Murat Tolga Şen

blankÇocukken oyun oynadığınız yerleri asla unutmazsınız. Onunki bir sinema salonuydu…

1973 yılında Amasya’da (Gümüşhacıköy) doğdu. Şimdiki AVM sinemalarına pek benzemeyen, eniştesinin müdürü olduğu Zafer sinemasının (Samsun) fuayesinde, gişeci, teşrifatçı, makinist ağabeyleriyle ve filmlerle oynayarak büyüdü. Sinemada izlediği ilk film, Bağdat Hırsızı… Aynı hafta içinde Tosun Paşa’yı 35, Turist Ömer Uzay Yolunda’yı 23 kez seyretti. O yıllarda memleketi bir grindhouse festivaline çeviren muhteşem afişli, uyduruk filmlere aşık oldu. Makinist dairesinden topladığı film parçalarını saatlerce seyrettiği oyuncak merceği, ona sinemanın asla sırrına erilemeyecek bir büyü olduğunu söyler gibiydi. Sırra vakıf olmak adına binlerce filmi izlediği yıllar boyunca hem büyüdü, hem de içindeki film izleyicisi olma duygusu gelişti.

Filmler üzerine yazmaya 2003 yılında DivxTR’de başladı ve kısa kritiklerin onun halefi olan Divx Planet forumlarında “Raven” takma adıyla devam etti. 2005 yılının sonlarına doğru Öteki Sinema (ilk ismi Midnight Movies) sitesini kurdu. Öteki Sinema, 2007 yılında kendi alan adına kavuştu ve halen çok yazarlı, bağımsız bir sinema sitesi olarak yayına devam ediyor. Yazar, sitenin yayın yönetmenliğini de üstleniyor.

Murat Tolga Şen, 2010 yılının başında Beyazperde.com sitesi için film kritikleri yazmaya başladı. Aynı dönemde Yeni Harman ve Fotografya dergileri için sinema makaleleri kaleme aldı, bir yandan da online sinema dergisi Cinedergi için dosyalar hazırladı. 2012’den 2017’ye kadar geçen 5 yıllık sürede Medyaradar sitesinin sinema yazarlığı ve TV eleştirmenliği görevini de üstlenen Murat Tolga Şen, o yıl boyunca Diva Magazin dergisinin haftalık sinema sayfasını hazırladı ve TRT 1 Radyo’da vizyon filmlerini yorumladı.

Amatör bir fotoğraf tutkunu ve aynı zamanda lisanslı bir yelken sporcusu olan yazar, bir dönem TYF (Türkiye Yelken Federasyonu) yarış fotoğrafçılığı görevini üstlendi. Veteran bir sporcu olarak yelkenle ilgilenmeye devam eden yazarın Pirat sınıfında Türkiye dereceleri var.

Aktif sinema yazarlığına devam eden Murat Tolga Şen 2014 yılında Sinemerkez Akademi’de (Üsküdar) eğitmenlik yaptı ve akademinin Kocaeli yapılanmasının direktörlüğünü üstlendi. 2014-2016 yılları arasında Okan Bayülgen’in DadaDandinista adlı TV programının yazı grubunu yönetti. Gençliğinde Sabancı Kültür Sitesi – Kültür Tiyatrosu (İzmit) topluluğunda yer alarak amatör olarak tiyatro ile ilgilenen yazar, Okan Bayülgen’in yönettiği Eğlenceli Cinayetler Kumpanyasında, Selin Atasoy’un yazdığı oyunlarda rol aldı. OFCS (Online Film Critics Society) topluluğuna üye olan yazar davet edildiği üniversitelerde sinema üzerine seminerler vermeye de devam ediyor. Murat Tolga Şen, son olarak 2017 başında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını üstlendi.

Öteki Sinema’da yayınlanan tüm Murat Tolga Şen yazılarını okumak için tıklayın

3 Comments Bir yanıt yazın

  1. Hi Murat, I hope you don’t mind me sending you an email. My name is Terence and I am a writer from London, England. There is a link to my amazon page at the bottom of the message. I recently came across a Turkish film called Ada: Zombilerin Düğünü which I really enjoyed. I was wondering if you would be interested in offering me a few insights into the film from a Turkish perspective as obviously there was a lot there which was fairly alien for me!

    http://www.amazon.co.uk/Terence-McSweeney/e/B00L6W77XE/ref=sr_ntt_srch_lnk_2?qid=1415097499&sr=8-2

    Thanks for your time.
    All the best.
    Terence

  2. Murat Hocam merhabalar

    İsmim Alaaddin UGUR. Size Edirneden yazıyorum. 1973 Gaziantep doğumluyum. Devlet memuruyum.

    Bugüne kadar internet sayesinde bulmak istediğim herseyi buldum. Kimisi biraz uğraştırsa da mutlaka muradıma erdim. Yani nasıl desem bir örnek vereyim, 1986 yılıydı, 35 sene önce sadece 1 saniyelik bir TV görüntüsünde gördüğüm orta yaşlarda şalvarlı bir adamı ki sadece şalvarlı olduğu kalmıştı aklımda, Tarsuslu bu adamın Isparta’daki o 1 saniyelik görüntüsünü bulup o anı tekrar yaşadım. Uzatmayayım iyiyimdir yani bu konuda. Bulurum ben.

    Ama iki şey var ki bulamiyorum. Çıldıracağım. Yıllardır aramadığım mecra ve biçim kalmadı. İnternet üzerinden, sinema bölümü öğrencileri, hocalar ve bir kaç eleştirmen, yok hayır, iz yok ikisinden de. Size yemin ederim artık sanırım bunlar yoklar ve tamamen benim hayal ürünüm noktasına geldim. Nasıl bulamam ben, üstelik bunlar bulmanın en kolay olduğu alanlardan birisi olan 2 sinema filmi ve detaylı bilgiye sahibim filmler hakkında.

    Sizden ricam bana yardım edin. Bu iki filmin ismini bulmama yardım edin. Ben tükendim artık.

    1. FILM

    Filmde iki zaman dilimi var, birisi 18. veya 19. yy Britanyası muhtemelen İngiltere. Bir kadın 8-10 gemicinin oldugu bir bölgeden geçiyor ve kadın bu gemicilerin kocasını öldürdükleri için mahkemeye veriyor, mahkeme adamları suçlu bulup idamlarina karar veriyor ve asiliyorlar, yüz yıl önce yaşanan olay sadece bu. Günümüzde yani 1990’larda bir dedektifin ayağı kırıldığı için hastanede yatıyor ve herkes hediyeler getiriyor, birisi bir kitap getiriyor, kitap hukuk fakültelerinde okutulan bir kitap ve önemli davaları anlatıyor kitapta. Davalardan birisi de bu dava. Dedektif büyük bir keyifle kitabı okuyor ama bu vakada bazı gariplikler seziyor, aklına bazı şeyler yatmıyor. Ve 200 yıl önceki bu olayı araştırıyor, bunun için herseyi yapıyor, bir de hukuk fakültesinden bir öğrenci alıyor yanına asistan gibi. Mesela kadın ifadesinde atıyorum diyor ki ben chester bölgesinden saat 13,45 te geçtim, dedektif gidip at arabası kiralıyor ve atıyorum Liverpool’den Chester’e seyehat ediyor, saat tutuyor bir bakıyor ki kadın yalan söylüyor, böyle böyle kadının bütün tezlerini çürütür. Denizcilerin kadının kocasını öldürmediğini ortaya koyar ve bunun ispatı için adamın mezarını açtırır. Bir de bakarlar ki mezar boş. Bunu neden yaptıklarını da bulur. Olaydan 1 hafta önce çok yüksek bir hayat sigortası poliçesi alıyorlar, adam öldü diye kadın parayı alıyor ve karı koca birlikte Pariste rahat bir yaşam sürüyorlar.

    2. FILM
    Bu filmi 2008 ila 2012 arası seyrettim. Kızın adı Fatıma, Amine, Aişe gibi birseydi. Belki filmin adı da kızın adıydı. Film Fas’ta geçiyor, 2000’lerde bir film sanırım. Fas’lı guzel ve çekici bir kadın Fas’a gelen turistlerden gözüne kestirdiğini kendisine aşık edip sevgili oluyor, biraz güvenini kazanıp turisti, Fas’ın gizemli iç bölgelerinde bir keşif gezisine ikna ediyor, çocuğun arkadaşı gitme diyor ama çocuk gidiyor, otantik yollar, köyler, evler. Biraz ürkütücü bir kültür. Atlas Dağlarında ikisi birlikte güneşin batışı filan. Bir akşam bir evde oda kiralayıp kalıyorlar, çünkü o bölgede otel yok, Bu tip ev oteller var, neyse uyuyorlar, sabah adam gözünü açıyor ki, bir mağaranın içinde modern cihazlarla bağlı bir odada elleri ayakları bağlı şekilde yatıyor. Kalkamıyor tabi, bir adam geliyor, adam doktor, arkasında hemşireler diğer görevliler filan. Arapça konuşup adamın vucundaki belli bölgeleri gösteriyor.

    Hülasa adam meğer Fas’taki büyük bir organ kaçakçılığı şebekesinin ağına düşmüş. Kız o şebekenin ilk halkası, avı avcılara getiriyor kız. Filmin sonunda adamın organlarının bulunduğu uçak Fas’tan havalanirken Fas’a inen yeni bir uçaktaki yeni bir kurbanı gösteriyor.

    Ölmeden bu 2 filmin ismini hatırlamak istiyorum…

  3. Merhaba, aradığınız ilk film Inspector Morse – The Wench Is Dead
    (ITV, 1998; Colin Dexter’ın 1989 tarihli romanından) olabilir. 100 dakikalık tek parça TV-filmi; Türkiye’de 2000’lerin başında kablolu kanallarda döndü. Morse değilse, aynı “yatağa çakılı dedektif + tarihi dava” şablonunun atası Josephine Tey’in The Daughter of Time (1951) romanıdır; fakat onun görsel uyarlamaları 50’li-60’lı yıllarda kayboldu. Büyük olasılık “The Wench Is Dead”. Diğer filmin ise The Passage (2007) olması güçlü bir ihtimal.

    Bu filmde, iki Amerikalı genç, Marakeş’te tanıştıkları çekici Zahra’nın peşine takılıp “otantik köy” turuna çıkar; dağlardaki terk edilmiş tatil köyü aslında organ mafyasının kesimhanesidir. Sabah gözünü açan turist, tıbbi cihazlarla dolu bir mağarada bilekleri bağlı bulur. Finalde Uçak, buzlu kaplar içindeki organlarla havalanırken kamera havaalanına yeni inen taze kurbana kayar – son kare tam da hafızanızdaki “döngü” hissi.

    Yardımcı olduysam ne mutlu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al