Şimdi size öyle tuhaf bir öykü anlatacağım ki hikâyeme inanmanız için dürüstlüğüme olan tüm inancınıza ihtiyacım olacak. Bu yalnızca gerçek değil, aynı zamanda kendi gözlerimle bizzat tanık olduğum bir gerçek…
Laura’nın babası içindeki sıkıntıyı dillendirmek için Shakespeare’ın o büyülü dizelerine başvurur, şatosunun bahçesinde dolunayı seyrederken fısıltıyla söyler dizelerini Venedik Taciri’nin;
İçimde bir sıkıntı var.
Nedenini bilmiyorum ama bıktırdı artık;
Diyorsunuz ki, sizi de bıktırdı;
İyi ama niye yakalandım bu derde…
Carmilla, tuhaf bir gecede bir kaza sonucu bu sakin kasabada ki görkemli şatoya adımını attığında aşk bir genç kızın yüreğini de çalmıştı. Carmilla zarif, soğuk ama bir o kadar da çekici güzelliğiyle Laura’ya her yaklaştığında genç kızın kulağına şu sözleri fısıldardı; çok acımasız ve çok tuhaf bir aşk hayatımı benden çalmak üzereydi. Aşk kendine kurban ister. Kansız kurban olmaz.
Geceleri kapısını kilitleyen, akşamüzerine kadar kimselerin göremediği ve geldiği andan itibaren Laura’nın yüreğine korkuyla karışık bir şehvet salan bu güzeller güzeli kasaba da baş gösteren bir salgından da sorumluydu aslında. Çünkü o bir vampirdi. Hem de edebiyatın ilk lezbiyen vampiri. Kana susamış, şekil değiştirebilen ve tüm hücreleriyle genç bir kadına âşık…
Laura ise onunla ilgili sadece üç şey biliyordu. Yüreğinde korkuyla karışık ona duyduğu bu tariflenemez bağlılıkla birlikte, birincisi, adı Carmilla’ydı. İkincisi, çok köklü ve soylu bir aileden geliyordu. Üçüncüsü, yaşadığı yer batı da bir yerlerdeydi.
* * * * * * * * * * * *
Sheridan Le Fanu’nun 1872’de kaleme aldığı ve sonrasında Bram Stoker’ın o ölümsüz Drakula’sının da esin kaynağı olan bu eser sizlere aşkın gizemini ve yaşamın kaynağı olduğuna inanılan kanın esrik büyüsünü gayet naif ve sade cümlelerle aktarıyor. Kitabın çevirisinde ise Zeynep Bilge’nin ismini görüyoruz.
Vampir edebiyatının gün ışığına yenice çıktığı 19. yüzyılda gizemlerle örülü bu hikâye size bir vampirin nasıl da büyülü, güzel ve tehlikeli olabileceğini salık veriyor. Vampirizmin asaletini, cinselliğe olan estetik bakış açısını, bilgeliğini, kana hesapsızca duyduğu susuzluğu ve her şeye rağmen kendine göre yaşadığı aşkı tam bir bütünlük içerisinde okuyucusunu irrite etmeden anlatmayı başaran Le Fanu daha sonra bu eserinden etkilenilerek beyaz perde de vampirlerin boy göstermesine de ön ayak olmuşa benziyor.
Tam adıyla Joseph Thomas Sheridan Le Fanu 1814’de İrlanda da doğdu. İyi eğitimli bir ailenin çocuğu olarak büyüyen yazar gotik edebiyatın en güzel örneklerine imza attı. Eserlerinden bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz. Ressam Schalken’in Hayatında Tuhaf Bir Olay, Mezarlığın Yanındaki Ev, Silas Amca, Gizemli Bir Ayna İçinde ve tabii ki Carmilla ile çeşitli hayalet ve doğaüstü öykülerine aynı zamanda vampir edebiyatına yön veren bu esere imza attı. Sonrasında şekil değiştirse de bir çok eserin ilham kaynağı olmayı da başardı belirttiğimiz üzere.
Carmilla, hatıralarımda birbirinden farklı biçimlerde yer alıyor: kimi zaman şakacı, halsiz güzel genç kız, kimi zaman ise yıkık dökük kilisede gördüğüm acıdan kıvranan düşman; çoğu zaman dalıp gittiğimde oturma odasından Carmilla’nın hafif ayak seslerini duyduğumu düşünüyorum…
Aşk nerede olursa olsun doyuma ulaştıran lakin yıkıcı bir duygu olmaya devam edecek. Her daim insan doğasının güce ve olağan üstüne olan müthiş açlığı bize aşkı ve yaşamı sınırsızca emen bu gece yaratıklarını geri getirecek. Yeni başlayanlar için Carmilla bu açlığı bastıracak kara bir hikâye. Okurken dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Lakin bu güzelliğin büyüsüne kapılabilirsiniz.
Eğer niyetliyseniz kitabı İdefix internet kitapçısından satın alabilirsiniz.
Giovanni Scognamillo’nun kitaplarından haberdar olmuş fakat sanırım 1997 de dilimize çevrilince alıp okumuştum şu anda kolleksiyonumda yok kaybettim. Bu yeni basımı alıp okumak bana bozkırın farklı bir sıcaklık taşıyan tatlı kasvetini
akdeniz havasıyla harmanladığım heycan verici bocalamalarımı hatırlatır yeniden kimbilir ve belki de aşkı tehlikeli kulvarlarda aramanın hatta yaşamanın sıradışı ilhamını..:)