Eurohorror

Norveç yapımı Saga (2016), olmamış bir film. Ne zombi filmi olabiliyor ne de slasher. Komedi zaten bu yöreye hiç uğramamış.

Tartışmasız tam bir çöp klasiği olan Bloody Sect, kendisini çok fazla ciddiye alan bir film. Bu denli eğlenceli olmasının baş sebebi de bu.

Cadı sosu ilave edilmiş bir Lovecraft öyküsünü andıran The City of the Dead, 1960’lı yılların önemli korku filmlerinden biridir.

Hâlâ keşfedilmeyi bekleyen Lindsey C. Vickers imzalı The Appointment, bu kadar da karanlıkta kalmayı hak eden bir film değil.

1970 yılı mahsulü Mark of the Devil, insanlık tarihinin en utanç verici dönemlerinden birini istismar sinemasına yakınlaşarak anlatıyor.

The Laplace's Demon, Agatha Christie’nin On Küçük Zenci romanını andıran bir öykü üzerine inşa ettiği yapısı ile etkili olmak istiyor.

Suspiria, orijinal filmle alakasız şekilde başlayıp gelişen ve bambaşka bir finalle biten bir yapım. Niyet neydi bilmiyorum ama akıbet pek iyi olmamış.

The Devil's Doorway, buluntu film sevenleri mest edecek bir korku filmi ama alt türe mesafeli olanlar için bilindik handikaplar içeriyor.

Jamie Patterson’ın yönettiği düşük bütçeli Caught, daha ilk sahnesinden itibaren izleyeni tedirgin edebilmeyi başaran, çok tuhaf bir film.

The Darkest, düşük bütçeli filmlerin zafiyetlerinden rahatsız olmayanlar için yeri geldiğinde dehşet verici olabilen ilginç bir deneme.

Film Noir, Godard, Giallo, Çizgi Roman, Pop Art ve LSD. Tinto Brass imzalı Deadly Sweet, kabaca tarif etmesi mümkün olmayan bir film.

Umberto Lenzi’nin kanlı giallo’su Seven Blood-Stained Orchids, ucuz romanlarıyla tanınan Edgar Wallace ve Cornell Woolrich’den beslenir.

Who Saw Her Die, yazıda detaylarını paylaşacağımız birkaç özelliği nedeniyle giallo tarihinin en nev-i şahsına münhasır filmlerinden biridir.

The Bird with The Crystal Plumage filmini özgün bir eser hâline getiren nedir? Hakkını teslim etmek lazım, Dario Argento daha ilk filminde 3 önemli şey yaptı.

Troll resmen çöldeki bahtsız bedevi kadar şanssız bir filmdir. Troll 2 ortaya çıkana kadar dönemin küçük boyutlu canavar filmleri arasında kendince saygın bir yeri vardı.

Yeni Fransız Aşırılığı akımının başat yönetmenlerinden Xavier Gens’in yeni filmi The Crucifixion, Korku Kayıtları ismiyle gösterime girdi.

Kara Kraliçe geri döndü! 1977 yapımı Suspiria'yı 40 yıl sonra sinemada izlemenin hazzı kuyruklu yıldıza denk gelmek gibi bir şey.