Çizgi Roman Sevdalılarına Mis Gibi Dönem Dizisi: Agent Carter 1 – 7ba6c27a 596d 4ef1 81e8 1c4337aca2e0

Çizgi Roman Sevdalılarına Mis Gibi Dönem Dizisi: Agent Carter

15 Ocak 2015

ABC’nin Marvel sinematik evreni ile ilgili yeni dizisi Agent Carter; Agents of S.H.I.E.L.D.’ın uzun bir ara verdiği bu dönemde, imdadımıza Hızır gibi yetişti. Neredeyse tüm kritikleri olumlu olan, izleyicisinin de desteğini alan Peggy Carter ne yazık ki bu başarıyı şimdilik rating’lerde gösteremiyor. Fakat ABC’den yapılan bir açıklama içimizi rahatlattı, dizinin iptal edilmesi gibi bir durum –en azından şimdilik- söz konusu değil. Kanal yetkilileri dizideki emeğin ve kalitenin yakın zamanda anlaşılacağına dair inançları olduğunu yinelemişler. Buna ben de can-ı gönülden inanıyorum

Agent Carter’ın konusu ne?

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde (1946) kadın kimliğiyle ayakta kalmak ve kaybettiği Kaptan Amerika’nın yokluğuyla baş etmek için mücadele veren Peggy Carter (Hayley Atwell), SSR (Strategic Scientific Reserve) adlı bir istihbarat kurumunda çalışıyor. Dönemin sosyokültürel yapısı gereği, “erkek işi” olarak kabul edilen bu alanda kendi kimliği ve cinsiyeti ile varoluş mücadelesi veren Carter’ın bir başka sorunu daha var: Howard Stark. İhanetle suçlanan Stark’ın adını temize çıkarmak için çabalayan Carter’ın bu işteki tek yardımcısı Stark’ın aile fenomeni hâline gelen uşağı Edwin Jarvis. Ve bu ikili her ne yapacaksa, Carter’ın kimliğini ne SSR’a ne de dış dünyaya belli etmeden, gizli kapaklı yapmak zorunda.

agentcarter-pulpAgent Carter’ın oyuncu kadrosunda kimler var?

Başrolde Kaptan Amerika filmleri sayesinde aynı rolde tanıdığımız Hayley Atwell var. 82 doğumlu İngiliz oyuncu ilk büyük çıkışını 2011’de Captain America: The First Avenger filmi ile yaptı. Görünen o ki kariyerini MCU (Marvel Cinematic Universe) ürünleri ile sürdürmeye, en azından bir süre için daha devam edecek. Captain America: The Winter Soldier’daki küçük rolünden sonra Agents of S.H.I.E.L.D.’ta da yer aldı. Şimdi Agent Carter’da başrolde fakat bu sene Avengers: Age of Ultron ve Ant-Man gibi iki dev Marvel filminde de kendisini göreceğiz. Şu anda diziyi temel olarak Atwell yüzünden izliyorum diyebilirim; keza Hollywood standartlarının dışında kalan nev-i şahsına münhasır güzelliği ve büyüleyici aksanının yanı sıra oyunculuk kabiliyeti ve doğallığı da kendisini sabaha kadar oynasa izletir.

Edwin Jarvis rolünde Broadchurch’ten tanıdığımız ve hak ettiği yükselişi gerçekleştirmeye başlayan James D’Arcy var. 2015’in en çok beklenen filmlerinden biri olan Jupiter Ascending’te de rol alan oyuncu 1975 doğumlu bir İngiliz. Hayley Atwell’la beraber ABC’yi İngiliz aksanına boğan D’Arcy Edwin Jarvis rolü için biçilmiş kaftan. Çünkü karakterin hem mesafeli hem de fedakâr yapısını hem de ince espri anlayışını son derece başarılı biçimde canlandırıyor.

Jack Thompson rolünde Chad Michael Murray, Daniel Sousa rolünde Dolhouse’tan tanıyım sevdiğimiz Enver Gjokaj, Roger Dooley rolünde Shea Whigham ve Angie Martinelli rolünde Lyndsy Fonseca da gerçekten çok başarılı seçimler. Her biri, dönem dizisi olan Agent Carter’daki kişilikleri, zamanına uygun biçimde zenginleştirerek daha ilk bölümden Carter’a ve çevresindekilere ısınmamızı, kimine sempati, kimineyse antipati duymamızı sağlıyor. Son derece keskin hatları olan karakterler, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Büyük Buhran’ın etkilerinden sıyrılmak ve ekonomik bir patlama yaşamak üzere olan ABD’nin muhafazakârlıktan liberalliğe doğru açılan yapısını son derece iyi yansıtıyor. Peggy Carter’ın ataerkil sistemle mücadelesini, Martinelli’nin yeteneklerini ve zekâsını keşfedemeyen sisteme olan küskünlüğünü, Sousa’nın vıcık vıcık olmayan gazi duygusallığını, Dooley’nin sistemin tepesinde yer alan erk olmanın verdiği ve cinsiyetiyle harmanlan kibrini CW dizilerinde görmeye alıştığımız tarzda bir cast ile yansıtmaya çalışılsalardı, sonuç felaket olabilirdi.

Dizinin diğer artıları neler?

Dönem dizisi olması ve dönem olarak son derece ilgi çekici bir dönemi ele alması dolayısıyla hem şanslı, hem şanssız bir dizi Agent Carter. Şanslı, çünkü iyi yapıldığında savaş sonrası yükseliş dönemini yaşayan ABD’nin siyasi ve sosyokültürel durumuna dokunan bir Marvel dizisi izlemek istemeyecek birini tanımıyorum. Şanssız, çünkü TV bütçesi ve imkânlarıyla bu işin altından kalkabilmek çok güç bir şey. Fakat üçüncü bölümü dün yayınlanan Agent Carter’ın bu işin üstesinden hakkıyla geldiğini hatta beklentilerimin de ötesine geçtiğini görüyorum. Dönemin ruhuna ait detayları yakalamakta çok başarılar. Howard Stark’ın sorgusunu gösteren klip bile, ne kadar muazzam bir iş başardıklarını ortaya koyuyor.​

shield-comamndos-1

Dizinin sinematografisini çok beğendim. Sadece renkler ya da çekimler açısından değil, kompozisyonları kullanma biçimlerini ve alttan alttan ince mesajlar göndermelerini de çok sevdim. Örneğin dizinin ilk bölümünün açılışında Carter’ı renkli kıyafetleriyle, üzerine üzerine gelen tek tip erkek yığınına karşı yürürken görüyoruz. Hepsi birbirine benzeyen, gri, renksiz erkeklerin içine tüm ihtişamı ile dalıyor ve yavaş yavaş kendi yolunu açıyor. Bunun gibi psikolojik göndermeler içeren birçok sahne yakaladım, izleme zevkinizi ve bulmaca çözme heyecanınızı yok etmemek için hepsini tek tek yazmayacağım. Ama dizinin bu yönüne hayran kaldığımı söyleyebilirim.

Savaş sırasında, cephe arkasında erkekler kadar, hatta onlardan daha fazla yer alan, canını dişine takıp fabrikalarda, lojistik birimlerde, geri hizmetlerde, hastanelerde çalışan Amerikan kadınının, savaş biter bitmez gözden çıkarılıp, mutfakta sandviç yapmaya geri gönderilmesi, 60’larda filizlenen İkinci Dalga Amerikan Feminizminin temel güdüleyicisidir. Agent Carter, kimi yerlerde oldukça cinsiyetçi bir yaklaşıma sahip olan Stan Lee külliyatına sırt dönerek, öyküyü daha modern ve kadın odaklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Üstelik son zamanlarda kadınları erkeklerden tamamen soyutlayan, duygusallığı ve kadınsı kabul edilen özellikleri küfür kabul eden pro-feministlere inat Carter’a gözyaşlarını, duygusallığı ve naifliği de katarak… Yazar kadrosunun başında Stan Lee olmasına rağmen, MCU’yu bir başka kılan Joss Whedon’ın tarifinden faydalandıklarını düşünüyorum. Çünkü gerek diyalogları, gerek esprileri, gerekse genel duruşuyla Carter tam bir Whedon karakteri gibi. Fakat Lee’nin de hakkını yemeyelim. Çünkü kendisi “kadınların göğüs ve kalçalarını yeterince büyük çizmediği ve hatta açık biçimde cinsiyetçi yaklaşmadığı için” DC’den kovulmuş bir kişi. En azından denemediğini söyleyemeyiz yani.

agent-carter-tv-show

Set tasarımları, kostümler, sanat işçiliği, müzikler… Hepsi gerçekten çok iyi, çok özenle hazırlanmış. Kameranın önce dans eden insanlarla dolu gece kulübünü göstermesi, sonra kadraja tüm bu hengâmenin sahibi ve suç odağı olan kulüp patronunun girmesi gibi gülümseten detaylar, düğmesiz, fermuarsız ceketler, beyaz smokinler, şapkalar, Fallout yeşili ile renklendirilmiş Dinner atmosferi, klasik otomobiller, ıslak ve dumanlı ara sokaklar… Her bir detay birbiriyle uyumlu ve özenli… İnsan izlemeye doyamıyor.

Spoiler vermeden dizinin genel atmosferini değerlendirmeye çalıştım; çünkü şimdilik konu itibarı ile uzun uzun analiz edilebilecek bir yol haritası sunmuyor Agent Carter. Zaman geçtikçe dallanıp budaklanacak, şans verilirse Marvel külliyatının temel taşlarına ve ikonik karakterlerin geçmişine daha çok odaklanacaktır. Şu anda dizinin lokomotifi Peggy Carter, dönem atmosferi, diyaloglar ve sinematografi. Ama ben bu diziden umutluyum, eğer önüne ne gelirse tüketmeye alışmış seyirci bu zarafet ve naifliği bir çırpıda harcamazsa Peggy Carter’ın maceraları ile büyülenebiliriz. Zaten kim balıketi güzel ve zeki bir İngilizin internet, güvenlik kamerası ve cep telefonu olmayan bir dönemde döpiyesi ve topuklu ayakkabılarıyla kötüleri dövdüğünü görüp, bunu izlemek istemez ki?

Herkese iyi seyirler!

blank

Emel Bilge Çınar

1985 yılında İstanbul’da doğdu. İlk sinema deneyimi Jurassic Park olmuştur. Animasyon ve VFX alanında eğitim almak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Türkiye’ye döndükten sonra 3 yıl boyunca Post Producer olarak çalıştı. Bugünlerde bağımsız olarak 3D animasyon ve oyun yapımı üzerinde emek harcıyor. 2009′dan bu yana çeşitli mecralarda sinema ve TV üzerine yazılar yazmaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Death Note (2006) 2 – Death Note 1

Death Note (2006)

Son yıllarda ülkemizde de popüler olan Japon animelerinin en başarılılarından
Basit Hayat Diye Bir Şey Yoktur: Olive Kitteridge 3 – Olive Kitteridge

Basit Hayat Diye Bir Şey Yoktur: Olive Kitteridge

Olive Kitteridge, son yıllarda izlediğim en dolu dolu dizilerden biri.