Cadı sözcüğünü işitince çoğu insanın aklına kanca burunlu yaşlı bir kadın ve kaynayan büyü kazanı geliyor. Oysa cadılık ve büyücülük (witchcraft) tarihin en eski anaerkil kültürlerinden biri. Günümüzde dünyanın birçok yerinde insanlar paganizm için on-line eğitimler alıp, gruplara katılıyor ve kitaplar okuyorlar. Tatlı Cadı, Rosemary’nin Bebeği veya Harry Potter’ın ötesinde modern bir paganizm, en az Ortaçağda olduğu kadar ilgi görüyor. Üstelik eskisi gibi cadı mahkemeleri de yok! İnternet sayesinde festivallerde buluşan, büyüyen, güçlenen bir pagan kültürüyle karşı karşıyayız. İnternetin ortaya çıkışıyla, artık cadılar birbirlerini bulabilir ve büyü değiş tokuşu yapabilir hale geldiler. Bugün sadece Amerika’da bir milyon pagan bulunmaktadır.
Gazeteci Alex Mar, 2010 yılında bu zengin kültürü yansıtmak için bir belgesel çekmeye karar verdi. American Mystic adlı belgeseli çektiği süreçte içine girdiği dünyayı bir kitaba dönüştürmek için masa başına oturduğunda aslında başına neler geleceğini bilmiyordu. Beş yıllık bir süre içinde, bir gazeteci hevesi ve merakı ile başladığı bu yolculuk onu Amerika’nın birçok eyaletinde yaşamak, ayinlere katılmak ve kendi günlük dünyasında da bir seri değişiklik yapmak zorunda bıraktı. Çünkü Alex Mar, inanca dair sorularına cevap bulabilmek için bir cadı olmaya karar vermişti!
Alex Mar, Amerika’nın modern paganlarıyla yaşadı, bedenini her gece yumurtayla ovaladı ve gruba kabul edilmek için kırbaçlandı. Genç kadın beş yılın sonunda elinde athamesi “Zehirler güce dönüşsün!” diye ayinlerde bağırıp, bir ağaç kabuğundan bile enerji çekebiliyordu. Ancak tüm emeklerine değmişti. Bu süreçte yazdığı Amerika’nın Cadıları, 2015 yılında yayımlandığı zaman, sıradışı konusuyla çoksatar romanları bile geride bırakarak yılın en çok konuşulan kitaplarından biri oldu.
New York Times gazetesinin uluslararası yayın dünyasının ve okurların merakla beklediği geleneksel “öne çıkan kitaplar” listesine, 2015 yılında edebiyat-dışı alanda seçilen eser, bir film kadar akıcı bir kurguya ve okuru ürperten bilgilere sahip.
“Karanlıkta oturup uzun bir süre bakmaya devam ediyorum, beş dakika, ardından on dakika geçiyor. Nihayet, içten bir şaşkınlıkla, bir sahne görüyorum, daha önce zihnimde yaşadığım bir sahne; aylar önce gördüğüm bir rüyaya (ya da kâbusa) geri dönüyorum. Dolunay aynasının içinde, o rüyada gördüğüm kapüşonlu adamları görüyorum; kırmızı cüppe giymiş uzun boylu figürler, ellerinde meşalelerle dönemeçli taş duvar boyunca sıra halinde ilerliyorlar, o tuhaf mülkün daha da derinlerine iniyorlar. Ama artık cübbeleri beyaz. Karanlık siluetimin arkasında, uzaklarda bir yerdeler (oysa gerçekte arkamda perdeden başka bir şey yok). Bodrum katı, belli belirsiz görsel bir değişimle kalenin göbeği haline geliyor ama bu gerçek bir bodrum katı, muhtemelen yüzyıllar önce İspanya’da yerin kat kat altına inşa edilmiş. Aylar önce gördüğüm o kâbusta korkmuş, kendimi tehlikede hissetmiş ve aşağılanmıştım, ama şimdi emin değilim. Beyazlar giymiş o adamlar artık birer Druid değil. İspanyol olabilirler mi? Sihirli insanlar oldukları kesin. Onlardan saklanıyor muyum? Onların yürekli mahkûmu muyum? Büyük bir cesaretle, gelip beni yakalamalarını mı bekliyorum? Yoksa benim yanıma benden bir mesaj almaya mı geliyorlar?”
ALEX MAR
Alex Mar, New York doğumlu araştırmacı-yazardır. Oxford American, The Believer, The New York Times Book Review, Slate ve Elle dergileri için yazı dizileri hazırladı. Halen Rolling Stones dergisinde editörlük yapmaktadır. Amerika’daki çağdaş Pagan kültürünü anlattığı belgesel American Mystic, ilk kez 2010 yılında Tribeca film festivalinde gösterildi. American Mystic için yaptığı araştırmalar, yazarın Witches of America adlı kitabının da ilk aşamasını oluşturdu.