip izliyorlar. Kader?) kurban konumuna geçmek (olacakları bildiklerini düşünerek önlem almaya çalışıyorlar ama bir süre sonra farkediyorlar ki olaylar bambaşka bir hale dönüşüyor. Hayat?).

Yakın tarihli korkularda yenilikçi fikirlere çok sık rastlanmıyor. Bu yüzden Behind the Mask: The Rise of Leslie Vernon’ı fazlasıyla önemsiyorum. Özellikle slasher sevenler mutlaka izlemeli. Son olarak ekstra bir not: kapanış jeneriğinin bitmesini bekleyin. Bazı filmler sabırlı izleyiciyi ödüllendirmeyi sever. Bu da onlardan biri.

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

4 Comments

  1. Filmin konusu “Man Bites Dog” u fazlasıyla anımsatıyor, zaten katili filme çeken öğrenciler konseptini çıkartırsanız geriye pek de özel olamayan bir slasher kalıyor.

  2. Çok haklısınız. Man Bites Dog (1992) filmini anımsatmaktan öte fikir olarak birebir aynı bile diyebilirim.

    Film, Man Bites Dog’dan ödünç aldığı fikir ile slasher alt türüne ait klişe diye tabir ettiğimiz olmazsa olmazlar ile dalgasını geçiyor ve ortada dolanan birbirinin kopyası onlarca slasherdan daha farklı bir yerde gözümde. Zaten niyetim yepyeni bir fikrin doğuşunu müjdelemekten ziyade türün takipçilerini, türe ait farklı ve izlemesi eğlenceli bir filmden haberdar etmekti.

  3. Kendi adıma iki filmi karşılaştırıp eleştirmeyi, daha doğrusu özgünlüğü eleştirmeyi çok da doğru bulmuyorum. Tarz aynı olsa da, ki aslında esinlenmeler çok açık, iki filmin amaçları farklı.
    C’est Arrivé Près De Chez Vous yanlış anlaşılmalara açık bir film. Şiddeti yüzümüze çarpa çarpa eleştirirken pek çok kişi tarafından aksine, yüceltiyormuş sanılan, o şekliyle övülen bir film. Ne yazık ki: “Abi, herife nasıl koydu!” gibi… (Hatırlarsanız Irréversible da daha çok tecavüz ve kafa ezme sahneleriyle konuşulmuştu.) Bu tür yorumları eminim sizler de duymuşunuzdur.
    Leslie Vernon ise slasher kurallarıyla oynayan, post-modern (kullanıla kullanıla baydı ama öyle) bir slasher. Filmin beslendiği bir nokta da, son yıllarda ciddi bir okuyucu kitlesi olan seri katil biyografileri. (O da ayrı bir tartışılası konu.) Filmin büyük bir kısmında acayip (!) bir şeyler bekleyen seyircisini uzun süre sıkmaktan da çekinmeyen bir film. Arızalı, kimi zaman yetersiz bir film. Pek de saygı görmüyor sanırım. Ama kendi adıma keyifle izlediğimi söylemeliyim. Klasik tarza döndüğü son bölümü de iyiydi bence. Varsın yeni çağı (ne?!) müjdelemesin.

  4. konu enteresandi ama, maalesef filmdeki ‘twist’ de kendi nazarimda sikici bir film olmaktan cikaramadi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Daylight (1996) 5 – Daylight 1

Daylight (1996)

90’lar sinemasını seviyorsanız ve özellikle felaket filmlerinden hoşlanıyorsanız Daylight’a küçük
Seçilmiş Olanın Arkasındaki: The Matrix (1999) 6 – the matrix

Seçilmiş Olanın Arkasındaki: The Matrix (1999)

Kültür endüstrisi ürünlerinden olan ve bir kurtarıcının zorunlu olduğunu işleyen