!f İstanbul resmi blogunun duyurduğuna göre El Topo, The Holy Mountain ve Santa Sangre gibi filmleri yüzünden hastası olduğumuz Meksikalı kült yönetmen Alejandro Jodorowsky !f İstanbul için ülkemize geliyor.
Konuyla ilgili açıklama şöyle;
Öyle işte… Mistisizm ile sürrealizmin kesiştiği El Topo, The Holy Mountain filmlerinin kült yönetmeni. Çok boyutlu bir sanatçı, çizgi roman yaratıcısı, oyuncu, besteci…Ayrıca ruh, tarot, şaman terapileri konularında bu zamanların bir bilgesi. Bir nevi büyücü dede. İlk defa sinemada Santa Sangre‘yi yeni restore edilmiş haliyle gösteriyoruz. Ayrıca bir konuşma da yapacak. Ne hakkında konuşmak istersiniz diye sorduğumda, ‘Film and spiritual is same thing for me’ dedi basitçe. (‘Film ve ruhani benim için aynı şey’.) ‘Akıllı bir tercümanım olsun, yeter’.
Alejandro Jodorowsky: Aktör, besteci, çizgi roman yazarı, prodüktör, psikoterapist, yönetmen. Özellikle belirli bir kesime hitap eden sürreal ve şok filmleri yönettiği, çok sayıda çizgi romanın yazarı olarak bilinir. 1962’de panik hareketini Roland Topar ve Fernando Arrabal ile beraber yarattı. Ayrıca meşhur sanatçılarla çalıştı: Marcel Marceau, Maurice Chevalier, H.R. Giger, Dan O’Bannon, Jean Giraud. John Lennon Jodorowsky’nin işlerine hayrandı… 3 Aralık 2005’de İrlanda Gurteen Kalesi’nde arkadaşı Marilyn Manson ve Dita Von Teese’nin meshepsiz evlilik töreninde görev yaptı.
Filmografi: Les Têtes interverties (1957) – Fando y Lis (1967) – El Topo (1970) – The Holy Mountain (La montaña sagrada, 1973) – Tusk (Movie) (1980) – Santa Sangre (1989) – The Rainbow Thief (1990)
Vay Jodorowsky vay acaba bir röportaj patlatabilirseniz kendisiyle yeşilçam filmleri ve diğer trash filmlerden haberdarmı?Analizini yapabilirmi zira ustanın eserlerinin yanında bu saydıklarım daha bir sürreal :)
60’ların saykodelik fenomeni. sinemada spiritüalizm denince akla gelen ilk isimdir jodorowsky. kanımca daha hard bir felliniyen yapıya sahiptir. fakat italyan ekürisinden daha apolitiktir. fellini’de en azından püriten-konformist italyan küçük burjuva eleştirisi vardır, jodorowsky’de ise avangartın neşeli, sakin sularında kulaç atmak. fidel castro ne güzel söylemiş -bizim düşmanımız soyut sanat değil, emperyalizmdir- diye. bu da öyle bir şey işte.