The Expendables 3: İyisiyle Kötüsüyle Son Nostalji 1 – Cehennem Melekleri 3008

The Expendables 3: İyisiyle Kötüsüyle Son Nostalji

14 Ağustos 2014

80’ler aksiyon yıldızlarını bir araya getiren Cehennem Melekleri’nin şimdilik son halkası Cehennem Melekleri 3 yine heyecan ve eğlence vaat ediyor. Ancak senaryodaki bazı boşluklar, 13 yaş sınırı, gereksiz eklemeler ikinci filmin bir tık altında kalmasına neden oluyor.

Cehennem Melekleri’nin son halkasında yaşlı kurtlar yine imkansız bir görev üzerindedirler. Bu sefer amaçları Barney Ross (Sylvester Stallone) ile Cehennem Melekleri ekibini kurmuş olan ancak daha sonra para hırsı ile silah kaçakçılığı işine girmiş olan Stonebanks’i (Mel Gibson) durdurmak. Bu o kadar kolay olmayacaktır. Stonebanks, eski yoldaşı Barney’in atacağı adımları, tüm zayıflıklarını adı gibi bildiğinden bunları lehine kullanmayı bilecektir. Barney eski ekibini artık daha fazla riske atmak istemez, gençlerden oluşan yeni bir ekip kurarak Stonebanks’i yakalamaya çalışır ancak başarısız olur. Stonebanks, Barney’nin kurduğu yeni ekibini rehin alır ve büyük karşılaşma için geri sayım başlar. Barney sırtını döndüğü eski Cehennem Melekleri ekibi ile bir araya gelerek deyim yerindeyse gelecek neslin yeni Cehennem Melekleri’ni kurtarmaya gider. Büyük bir çatışma sonucunda Barney ve eski ortağı Stonebanks karşı karşıya gelecektir.

Cehennem Melekleri 3002

Cehennem Melekler ekibi yine aynı şekilde karşımıza çıkarken tıpkı önceki filmde olduğu gibi ekibe taze kanlar da getirilmiş. Yine dönemin aksiyon starları Mel Gibson, Wesley Snipes, Harrison Ford ve Antonio Banderas ekine dahil edilmiş. Bunun dışında bu sefer farklı bir yöntem denenerek genç yıldızlara da yer verilmiş. Bu bağlamda 80’ler dönemi gençliğinin yanı sıra yeni dönem genç aksiyon severler de hedeflenmiş. Kellan Lutz, Ronda Rousey, Victor Ortiz gibi yeni dönem genç oyuncular filmdeki yerlerini almışlar.

Yine salt aksiyon üzerine kurulmuş film 126 dakika boyunca dur durak bilmeden nefesinizi tutup izleyeceğiniz bir şölen konumunda. Ancak her ne kadar ekibe yeni kanlar gelmiş olsa da filmin bazı negatif unsurları göze çarpıyor. Özellikle ikinci filme kıyasla bunu hissetmemek elde değil!

En büyük negatif yönü sanırım filmin 13 yaş sınırına çekilmiş olması. ilk iki filmdeki kan ve şiddet oranının bu filmde 13 yaş sınırı kapsamında düşürülmesi filme olumsuz bir hava katmış. Bunun yanında senaryoda anlam veremediğimiz bir boşluktan dolayı da taşlarda bir oynama oluyor. O da Barney Ross’un uzman ekibi ile işi bir kerede bitirmesi mümkünken genç bir ekip ile işi riske atmasının anlamsızlığından oluşuyor. Tamam, Barney’nin eski ekip arkadaşlarını riske atmak istemediğini, onları bu hayattan uzak tutmak istediğini anlıyoruz ancak genç yaşamlara değer verdiğini bildiğimiz Barney’nin böylesine genç ve acemi bir ekiple Stonebanks gibi bir katille yüzleşmesi bile bile lades demekten başka bir şey deği. Bunun dışında Antonia Banderas’ı çenesi düşük komik bir figüre dönüştürmek, Jet Li’yi ikinci filmde olduğu gibi yeniden geri plana atmak gibi handikapları mevcut. Bu gibi boşluklara takılmazsanız filmden keyif almamanız mümkün değil.

Cehennem Melekleri 3001

Ekip bağlamında ilk iki filmden geri kalmayan hatta onların üzerine fazlasıyla koyan bir portre ile karşılaşıyoruz. Kemik kadro Sylvester Stallone, Jason Statham, Dolph Lundgren, Jet Li, Arnold Schwarzenegger, Terry Crews, Randy Couture aynen dönerken kadrodan sadece Bruce Willis çıkarılmış durumda. Kötü adamımız Mel Gibson görevini layığı ile yerine getiriyor. Hapisten yeni çıkan ve filmde de ironik olarak hapisten kurtarılan Wesley Snipes yanı sıra Harrison Ford, Antonio Banderas, Kelsey Grammer göz dolduruyorlar. Ancak ben bu ekibin 13 yaş sınırı olmadan, ikinci film ayarında bir film ile geri dönmelerini isterdim. Eminim o zaman karşımıza eşine ender rastlanacak nostaljik bir aksiyon çıkacaktı. Ancak yine de 80’ler dönemi aksiyon starlarını bir arada görmek, nostalji yapmak ve bu heyecanı yaşamak adına kaçırılmaması gereken bir film.

Egemen Tokatlıoğlu

Filmin fragmanını izlemek için afişe tıklayın!

Cehennem Melekleri 3009

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

15 Comments

  1. Filmi yeni izledim, eve geldim, tesadüfen bu eleştiriyi gördüm ve okudum.
    Tek kelimeyle, kusura bakmayın ama, ÖtekiSinema’da okuduğum en başarısız incelemelerden biri olduğu kanaatindeyim.
    Filmi sevdim, bağrıma bastım, o kısmı ayrı ama koca eleştiri yazısını, +13 muhabbeti üzerine kurmak, hatta ikinci filmle kayda değer bir şekilde karşılaştırmadan yargılamak, üstüne de basit bir film gibi lanse etmek, bence son derece talihsiz olmuş.
    Elbette eksikleri, gedikleri mevcut, hatta fazlası da olabilir ama bu eleştiriye göre bir tavır alsaydım, son dönemin “safkan aksiyon” filmlerinden belki de en iyisini sinemada izlemekten mahrum kalacaktım.
    Birçok filme aşinayım, bu film serisine de ilk kez sinemada göz atma fırsatı yakaladım, genelde pek bana hitap ettikleri söylenemez, tabiri caizse, sinemanın sanat kısmıyla ilgilenen biriyim fakat bu, filme haksızlık yapılmasını ve sıradan bir “popcorn” muamelesi görmesini gerektirmez. Bu film, “olağanüstü bir popcorn” deneyimi sunuyor, “gavurların” deyimiyle, “blockbuster” olarak amacına hizmet ediyor.
    Nostalji damarını hem kullanıyor hem de ona yenilik katıyor, safi 80’ler nesli ile idare etme kaygısı gütmüyor, bunu da araya sürprizler ve eskilere gönderme ile yapıp, ortalığı yıkıp döküyor. Başka ne isteniyor?
    +13 muhabbeti ile yanlış yönlendirilmesin, filmde ortalığı kan revan götürmüyor, sadece ona dair “sert” hareketler mevcut.
    İşin özü, aksiyonseverler bu filme gitsinler, eleştiriye aldırmasınlar. Kesinlikle başarısız çünkü…

  2. selam. egemenin yazısından evvel yorumunuzu okudum. açıkçası okuyanın gözlerini yakan cinsten bir kötülük bekliyordum (tasviriniz biraz öyle) ama bir problem yaşamadım. belki 13 yaş muhabbeti azalabilir ve ilk ya da ikinci film ile daha çok kıyasa gidilebilir, haklısınız ama elimizdeki film sıradan bir popcorn, ötesi değil. ikinci film daha fazlasını içeriyordu ama bu filmin yerlerde tekmelenecek ya da baştacı edilecek bir tarafı yok. gerçi yazıda da film kötülenmemiş, kusurlarına rağmen keyif verir, seyredilir denmiş. kaldı ki filmi yazarla birlikte seyrettim, ben yazsam tüm stallone sevgime rağmen çok daha ağır konuşurdum sanırım.

    neyse, tabii sizin zevkiniz karışamam. ama bu yazıya gördüğüm en başarısızlardan diyorsanız emin olun benimkiler çok daha büyük hayal kırıklığı yaratacaktır sizde :)

  3. İlk yorumdaki “Filmi yeni izledim, eve geldim” lafına takıldım ben… Cuma günü vizyona girecek filmi Perşembe akşamı nerede izlemiş acaba bu arkadaşımız? Eleştirinin yazarına kişisel bir düşmanlık beslediği belli, kritiği okudum gayet güzel olmuş, katılmak zorunda değiliz görüşlere ama adla başarısız değil!

  4. Ankara CEPA Sineması, ön gösteriminde, saat 21:00 seansında izledim. Kişisel tartışmaya girmeye lüzum görmüyorum, neticede “yalancılıkla” itham edilmek bile kafi bu kararım için.

    Diğer taraftan, benim esasında vurgulamak istediğim kısım, filme bir önem atfetmekten ziyade, ona dair, -en azından izlediğim kadarıyla- pek bir bilgi bulunmamasıdır. Yoksa elbette kişisel bir zevktir, burada, bir blockbuster filmini “şaheser” olarak adlandırmayacağım, ama yine de son yılların aksiyon sinemasında epey önemli bir yerde olduğunu düşünüyorum, en azından şimdilik.

    Artık bu filmlere dair de daha teknik, daha detaylı analizler yapılması gerektiğine inanıyorum, neticede biz çekemesek de, bugün ben bu filmden, sinema adına epey şey öğrendim.

    Ben bu analizin doğru yapılmadığı kanısındayım. Bu filme, 2012 filmi gibi muamele edilmesini garipsedim, ayrıca pek de eleştiriye dair bir nokta bulamadım. +13 ya da senaryodaki boşluktan ziyade, daha etraflıca incelenebilirdi ya da yazıda ikinci filme atıf yapılıyorsa, ona değinebilinirdi. Ya da mesela, bir popcorn filmi olmasına rağmen, üç perdeli yapıyı nasıl kullandığını, onca karakter arasındaki geçişin nasıl bu kadar tempolu sağlandığını tartışabilirdik, artık o raddeye gelmeliyiz.

    Böyle biraz geçiştirme gibi oluyor, “derinlik” bulunmuyor. Ayrıca, lütfen yanlış anlaşılmasın, “gördüğüm en kötü” değil, “bu sitede gördüğüm en kötü” eleştiri olduğunu belirttim. Yazan arkadaşın emeğine saygılıyım, kendisini elbette tanımam, kin gütmem, eğer yanlış anlar veya üzülürse, şimdiden özür dilerim.

    Herkese iyi filmler…

  5. Öncelikle 80’ler döneminde bu efsane aktörlerin filmleriyle büyüdüğümü ve bu adamların en sıkı hayranlarından olduğumu belirterek başlayayım. Film eğlencelik, gişe filmdir bir sanat filmi değildir. O nedenle olayın felsefik sanatsal yönüne inecek değilim. Filmin eksilerini sıraladım ki dikkat ederseniz yazdığım eksilerde bile çok kafaya takılacak şeyler olmadığını yine de eğlenebileceğinizin altını çizmişim. Filmi kötülememişim, nasıl bir anlayıştır ki bu “eleştiriye aldırmasınlar, filme gitsinler” denmiş :) o halde kritiği çok yanlış algılamış arkadaş diye düşünüyorum. Film benim çocukluk kahramanlarımın hepsini bir arada gördüğüm eşsiz bir serinin devamıdır. Değindiğim noktalar size gereksiz gelmiş olabilir ama benim gözüme takılan detaylardı ve bunları belirtmekte özgürüm sanırım. +13 kısmına takıldım evet, çünkü 80’ler döneminin aksiyon ve şiddet unsurlarını seven bir insan olarak bir önceki filme göre dozajın azaltılması beni rahatsız etti. Eleştirimi ‘kendinize göre’ kötü bulmuş olabilirsiniz ancak bu filme kötü sakın gitmeyin berbat gibi mesaj aldıysanız problemi kendinizde aramalısınız.

  6. ya arkadaş nasıl bir yazı bekliyordun ki.Filme dair marksist,freudyen,feminist v.b.okumalar mı.Arkadaş tecimsel bir filmin gayet de şık bir biçimde bir kaç satır arasıyla tanıtımını yapmıış ve gerisine lüzum görmemiş ve gayet de haklı bunu yapmakta,hey büyük gök Tengrim ya.

  7. Kişisel bir tartışmaya girmek istemiyorum, lakin ısrarla yanlış anlaşılıyor.

    Filmi “övecek” bir yazı beklemedim, ama adamların Balkanlar nezdinde, bizim coğrafyamıza bakış açısı bile ayırca bir eleştiri konusu olabilir, Kolonyal söylem incelenebilir ya da dünyadaki rahat hareket alanlarına dair tasvirleri, filmde baskın gelen “Dünya Hakimi” mottosu öne çıkarılabilir vs… Ama doğru, sizin için “Sanat Filmi” diye bir şey var ve bunlar incelenmeye değmez, sonuçta milyonlarca liranın döndüğü bir sektöre “sırtınızı” dönüyorsunuz, ne güzel bir tavır… Ondan sonra Türkiye’nin sinema sektöründeki vahim durumunu tartışır, “sanat filmi” adı altında ödüller dağıtıp, insanların beklentisini karşılıksız bırakırsınız. NBC seven adamın, bunu sevmeye hakkı yok mu? Aynı dikkatli eleştiriye ya da bilgiye ulaşma gibi bir arzusu olamaz mı? Ne güzel dünya…

    Senaryoda “boşluk” diyorsunuz, klişenin dibine vuruyorsunuz. Üç perdeli yapıda neresi boşluk acaba? Buna olsa olsa “karakter motivasyonundaki” eksiklik denir. O bile başlı başına hata demektir.

    Önce sinema eleştirmeni olarak onu bir bütün görün, “sanat” diye ayırmayın, klişeden kurtulun, dünyada bir tek Türkiye’de bayrağı dalgalanıyor bu akımın. Sanat işçiliğine bakın, efektlerini konu alın, “nefes kesen bık bık” yerine onun nerede durduğunu, 2014 viziyonundan bakınca, nasıl bir noktaya geldiğini anlatın.

    Hadi onu da geçelim, bir kere bu film komple Amerikan B sınıfı filmlere göndermelerle dolu, niye incelemede hiç bulunmuyor? O filmlere hakim değilseniz, niye eleştiri yazıyorsunuz?

    Hadi bunların hepsi benim algı sorunum, temel olarak, size kızan yönetmenlerin klasik lafını burada savunma amaçlı kullanmanız bile, aslında ülkedeki herkesin aynı olduğunu gösteriyor; “sen yanlış anladın” Bir kere de özeleştiri yapın, belki de “sen yanlış anlattın” Ben “filme gitmeyin” dediğini iddia etmedim, genel tavırdaki umursamazlıktan yakındım, sen eleştiriyi önemsemeyebilirsin, ama milletin 20 lirası değerlidir, ona göre tavır alın.

    Ayrıca biraz ABD ve Avrupa eleştirilerini okuyun, feyz alın, ne kadar detaylı olduğuna bakın.

    Anında saldırıya geçmenin anlamı yok, kendi dünyanızla milyonlarca insanı çöpe atmayın. Bir arkadaş da “Freud” okumadan bahsetmiş, ne güzel dünya, oysa bu filmde gayet de onlar incelenebilir. Ama doğru, işinize gelince “ABD dünyayı yönetiyor, ABD’nin UYANIK FİLMLERİ TOP 20” listeleri yaparsınız.

    Erdoğan’a kızanların, ondan bir farkı kalmayınca, kahroluyorum. Bir kere de hatalı olun, bizim suçumuz kadar sizde de vardır çünkü. Tekrar iddia ediyorum, bu “film eleştirisi” değil “film dedikodusudur”

    Neyse, umarım yigilante gibi insanların sayısı artar, bir eleştiriye, en makul cevap şekli odur, ben de yanlış anladıklarımı gördüm, onu hazmettim, sizin de ondan ders almanızı temenni ederim.

    Her “blocbuster” filmini savunan da sinema cahili değildir, ona göre yazılsın bazı şeyler. Gerekirse bahsi geçen okumaların en alasını yaparız. Ama lütfen, şu birbirini savunma/tanıdık ilişkilerine son verin. Bu arada, sayende ben de ufak bir eleştiri yazdım.

    Herkese teşekkür ederim.

  8. Hatta üşenmiyorum, -hızımı alamadım- size doğru eleştirinin esas noktalarını da göstereceğim.
    Evvela sitenin kurucusu M. Tolga Şen’in şu yazısını okuyun; https://www.otekisinema.com/2014/06/sanat-sinemasi-seyirci-istemiyor/

    Bizim de mottomuz, “seyirciden yana” olmaktır, haliyle orada, sinemadaki “sanat filmine” muazzam bir bakış atılıyor, aylardır söylediklerimizi güzel bir şekilde özetliyor. Ama buradkai duruma uygun tarafı başka. Bakın, bahsi geçen yazıda Sayın Şen ne diyor;
    “Tabi, kendi adıma bir tartışma ortamının yaratılmasını şiddetle arzuluyorum. Tunca Arslan’ın dediği gibi “biz eleştirmenler birbirimizi hallaç pamuğu gibi atmalıyız” ancak ülkemizdeki kadar uslu eleştirmenlerle bu pek mümkün olmuyor. Varlığı belirsiz, etkisi kuvvetli bir yapıdan kaynaklanıyor olabilir bu suskunluk hali…”

    İşte benim maruz kaldığım olay, tanıdık/arkadaş ilişkisi tam bu noktayı işaret ediyor. Birbirimize dokunamıyoruz, çünkü hepimiz “sevgi kelebeği” gibi geziyoruz. Biz de film eleştiriyoruz, merak etmeyin.

    Şimdi gelelim, “doğru” eleştirinin “karşılıklı incelemesini” yapmaya…

    Filmimizin adı, Guardians of The Galaxy (2014), herkesin bildiği gibi bir blocbuster/comic filmi daha, Marvel evreninde geçiyor. Eleştiriyi yazan Yigilante Kocagöz. Peki neyi doğru yapmış?

    Öncelikle araştırmış; “Guardians of The Galaxy için pek çok yabancı sinema sitesinin iddia ettiği gibi “Marvel’in en iyi filmi” demek şüphesiz abartılı olur; ancak aksiyonu bol ve oldukça keyifli bir bilimkugu-macera filmimiz var.”

    Sende bu var mı? Yok.

    Ardından, hikayesine değinmiş; “Hikaye zaten takibi gayet rahat olacak bir basitlikte (büyük kötü-kutsal küre-bizim beş kafadar galaksi gardiyanı… Denklem bu kadar basit), ancak anlatılanların başı ve sonu tamamen belirgin olmasına rağmen karakterlerin renkliliği sayesinde asla sıkılmıyorsunuz.”

    Övgü var mı, ya da şahane bir Freud okumadan bahsedilmiş mi? Hayır. Ama denklemi kurmuş, onu anlatmış, hikayede aksak taraf olmadığını ve nedenini açıklamış. Sonuçta, seyricinin kaygısı giderilmiş.

    Sonra karakterlere gelmiş; “Müthiş beşli Peter, Gamora, Drax ve (gönüllerin fatihi) Groot tek başlarına oldukça stereotipik, ancak bir araya geldiklerinde oldukça eğlenceli kişilikler. Yan karakterler de hiç fena sayılmaz.”

    Açık açık “karton karakterler” diye bahsedilmiş, senin yazındaki gibi, “Banderas çok abartılı” gibi klişe ve içi boş bir cümle edilmemiş, kişisel zevk değil, senaryo dikkate alınarak, bir bütünden yola çıkılıp fikir belirtilmiş.

    Sonra yönetmenden bahsedilmiş, hem de filmi nasıl çektiğinden ziyade, önceki işleri ele alınarak, yine bilgi var, yine karşılaştırma ve araştırma var; “Açıkçası Guardians of The Galaxies yönetmen James Gunn’ın uzun süredir sarsılan imajını toparlayacağa benziyor. Kendisi akıllarda bahtsızlığı ile kalmış genç yönetmenlerden. 2006’da Slither ile güzel bir korku girişi yapan Gunn, 2010’da Super ile oldukça başarılı bir iş çıkarmış, ancak bu filmle gişede umduğunu bulamamıştı. ”

    Ardırdan, “sanat filmi olmayan” bir filme dair tam da gerektiği şekilde “teknik” inceleme yapılmış; “Filmin gerek atmosfer gerekse tasarımlar konusunda harika bir iş çıkardığını özellikle belirtmek gerek. Space Opera mantığı biraz eksi bir bilimkurgu geleneğiydi, bunu hem yeniden diriltecek görselliği sağlamak hem de üzerine yeni şeyler eklemek kolay iş değil. Atmosfere harcanan emeğin yanında elimizde bolca dinamik uzay savaşı sahnesi de mevcut. Üstelik bu sahneler safi karmaşa dolu ışık patlamaları değil, üzerlerinde kafa yorulduğu belli oluyor. İlk defa bir 3-D filmde gözümün gereksiz ışık oyunlarından ötürü yorulmadığını söyleyebilirim.”

    Mesele o filmle ilgili değerlendirme değil, dikkatinizi çekerim. Sende bu var mı? Yok, “nefes kesen macera” cümlesi yeterli zaten. Başlı başına bilinçaltından bir aşağılama var.

    “Sanat filminde mesaj mı arıyorsun?” dediniz ama bakın o da inceleniyormuş; “Tabii filmin eksikleri de bol. Hikayenin 80′lerin eski, ucuz (ama samimi) uzay bilimkurgularına bir atıfla basit tutulmuş inşasına bir şey demiyorum, ama karakterlerin birbirlerine karşı gösterdikleri yoğun dostluk mesajları bir noktadan sonra sabır taşı çatlatan cinstendi. Senaryo aslında bunun bir miktar idrakında işliyor, hatta bazen bu durumla dalga geçildiğini de görüyoruz. Nitekim özellikle final kısımlarında insan kendini bol CGI’lı bir Pokemon The Movie seyrediyormuş gibi hissediyor. Bu kadar dostluk mesajı gerçekten fazla.”

    Demek ki neymiş? Gayet de konu edilebilirmiş. Sende bu var mı? Zerresi yok.

    Bitiyor mu? Hayır. Esas bomba sonda geliyor; “İrili ufaklı eksiklerine rağmen, çocukluğu Space Adventure Cobra ile geçmiş biri olarak Guardians of The Galaxy’i pek beğendiğimi söyleyebilirim. Bu film sayesinde Zoe Saldana’yı Avatar’ın Neftiri’sinden sonra bir kez daha renkli (bu sefer yeşil) bir uzaylı olarak görmüş oldum, ilginç ve güzel bir deneyimdi. Bu yaz sinemaya kaç kez gidersiniz bilemem, ama bir tercihiniz Guardians of The Galaxy’den yana olsun. Böyle filmler sayesinde yeni Star Wars filmi için beklentilerimiz çok yukarı çıkıyor, haberin olsun Abrams.”

    Peki bu metin neyi açıklıyor? Evvela geçmiş karşılaştırması yapılıyor, ardından da filmin hakkı teslim ediliyor, kişisel zevke değil, mümkün olduğunca nesnel gerçeklerle. Bir de yetmezmiş gibi, genel kültür katılıyor, Zoe Saldana’dan bahsediliyor, gerek var mı, yok ama “renk” katıyor.

    O yazının linkini de ekleyeyim; https://www.otekisinema.com/2014/07/guardians-of-the-galaxy-2014/

    Şimdi bir tarafta bu var, diğer tarafta, “abartılı roller, nefes kesen sahneler, kaçırmayın izleyin, eğlenceli işte” minvalinda laflar… Hangisini hak ediyoruz?

    Daha karakter motivasyonundan haberdar olmayanlara laf etmeyecek miyiz? Üstelik o bile yanlış, adamın arkadaşına yüzüğü vermesi bile senaryo açısından o tercihi yapmasını anlamlı kılar, ona bir hazırlıktır. Nelerle uğraşıyoruz…

    Bakın “blockbuster” filmine de gayet güzel eleştiri yapılabiliyormuş. Mesele beğenmek değil, onu “incelemek” aslında. Umarım arkadaşınızdan feyz alırsınız.

  9. Freud okuması v.s. laf olsun diye yazdım,aklımca latife yaptım.

    abedenin dünyayı yönetmesi çok akıllı olduğundan değil,bizim gibilerin dingilliğinden kaynaklanıyor.

    NBC nı sevmem,cehennem m.nin hiçbirini seyretmedim,merak ta etmiyorum.

    Bahsettiğin, Türkiye de bayrağı dalgalanan akım umarım devam eder.Bu ülkenin sinema yazarlarının bu cilalı holivut filmlerine Fransızvari küçümser bakışı hoşuma gidiyor–ki bu sitede pek öyle bir durum da yok zaten–.

    Siz kim,biz kim anlamadım,merak etmesen de ben Anadolu nun şirin bir hüloğ kentinde asgari ücretle sürünen bir sinemaseverim.

    Bırak erdoğana kızmayı benim bu gezegendeki tüm bir yaşam formuyla sorunum var.Umarım bir göktaşı çarpar ve evrensel adalet gerçekleşir–bili geytsde ölür,sokakta tecavüze uğrayan köpet de–.

    Kimseyi savunduğum ve tanıdığım yok.Bu siteyi hazırlayanları savunacak ya da onlara paralel yazı yazacak yeterlilikte biri değilim.

    Cahil olmadığın belli ama biraz sinan çetine çalan bir kafan var.

    Bu disk 5 s.n. içinde kendi kendini yokedecektir,iyi şanslar cim.

  10. poner anlaşıldı sen baya içerlemişsin :) tamam bundan sonra sen yaz biz okuyalım, sakin ol yeter ki :) Bu sana göre bir ‘eleştiri’ olmayabilir ama bunu genele yayamazsın ‘bu böyledir, şöyle değil’ diyerek sen de kendi fikrini dayatıyorsun farkında mısın? Sana göre okunmaya değer değildir başkasına göre iyi bir eleştiridir. Bu kadar uzatmadaki mantığını da çözemedim. Fikrini beyan ettin anladık, ama sen sözünü söylüyorsan karşındaki insanın da cevap verme hakkı olduğunu unutma. ‘Bir kere de hatanızı kabul edin’ demişsin neye göre kime göre, sana göre mi? Oldu o zaman senin fikrine göre hareket ederiz bundan sonra. Gerçekten gereksiz yerlere çekip gereksiz uzatmalardasın ama yine de saygı duyarak kapatıyorum. Umarım bu şovuna daha fazla devam etmezsin keza bırak da insanlar ‘kritiği!’ okusunlar, kendileri karar versinler arkadaşım. Selametle.

  11. Bu kadar uzatmamın sebebi siz değilsiniz, madem bir laf ettim, ardından ne demek istediğimi de insanlar görsünler istedim, yoksa elbette “içerlemişsin :p :p” ya da “oldu o zaman, sana göre hareket edelim tımam mı?” şeklindeki cevaplara, o kadar uzun metinler harcanamazlar.

    İkinci seçeneği de koydum buraya, artık senin “şov” deyip geçtiğin, üstüne düşünmediğin metin ile ilgili insanlar karar verirler. Onun dışında, en azından bu sayfada, zaten “film kritiği” diye bir şey de yok ortada…

    Kolay gelsin.

  12. Expendables 1 ve 2’yi çok severim fakat bu film gerçekten kötü. Perdesinin üçü beşi de pek işe yaramamış olacak ki, bu kadroyla ilk Cuma’sında dibi gören aksiyon filmi “yavan” dışında bir kelimeyi hak etmiyor”bence” kritik olarak.

    http://www.imdb.com/news/ni57614666/

    Btw, eline sağlık Egemen.

  13. 1. filmi sevemedim pek 2de çok heyif aldım 3. de fena değil…. yazı filmi çok sert eleştirmemiş bu arada :) izlenir vakit geçirtir ben 2. defa izlerim

  14. ben 3 filmi de izlemiş biri olarak eleştiri yazısında çok yerinde tespitler yakaladım, burada epeycene bir tartışma olmuş sanırım ama çok gereksiz olmuş. Egemen’in yazısında filme dair olumsuz tespitler var ki çoğu gayet yerinde tespitler ama bir yerden yere vurma durumu yok. Kaldı ki eleştiriyi sallamayın filmi izleyin gibi bir algı yaratmaya çalışmak hiç hoş değil. Sonuçta izlediğimiz film bir gişe filmi, gişe filmlerini izlerken ki beklentimiz neyse o film üzerine yazılan eleştiri vb. yazılarda da beklenti aynı şekilde diye düşünüyorum. Egemen de bunun gayet bilincinde olan bir yazarımız.

  15. Şimdi poner adlı arkadaş fazla agresif yaklaşmış öncelikle daha sakin olmaya davet ediyorum kendisini. Yazıya gelirsek bahsedildiği gibi kötü bir eleştiri kesinlikle değil.. Arkadaş sanırım bi Haneke, bi Bergman filmine yapılacak türde bir analiz beklemiş ama bu yıldız kadrosu dışında methiye düzebileceğimiz bir yanı olmayan bir aksiyon filmi.. Ben de severim o ayrı.. The Expendables serisini Egemen çok sever şüphesiz ama sinema yazarı dediğin yeri geldiğinde acımasız da olabilmeli.. Ağır bir eleştiri zaten yok ortada.. Bir yazar tek yazısına bakılarak eleştirilmemeli.. Analiz arıyorsanız diğer yazılarına da bir bakın Egemen’in, bu film için bence de kafi..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Killer Joe (2011) 2 – Killer Joe 2

Killer Joe (2011)

Beyazperdede ya da ekranda, şimdiye kadar bir çok kez o
Rosario Tijeras (2005) 3 – ros son

Rosario Tijeras (2005)

Rosario Tijeras, belki de en iyi örneği Tanrıkent olan Latin