Yıl 2029, dünya yaşamın her alanına yayılmış çok gelişkin bir elektronik ağ ile birbirine bağlıdır. İnsanlar, cyborglar, robotlar ve yapay zekâya sahip programlar bu ağın birer parçasıdır. İnsanları diğer yaşam formlarından ayırt eden tek özellikleri vardır. Hayaletleri…
Sessiz sinema döneminin en büyük ve en önemli şaheserlerinden biri The Lost World… 1925 yılında, daha çok Sherlock Holmes hikayeleriyle bildiğimiz ünlü yazar Arthur Conan Doyle’un romanından beyaz perdeye uyarlanmış; dile kolay Jurrasic Park’ın aynı adlı devam filminden 70 sene önce! Dinazorlar
Detroit’te olağan bir gece sürerken ani bir elektrik kesintisi ile bütün şehir karanlığa gömülür. Karanlığın içinde kalan herkes bir anda buharlaşmışcasına arkalarında giysi ve takılarını bırakarak yok olur
Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 romanının başını bu alıntı süsler. Hüküm altına girme! Özgür düşün demenin, basit bir yoludur belki. François Truffaut’un film versiyonu ise kendi mecrasının imkanlarıyla bir çeşit metafor yakalar...
türünün meraklılarının kaşırmaması gereken siyah-beyaz bir 1950'ler b-bilimkurgu kült klasiği The Atomic Submarine... Nükleer denizaltılar, ilkel denizaltı maketleri ve denizin dibinde dev bir uzaylı... Daha iyi bir reçete zor...
Skyline’ın önemi, bu tür filmlerde asıl numara olan özel efektleri yaratanların, “Zaten filmin %80’i bizim masa başında ürettiklerimizden oluşuyorsa, hepsini biz yapalım” düşüncesiyle, kısıtlı bütçede kendi maharetlerini konuşturarak “hap yapıp para kapacakları” yeni bir dönemin başladığını işaret etmesi…
2010 (1984) ve TimeCop‘un (1994) yönetmeni Peter Hyams‘dan, Predator (1987) ve İlk Kan‘ın (1982) bestecisi Jerry Goldsmith‘den, başrolde Sean Connery‘nin oyandığı 1981 yapımı uzayda geçen bir bilim kurgu Outland. Bu filmi nasıl bugüne kadar kaçırmış olduğumu merak ederek, DVD’sini görür görmez büyük
Filmin uçuk ötesi senaryosu, harika müzikleri ve başarılı aksyon sahneleri dışında en önemli unsuru, o zamanlar daha meşhur olmamış ama yıldızlarının parlamasına ramak kalmış muhteşem bir oyuncu kadrosuna sahip olması.
2010 yapımı Predators, yeni bir hikâye kurgulamak yerine ilk filmin iskeletini aynen alıp, dünya yerine başka bir gezegenin ormanını set olarak kullanmak gibi bir iki önemsiz değiştirme ile yoluna devam ediyor.
Kısa bir süre öncesine kadar kıyamet sonrası filmleri saymaya kalksak, aklımıza Mad Max haricinde kaç film gelirdi bilmiyorum. Ama son 2 yılda bir o kadar kıyamet sonrası temalı film çekildiğini düşünmeye başladım. Üstelik, söz gelimi 70’lerde “uzay operası” türünü patlatan Star Wars
Yeni sezonun en çok merak uyandıran yapımı Inception sonunda sinemalarımıza teşrif etti. The Dark Knight ile ününe ün katan Christopher (Jonathan James) Nolan'ın sonraki adımı acaba sonu mu olacaktı, yoksa seyirci artık oturmuş bir yönetmen sinemasının zevkini mi sürecekti?