“Film Yönetmeni" Olmak İsteyenlere Öneriler 1 – Claude Chabrol

“Film Yönetmeni” Olmak İsteyenlere Öneriler

2 Aralık 2013

Bu yazı Öteki Sinema yazarı Murat Tolga Şen’in “Film Eleştirmeni” Olmak İsteyenlere Öneriler yazısından yüzde yüz esinlenilerek kaleme alınmıştır. ‘Film yönetmeni’ olmanın olmazsa olmazlarını bulabileceğiniz bu yazıdaki tavsiyelere uyarsanız başarı şansınız oldukça yüksek olacaktır. Özellikle Türkiye’deki film festivallerinde bolca alkış, bolca ödül alacağınız şimdiden garanti ama ‘sinema tarihi’ sizi nasıl anar orasına karışmam.

Öteki Sinema için yazan: Kerem Topuz

Şimdi… Film yönetmeni olmak isteyen ama işin neresinden başlaması gerektiğini bilemeyen bir çok kişiden mailler alıyorum. Çoğu “süper bir senaryom var” veya “hiç düşünülmemiş” gibi cümlelerle başlayan veya ‘tıpkı sizin yaptığınız gibi’ ile devam eden yıkama yağlama cümlelerinden oluşuyor. Bu arkadaşların geneli film yapmaktan çok ‘film yönetmeni’ olma peşindeler. Aynı zamanda da auteur olmak istiyorlar. Bunda hiçbir sıkıntı yok. Olmuşken auteur olun zaten! Ama bilmeniz ve yapmanız gereken şeyler var. Bu reçeteyi uygularsanız 3 ayda başarı garanti!

Öncelikle kendinizi ‘farklı’ kılacak idol bir yönetmen bulmalısınız. Mesela Tarkovski! Bu yönetmenin bir kaç filmini bir kaç kez izlemeniz hayata karşı bakış açınızı büyük oranda etkileyecektir ve ‘hiç düşünülmemiş’ hikayenizin ‘minimal’ bir sinema diliyle çekilmesinin yerinde olacağı fikrine hemen kendinizi kaptırmanıza neden olacaktır. Zaten son dönemde alkışlanan ve yüceltilen, kısaca ödül alan filmlerimize göz gezdirdiğinizde de doğru yolda olduğunuzu hemen anlayacaksınız.

Şimdi önemli olan senaryolaştıracağınız bir hikaye bulmanız. Bu hikaye mevzusu sizi en çok sıkacak kısım olacak. Çünkü bir an için idol olarak benimsediğiniz yönetmen Tarkovski’nin sinemasına yaklaşmanız gerektiğini sanacaksınız. Bu yüzden sakın yönetmenin filmlerini örnek alayım demeyin. Çünkü işin içinden çıkamazsınız. Sizin aradığınız o derinlik değil! Daha çok uzun ve sabit planlarla çekeceğiniz filme dayanak oluşturmak için Tarkovski’nin arkasına saklanacaksınız unutmayın. O yüzden konu seçimlerini sizden daha önce Tarkovski’yi idol benimseyip filmlerini çekmişlerden esinlenerek seçmek zorundasınız. Mesela bu ülkeye uygun konular… İçinde mutlaka sosyal mesajlar barındıran, yoksulluğu dile getiren veya sıkıcı zaman geçiren insanların hiçbir şey olmayan hikayelerini anlatmalısınız. Mesela Anadolu’da bir köyde çobanlık yaparak geçinen Kürt bir gencin hayatından bir kesit… Bu ülkeye özgü olmak için Anadolu’yu koydunuz, amaçsız ve sıkıcı bir hayatı göstermek için çobanlığı seçtiniz, sosyal içeriği olması ve ezilen bir halkın sorunlarını dile getirmek için etnik bir unsur da kattınız. Tamamdır. Ben daha filminizi çekmeden en az üç ayrı festivalden dokuz ödülü garantilediğinizi müjdeleyebilirim.

Şimdi fazlasıyla rahatladığınızı hissediyorum. Bu güvenle senaryonuzu oluşturabilirsiniz. Senaryo yazmak için internetten ‘senaryo örnekleri’ diye aratmanız yeterli. Karşınıza bir sürü filmin word formatında yazılmış senaryoları çıkacaktır. Bu senaryolarda sizi ilgilendiren kısım form olarak kullanacağınız senaryonun şekline karar vermek. Yani şablon olarak uygulayıp, Fransız mı yoksa Amerikan formatını mı kullanacağınıza karar vermelisiniz. Size hangisi havalı gelirse onu seçmenizi tavsiye ederim. Ama artık Fransız formatı demode oldu onu da söyleyeyim.

Filminizin hikayesi aslında sürüsünü otlatan çoban, çobanın ev halkıyla ve aynı köydeki sevdiği ama hiç konuşmadığı sevdiceğiyle bakışmalarından oluşacağı için işiniz çok kolay. Arada bir gelen zorba bir jandarma subayı heyecan katabilir ama sakın ha! Sizin istediğiniz heyecan falan değil. Jandarma gelse de uzaktan bir bakıp gitmeli. Onun da kendi dertleri var çünkü. Çobanı da acınacak halde vermemelisiniz. Çünkü amacınız izleyiciyi düşündürmek. Duygu sömürüsü yapmak değil! Filminizin bir hissi olmamalı ki etkilemek istediğiniz jüriyi ikna edebilesiniz. Çünkü hedefiniz ‘izleyici’ değil jüri olmalıdır. Unutmayın jüriler izleyici değil seçicidirler! Ana karakteriniz genelde kimseyle konuşmayacağı için diyaloglarla ilgili pek değil hiç sıkıntı çekmeyeceğinizi garanti edebilirim. Dramatik bir yapı kurmak, neden sonuç ilişkilerine dayanmak, karakter yaratmak zorunda kalmadan kısaca ‘yaratmak’la uğraşmadan senaryonuzu yazabilirsiniz. Bunları da yapabildiyseniz yolun yarısını aşmışsınız demektir.

Şuan elinizde ‘özgün’ bir senaryonuz ve filmi çekmek için büyük bir özgüveniniz var. Şimdilik bir yapımcıya veya en azından filmi çekmek için paraya ihtiyacınız olacak. Öncelikle yapımcıyı bulmanız parayı bulmanızı sağlayacak yöntemleri bulmanız için araç olabilir. Ama kimseyi tanımıyorsunuz ve bir şekilde kontakt kurmanız gerekiyor. O zaman hemen festival, seminer, açılış, gala ve panellere katılıp kendinizi göstermelisiniz. Etrafı inceden süzmeli gözünüze kestirdiğiniz oradan buradan adını duyduğunuz, gazetede, dergide gördüğünüz birilerinin yanına varıp bir kaç karizmatik laf etmelisiniz. Kuracağınız cümleleri mutlaka önceden çalışmanızda fayda olacaktır. Araya İngilizce kelimeler koymak veya sektörel terimler kullanmak büyük yararınıza olacaktır. Böylece onlara ne kadar çok bilgili olduğunuzu gösterebilirsiniz. Unutmayın ‘bilgili görünmek’ , ‘bilgisiz sanılmaktan’ bin kat hayırlıdır. Çünkü her zaman için çok konuşup, büyük kelimeler etmek karşınızdakiler tarafından önemsenmenize sebep olur. Bu tüyolarla işe başlayıp sektörden ünlü ve önemli kişilerle tanışmanızın da ilk adımlarını attınız işte! Ama hatırlatmakta fayda var ki; her tanıştığınız kişinin hayranı olduğunuzu söylemeyi ihmal etmeyin. Yaptığı işlerle ne kadar da önemli bir kişi olduğunu hatırlatmanız ilk izlenim için oldukça faydalı olacaktır. Kendinizi aynı kefeye koyup biz’le başlayan ve anlaşılamamakla biten cümleler kurun. Memleketin hali ve halkın kültürsüzlüğünü sizin yapmak istediğiniz ve onların da önceden yaptığı şeylerin anlaşılamamasının sebebi olduğuna inandığınızı söyleyin. Bu tutum aradaki mesafenin yıkılıp aslında sizin de bir film çekmek üzere olduğunuzdan bahsetmeniz için bir fırsat yaratacaktır. Neticede aynı görüşte olduğunuz için de tekrar bir araya gelmeniz için bahaneler yaratmanıza sebep olacaktır. Tanıştığınız kişileri eve dönünce hemen facebook veya twitter adreslerinden ekleyin ve paylaştıkları ‘her şeyi’ istisnasız beğenin. Bu aranızdaki bağın daha da kuvvetlenmesine sebep olacaktır. Şimdi ufak tefek bahanelerle senaryonuzu yollayıp bir göz atmasını isteyebilirsiniz. Filminizi tanıtacak vurucu bir cümle bulmayı da ihmal etmeyin. Sanki yapacağınız şey film değil de kuantum fiziğinde bir denklemmiş gibi bir hava yaratmalısınız. Deneme yanılma yöntemiyle iletişime geçtiğiniz kişilerden hiçbiri size geri dönmeyecektir. Bu hayal kırıklığına uğramanıza sebep olmasın çünkü bu sizin filminizi yapmak istemediklerinden değil kendileri de zaten aynı filmden bir tane daha yapacakları içindir. Çoban değil sütçü, köy değil kasaba, Kürt değil Laz olacağı için.

O yüzden iş başa düştü deyip indiegogo gibi imece usulü para bulabileceğiniz sitelerden çok değil yirmi otuz bin gibi hibeler toplayıp filminizi çekmeye başlayabilirsiniz. Bahsettiğiniz konularla ne kadar da duyarlı olduğunuzu ispatlayacağınız için destek bulma şansınız da artacaktır. Daha senaryonuzu ve filminizi bile görmeden sizi destekleyecek sinema dergileri çıkacaktır hemen! Röportaj için sırada bekleyenler, hiç izlenmeyeceğini tahmin ettikleri için arka çıkmalar, kültür ve sanatın yaşatılması nidaları, çekilmemiş filme olmadık güzellemeler düzmeler vs… O yüzden hiç korkmayın.

Gerekli finansmanı çözdükten sonra ise gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Zaten sabit bir kamera ve kadraja giren çıkanlarla reji yapmaya bile gerek kalmadan işi bitireceğiniz için, yapacağınız olası teknik hataları göz ardı edebilirsiniz. Zaten jüri de göz ardı edecektir. İlkokul piyeslerini andıran diyaloglar da sorun değil çünkü sizin için önemli olan filmin ‘sanatsal’ ve ‘derin’ kısmıyla meşgulsünüz, çaktırmayın!

Filmi bitirebildiyseniz hemen festivallere başvurabilirsiniz. Filminizi daha izlemeden size kulis yapacak birilerini mutlaka bulacaksınız buna emin olun. Dediğim gibi önemli konulara değinmek başarının yarısıdır! Nasıl yaptığınız, yapabildiniz mi fark etmez. Siz bunlara kafa yormayın. Çünkü filmi festivalde izleyen sinema yazarları da sizin yerinize çektiğiniz filmde sizin bile öyle olduğunu düşünmediğiniz şeyleri yaptığınızı iddia edeceklerdir. Buna emin olun. Hiç konuşmadan on beş dakika boyunca çektiğiniz çobanın aslında hayatına ilişkin öyle şeyler bulacaklar ve sizin o açıyı seçerek aslında ne kadar da önemli bir karar verdiğinizi söyleyeceklerdir. Geri kalan da ‘ulan adam aslında ne film çekmiş de bir ben anlamamışım’ pozisyonuna düşmemek için ‘he yaa’ deyip geçeceklerdir. Yaptığınız işe de ‘art-house’ adını verip bütün beceriksizliklerinizi sanki üslubunuzmuş gibi kılıflarla süsleyeceklerdir.

Verdiğim tüyoları uygulayıp da hala ‘film yönetmeni’ olamazsanız artık o sizin dangozluğunuzdan kaynaklanmıştır diyeceğim.

Ha bir de şu var. İkinci bir yol. Tavsiyelerimi hiç ciddiye almayıp bildiğinizi okumak. Çünkü ‘Yol bilen kervana katılmaz!’

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

4 Comments

  1. ne bir seneryom var nede öyle hiç düşünülmemiş bişeyler düşündüm sadece yönetmen olmak istiyorum yada bir yönetmenin yanında yardım etmek istiyorum onu izlemek istiyorum nasıl yönettiğini öğrenmek istiyorum

  2. Komik bir yazı olmuş. Her anlamda komik. Zaten Nuri Bilge’yi, Bergman’ı, Tarkovsky’i eleştirmek moda oldu. Bu eleştirilerin altında ise elle tutulur bir veride yok. Tek ortak nokta sıkıcı bulunmaları. “Yol bilen kervana katılmaz” diye bir cümleyi savunan insanların kendi bildikleri, kendi hissettikleri, kendi anladıkları, kendi gördükleri dışında olan şeylere karşı alaycı bir tavır takınmasını gülünç buluyor. Asıl dalga geçilmesi gereken şey bu aslında.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Coppola'nın Gençlik Uyarlamalarına Bakış 2 – Rumble Fish Siyam Baligi

Coppola’nın Gençlik Uyarlamalarına Bakış

Coppola'dan The Outsiders ve Rumble Fish; birbirini tamamlayan ama birbirinden
Orson Welles 3 – Orson Welles

Orson Welles

Karikatürist, oyuncu, şair ve sadece on yaşında, bayanlar baylar karşınızda