Babanın Gölgesindeki Çocuklar: Creed (2015) 1 – 23333438484 0001bb7370 k

Babanın Gölgesindeki Çocuklar: Creed (2015)

8 Ocak 2016

Babanın Gölgesindeki Çocuklar…

Rocky’nin devam filmleriyle ilgili yapılmış ünlü bir karikatürde Rocky iyice yaşlanıp tekerlekli sandalyeye düşmüş ama hala dövüşmeye devam etmektedir. Creed bu anlatımı, karikatürün amaçladığından çok öte, yepyeni ve taptaze bir şekilde karakteri yücelterek yapıyor. Rocky, 70’ine merdiven dayamışken “hayatla” dövüşmeye devam ediyor… 

2006 yılında, ilk Rocky filminden 30 yıl sonra gösterime giren serinin 6. filmi “Rocky Balboa”, beklenmedik bir ilgiyle karşılanmış ve dünya genelinde bütçesinin yedi katı hasılat elde etmişti. Rocky bunca yıl sonra yine ringdeydi, salon yine “Rocky!.. Rocky!” diye inliyordu. Filmin başında Rocky’yi Adrian’ını kaybetmiş, işlettiği restoranda müşterilere eski dövüşlerinin hikayelerini anlatarak onları eğlendirirken, Adrian’ın ölüm yıldönümlerinde eski mahallesini ziyaret ederek anılarını tazelerken yani geçmişten kopamamış bir halde görüyorduk. Rocky asıl tutkusu olan bokstan uzaklaşmış olmanın kederini de taşıyordu. Film gösterime girmeden önce yayınlanan bir karede Rocky ringde yere sermiş olduğu Mason Dixon’a bakarken “içindeki canavarı” göstermektedir. (Bu kare Muhammed Ali’nin Sonny Liston’la yaptığı unvan maçında çekilmiş karenin aynısıydı. Rocky Balboa önceki filmlerdeki gibi boks tarihinden pek çok referans içerir.)

cats

Rocky tekrar lisans alarak geçkin yaşına rağmen maçlara çıkmaya karar verdiğinde Paulie’ye içindeki bu canavardan bahsediyordu. Tutkusunun peşinden gitmeye zorlayan istekler henüz tatmin olmamıştı. Rocky en son seyirci önüne Ivan Drago’yla olan maçta çıkmış, ülkesinde dövüştüğü son maç ise Clubber Lang ile olmuştu. Yani aslında Rocky uzun yıllardır ringe çıkmıyordu ve içinde kalan ukteyi ortadan kaldırmaya karar vermişti. Bunu da ağır sıklet boks şampiyonu Mason Dixon’la yaptığı son unvan maçıyla başarıyordu. Maç bittiğinde onu onurlandıran seyirciler arasından, maç sonucunun açıklanmasını bile beklemeden ayrılırken, zaten amaçladığı şeyi başardığını biliyor ve bunun sevinciyle seyircileri selamlıyordu. Ülkesinde ilgi görmeyen, dünya genelinde de beklenen başarıyı gösteremeyen Rocky V’ten sonra çıkagelen bu film seriyi layıkıyla tamamlamayı başarmıştı. (Rocky V’i de seven pek çok kişi var ama yine de onu yok saysak yeridir. Önceki Rocky filmlerinin görkeminden uzak, kahırlarla dolu bu film televizyonda gösterildiğinde, herhangi bir yerde posteri, DVD’siyle karşılaşıldığında görmezden gelinmeli ve kendi utancını daha fazla aşağılanmadan yaşamasına izin verilmelidir.) Rocky filmlerine yapılabilecek iyi bir finaldi Rocky Balboa ve jenerik yazıları akarken, 30 yıldır Rocky sevgisiyle Philadelphia Sanat Müzesi merdivenlerini koşarak çıkıp sevinçle hoplayıp zıplayan Rocky severlerin görüntüleriyle, karakterin gerçeklikle olan bağı ve kültüre etkisi de filmle birleştirilmişti.

Rocky’i öve öve bitiremedik, oğlu Robert duysa sinir olur, ceketini alıp çıkar giderdi. Rocky Balboa’daki ana anlatımlardan biri, oğlunun Rocky’nin dev gölgesi altında kalmaktan duyduğu rahatsızlıktı. Bir sahnede “Seninle yaşamak kolay olmadı. İnsanlar hep bana bakıp seni düşündüler.” diyerek babasının ününden şikayet ediyordu: “İşim bile soyadım sayesinde, benimle önce bu yüzden ilgileniyorlar.” Robert kendisi olmaya çalışırken babasının önüne çıkmasını istemiyor, onun adını bir engel olarak görüyordu.

Babaya karşı olan bu tutum belki nedeni oedipus kompleksi olarak açıklanabilecek sonuçsuz bir savaşa neden olur. Gerçekten de gölgelere karşı yapılır bu savaş ve tarafların yengisi/yenilgisi diye bir şey söz konusu olmaz. “Boynuz kulağı geçti” deyişindeki sorun da aynı düşüncenin sonucudur. Boynuz ve kulağın apayrı şeyler olduğu ve onları yarıştırmanın saçmalığı görülemez. Oysa bireylerin kendilerini karşılaştırmaları gereken, anne-baba-öğretmen-arkadaş vs. değil yine kendileridir. Bu kişiler düşman olarak değil, destek alınacak yardımcılar olarak görülmelidir (ve de ebeveynler bu bakış açısına layık olmalıdır.)

Rocky, filmin unutulmaz sahnesinde oğluna “Bir zamanlar elime sığardın. Seni kaldırıp annene, ‘Bu çocuk dünyadaki en iyi çocuk olacak’ derdim. Büyüdün ve harika biri oldun.  Seyretmek harikaydı, her günü bir ayrıcalıktı. Sonra adam olup hayata atılacağın zaman değiştin, kendin olmaktan vazgeçtin. İnsanların sana parmak sallayıp iyi değilsin demelerine izin veriyorsun. Sonra işler zorlaşınca suçlayacak bir şeyler aradın. Benim gölgem gibi…” diyerek, var olmayan düşmanlarla çekişmesinin anlamsızlığını ortaya koyuyordu.

23961600775_f31803cd99_zCreed’de de aynı konu karşımıza çıkar. Apollo Creed’in oğlu Adonis, babasının gölgesinden kaçıp kurtulmak için uğraşıp durur. Film, Adonis’in hiç tanımadığı çoktan ölmüş olan babası Apollo Creed’le olan savaşını anlatıyor. Rocky ve Apollo’nun ikinci ünvan maçını projeksiyondan izlerken Rocky’nin yerine geçip babasını dövüyor. Onun adını anmak istemiyor, soyadını kullanmıyor. Babasının gölgesinden kurtulup kendi adıyla var olmak istiyor.

Adonis Johnson, Apollo Creed öldükten hemen sonra, evlilik dışı bir ilişkisinden doğan çocuğudur. Annesi de uzun ömürlü olmayan Adonis, çocukluğunu yetiştirme yurtlarında genlerinden gelen dövüşçülüğünü kanıtlayıp durarak geçirir ve sürekli başını belaya sokar. Apollo’nun karısı ise onu kanatları altına alır ve kendi çocuğu gibi yetiştirir. Onu bokstan uzak tutmaya çalışsa da bunu başaramayacaktır. Adonis ofis işinden istifa edip kendini gerçek bir dövüşçü olmaya adar ama bulunduğu şehirde onun kim olduğunu bildiklerinden kimse onu çalıştırmak istemez. Çünkü Adonis, babası bir boks maçı sırasında ölmüş biridir. Bunun üzerine babasının eski arkadaşı Rocky Balboa’yı bulmaya karar verir. Rocky başta ona yardımcı olmak istemez. Daha önceki pek çok filmde de örneği görülen, ilk başta kahramanı kabul etmeme teması aslında yalnızca kabul etmeyenle ilgili değildir. Rocky, Adonis’in gerçekten bu zorlu yolculuğa atılmak isteyip istemediğini kanıtlamasını bekler. Bu gerçekleşince de onu çalıştırmayı kabullenir.

Başta babasını reddeden Adonis film ilerledikçe değişimler yaşar. Bir süre sonra babasına ait gölgenin onu karanlığa gömmediğinin, yalnızca ulu bir ağacınki gibi serinlettiğinin farkına varır. Ve bu serinlik hayatın bunaltıcılığı içinde kendi adını, varlığını oluşturabilmesi için ona bir fırsat verir. Adonis fırsatı kullanmaya karar vererek maça Apollo’nun oğlu olarak çıkıp, ringden Adonis Creed olarak iner.

23665937900_cd1dd19852_z

Creed filminin başarısı, babanın gölgesinden yararlanma anlatımını kendi yapısında da bulundurmasında yatıyor. Önündeki dev Rocky filmleri gölgesi altında ezilmeyip “onu sevdiğini” ilan ediyor, ona saygı duyuyor ve yüceltiyor. Tüm bunları da kendi özgünlüğünü oluşturmakta kullanıyor. Creed’in bütün Rocky filmlerinden izler taşıyan akıllıca yazılmış bir senaryosu var. Filmdeki objeler, mekanlar, diyaloglar, bir anda önceki filmleri gözünüzde canlandıracak ayrıntılar… Bunlar hiçbir zorlama duygusallık barındırmadan doğallıkla yer alıyor filmde. Geri dönüş sahnelerine ihtiyaç duymadan Apollo – Rocky dövüşleri, Mighty Mick Salonu, Mickey’nin antrenman yöntemleri, Apollo’nun 3. filmde yeniden forma girmesi için Rocky’e yardım etmesi ve filmin sonundaki herkesten gizli yaptıkları dövüşleri, Apollo’nun Ivan Drago’yla olan maçı ve ringdeki ölümü, Rocky’nin cenazedeki konuşması sahneleri gözümüzün önünden geçiyor. Bunun dışında; maça hazırlık kurguları, motivasyon konuşmaları, basın toplantısında birbirine giren dövüşçüler gibi ayrıntılar da bir Rocky filmine yakışır şekilde yerli yerinde. Rocky (1976), -kameranın elde titremeden kullanılmasını sağlayan- steadicam teknolojisinin ilk kullanıldığı üç filmden biridir. Dövüş ve antrenman sahneleri bu şekilde önceki boks filmlerindekinden çok daha güzel çekilebilmişti. “Creed” bu teknolojiyi en uç noktada kullanarak, son yılların plan-sekans modasına da uygun olarak, filmin ortasındaki Adonis-Sporino maçında 2 rauntluk tüm dövüşü tek bir planda sunuyor. Hazırlığı, bir boks maçı sahnesi için oldukça zorlayıcı olduğu belli olan bu çekim harcattığı çabanın karşılığını fazla fazla veriyor.

23333364554_863e627101_k

Creed’e spin-off demek tanımı zorlamak olur. Bu da diğerleri gibi bir başka Rocky filmi. Adonis’in varoluş öyküsüyle birlikte yıllardır gelişimine tanık olduğumuz bir karakterin de bir sonraki öyküsü, bir sonraki savaşımı var bu filmde. Rocky, Creed’de bir yan karakter gibi gözükebilir ama film onu ana karakteri düzeyinde işliyor. Ondan güç alıyor, onunla birlikte ilerliyor. Adonis’le beraber Rocky de “herkesten daha sert vuran” rakibiyle karşılaşıyor.

Rocky karakteri aynı oyuncuyla 40 yıldır seyirci karşısına çıkıyor. Onun gelişimine, dönüşümlerine şahit olduk. Creed ile, eh artık ama yeter demek bir yana karakterin daha da devleşmesine tanık oluyoruz. 70’lerden beri devam eden bir serinin yedinci halkasının bunu başarması, Rocky’nin güçlü temellerinin gölgesini doğru kullanabilmesiyle mümkün oluyor.

blank

Murat Kirisci

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV bölümünden mezun. 2013’ten beri Öteki Sinema’da yazar.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Drakula İstanbul'da (1953) 2 – Drakula İstanbulda 03

Drakula İstanbul’da (1953)

Bu eleştiri, Yıldız Haftalık Sinema Mecmuası’nın 14 Mart 1953’te yayınlanan
The Jackal (1997) 3 – elfilm.com the jackal 302593

The Jackal (1997)

Soğuk savaş sonrası Amerikan Sineması ve propaganda teknikleri ile ilgileniyorsanız