KÖPEĞİM SİZİ SEVMEK İSTİYOR! Başrolünde bir köpeğin olduğu ve kahramanın sıcak bir yuvadan başka bir sıcak yuvaya yaptığı yolculukları anlatan filmleri sever misiniz? Bu arada filmin dış ses anlatıcısı da başroldeki köpek olacak. Seksenli yıllarda hafta sonu sabahları henüz fantastik çocuk dizileri
Danger: Diabolik‘i (1968) izlerken, nasıl olmuş da bu film bunca sene bizim gözümüzden uzak kalmış, inanamadım. İtalyan yönetmen Mario Bava‘nın en iyi filmlerinden biri olan Danger: Diabolik, başlı başına bir klasik. Ennio Morricone‘nin harika müzikleri, 1960’ların Batman‘i tadında çok keyifli oyunculuklar, son
Dabbe 2 korkutmuyor ancak bir seyirci olarak sinirlerinizi bozuyor, nefretinizi kazanıyor. Dabbe gibi eğlenceli bir yapısı, bir sebep sonuç ilişkisi yok.
Daha önce “Öteki Yeşilçam” bölümü için yaptığım kritiklerden biri olan Lanetli Kadınlar filminde 1986 yapımı Manyak adlı filmi aradığımı belirtmiştim. İşte bu çağrı Öteki Sinema dostları tarafından karşılıksız bırakılmadı ve film Selahattin adında Yeşilçam meraklısı bir takipçimiz tarafından büyük bir emekle tarafıma
En az, örneğin bir Carnival Of Souls kadar “özel” bir üne sahip olması gereken Death Bed, iki arada kalmışları keşfetmekten korkmayanlar için iyi bir seçenek.
1987 yapımı Raising Arizona, Ethan ve Joel Coen biraderlerin 2. uzun metrajlı filmi. Başrollerde Nicolas Cage, Holly Hunter ve John Goodman yer alıyor.
James Cameron’un fantezi dünyasına seyahat… Yılın en çok beklenen filmi Avatar’a sonunda kavuştuk. Hem de ne kavuşma. Daha şimdiden kendi fanlarını yarattı bile. Peki şu görsellik büyüsünden bir an için kurtulup filmi incelemeye kalkarsak? Ortada acaba Cameron’un klasikleşen Alien’ı ya da Terminator’ü
Dikkat! bu yazı spoiler (sürprizbozan) içerir! “Arıların birgün bizi yoketmek isteyeceklerini düşünmemiştim… Onlar her zaman bizim dostumuz olmuşlardı.” “I never dreamed that it would turn out to be the bees…They’ve always been our friends.” Dr. Bradford Crane 1978 yapımı “The Swarm” yapımcısı
Inglourious Basterds, 2,5 saat hoş vakit geçirmek isteyenler için ideal bir seyirlik olabilir. Ancak ne Tarantino’nun en iyi filmi, ne de yılın sinema olayı.
Wesley Craven… Bir zamanlar Amerikan korku-gerilim sinemasının usta yönetmeni. Kariyeri boyunca kameranın önünde arkasında her yerinde çalışmış, korku sineması klasiklerinden “Elm Sokağı Kabusu” ve yeni dönem teen slasher başlangıcı olarak kabul edilen “Scream” serisinin ve birçok klasiğin yaratıcı yönetmeni. Korku-gerilim türüne ilgi
Island of Death, bir B-film ile Z-film olmak arasında gidip gelen bir çizgiye sahip. İçerdiği kimi akılalmaz detaylarıyla kesinlikle unutulmaz bir film.
Mad Max‘den sonra en sevdiğim distopik aksiyon filmlerinden biri olan 1981 tarihli Escape from New York / New York’tan Kaçış‘ı tanıtmak istiyorum sizlere. Gerçi kült mertebesine ulaşmış bu şahane seyirliği duymamış bir öteki sinemasever var mıdır bilmiyorum. Varsa da hemen titreyip en yakın