Korku filmlerinde büyük aktörlerin, hatta öncesinde Oskar kazanmışların oynaması pek alışılageldik bir durum değildir. Öyle bir durum söz konusu olduğunda ise söz konusu “star”ın ışığı zaten yıllar öncesine tükenmiştir. Yeni yetme yönetmenlerin gözde türü olduğu ve bu genellikle ‘ilk’ filmlerde olmadık numaralar
Mausoleum korku filmlerinin seri üretime girdiği 80'li yıllara ait. The Exorcist gibi popüler filmlerden alınmış öğeler ile süslü çok yöne gidebilecek bir öyküsü var.
Paranormal Activity, izleyicinin gerçeklikle arasındaki duvarları yıkıp, ona becerebildiği en somut ve yalın şekilde bilinmeyeni sergilediği için takdire şayan bir film.
Japon korku sinemasının Ringu’dan sonraki en başarılı işlerinden biri ile karşınızdayız. Ju-On aslında Japon under ground video piyasası için çekilmiş bir seri iken başarısının sonucu “Biz bunu daha büyük kitlelere de taşıyalım” diyerek sinemaya aktarılmış. Tabii ki video versiyonunun fazlaca amatör olmasından
Aslında bu filmi seyredeli neredeyse bir yıl oldu. Üstelik beğenmiştim de… Ama ülkemizde vizyon bulma şansından pek umutlu olmadığımdan olsa gerek, bir ara yazarım deyip unuttuğum küçük bir başyapıt [REC] İspanyol sinemasını çok seviyorum ve hatta latin yönetmenlerin Hollywood işlerine de bayılıyorum.
Musallat, son dönem sayıları artan korku filmlerimizin samimi bir örneği. Her şeyden önce kendini ciddiye alıyor ve duygusunu seyirciye akıtmak için elinden geleni yapıyor.
The Shining/ Cinnet öyle bir klasik ki sonrasında çekilen tüm tür filmlerine referans olmuştur. Hiçbir zaman ulaşılamayacak uzaktaki bir yıldız gibi parlamaktadır.
Bir korku filmine girdiğinizde perdede ne göreceğiniz aşağı yukarı bellidir. Tüm şablonlar çıkarılmış, yıllar içinde kullanılan her yeni korkutma aracı bir klişe haline gelmiştir. Yeni yetme yönetmenlerin ille de korku filmi çekerek başlayalım hevesleri yüzünden de başarılı olarak addediğiniz her korku filminin