80'ler sineması birçok yeniden çevrime (remake) ev sahipliği yapar ancak bu dönem sadece bir yeniden çevrim furyası değil, adeta eski yapıtlara yepyeni bir soluk getiren bir devrim dönemiydi.
Gıdanın endüstriyel hale getirilerek birkaç şirketin ellerine teslim edilmesini ve bu şirketlerin handiyse hiç denetlenmemesini eleştiren Food Inc. (2008), tabağımızdakinin “gıda” değil para peşinde
Tony Arzenta, 1970’lerin en cool Alain Delon filmlerinden biri. Çatışma sahneleri biraz zayıf, lüzumsuz bir cinsellik ve kadına şiddet içeriyor, kabul ama yine de
Polonya sinemasının övünç kaynaklarından Piotr Szulkin’in yazıp yönettiği O-Bi, O-Ba: The End of Civilization, etik meseleleri dert edinen ve inancın doğasını keşfe çıkan şahane
"Enter the Ninja," 1980'lerde Batı'da bir ninja çılgınlığı başlatmış ve birçok devam filmi ve TV dizisine ilham kaynağı olmuştur. ilm, Cannon Films'in "Ninja Üçlemesi"nin
Food Will Win the War, ABD Tarım Bakanlığı’nın siparişi üzerine, hem gıda sıkıntısı çeken müttefiklere umut aşılamak hem “bütün yiyeceğimizi Avrupa’ya gönderdiğimiz için bizler
David Allen'ın ölümünden sonra, "The Primevals" projesi, animasyon dünyasında bir efsane haline geldi. Stop-motion tutkunları ve sinema tarihçileri, bu filmin tamamlanmamış halini bile büyük bir hayranlıkla inceledi. Allen'ın projesi, onun sanatsal mirasının bir parçası olarak kabul edildi.
Shaun Monson tarafından yazılan ve yönetilen Earthlings (2004) belgeselinin “eğlence” ismini taşıyan bu bölümü, kapitalizmin “mutluluk vaadi” peşinde koşan ve eğlenebilmek için hayvanların acısından çare uman insanların yol açtığı utanç verici uygulamaları gözler önüne seriyor.
Habil’le Kabil’e, kutsal kitaplara ve yaradılış efsanesine kadar giden iyi ve kötü arasındaki çatışma bazı görüşler için yaradılışa özgüdür. Tıpkı doğrunun ya da ahlakın öznel ve göreceli oluşu gibi sanat, edebiyat, din bilimleri, felsefe gibi alanlarda farklı farklı tanımlanan kötülük kavramı da
Afrika'daki o göletin hikayesi ne kadar tanıdık değil mi? Türk sinemasının hali de öyle. Gişe komedisi adı altında sunulan paçavralar, tıpkı kuruyan göletteki çamur gibi. Ülkemizdeki sinema sektörü de bu kuraklık içinde debeleniyor. Adı "gişe komedisi" olan filmler, komedinin yüz karası.
Furiosa; Cannes'daki gösteriminin ardından dakikalarca ayakta alkışlanan, gişenin tozunu attıracağı düşünülürken iki seksen yatan bu kadın kahraman hikayesi neden tutmadı, sorun karakterlerde mi yoksa seyircide mi?
Ah, sinema... Bir zamanlar haftalık bir ritüeldi, şimdi ise neredeyse unutulmuş bir alışkanlık. Çevremdeki insanlara "en son ne zaman sinemaya gittin?" diye sorduğumda, çoğu aylar öncesinde Dune 2'yi izlemek için sinemaya gittiklerini söylüyor.
Çıplak, sadece seyirciye bir sonraki bölümü izletmek gayesiyle yapılmış bir “içerik” değil, öncelikle sinema hissiyatının ön planda olduğu, bağımsız bir sinema filmidir benim için.
Gücünü basitliğinden ve sahiciliğinden alan Paddleton'da (2019) Mark Duplass ile Ray Romano’nun kimyası mükemmel uyuşmuş, perdede acısıyla tatlısıyla hakiki bir dostluğa tanıklık ediyoruz.
İşim gereği, neredeyse her platforma üyeyim: Netflix, Amazon Prime, Disney+, BluTV, Gain, Exxen... Neredeyse yok yok! Ama gelin görün ki, her ay tonla para
Atlas, Matrix'ten, Terminator'dan ve bir sürü başka bilim kurgu filmden aşırılmış fikirlerle oluşturulmuş bir yamalı bohça. Film boyunca hep aynı soruyu da sormadan edemeyeceksiniz
BluTV, House of The Dragon’u yeni sezonunu kullanıcılarıyla buluşturmak için geri sayımda. 17 Haziran’da ABD yayınının hemen ardından BluTV’de olacak dizinin ikinci sezon resmi
Shelley Duvall’ı keşfeden yönetmen Robert Altman’ın arkadaşları Tommy Thompson ve Brian McKay oldu. Bir partide denk geldikleri kızı o sıralar Sirkte Cinayet (Brewster McCloud,
Roger Corman, Coppola başta olmak üzere birbirinden ünlü yönetmen ve senaristlerin, dünyaca ünlü oyuncuların kariyerinin önünü açan elliyi aşkın film yönetmiş, 400’ü aşkın filmin
1975 yılı daha önce 5 yıllık macerasını afiş boyutunda aktarmaya çalıştığımız Erotik Türk sinemasının erotik-komedi maskı altında Salonları işgalinin başladığı yıldı. Günümüzde 60-70 yerli
Öteki Yeşilçam: Afişlerdeki Erotizm başlıklı galeride 70'lerin başından türün gerçek anlamda patladığı 1975 yılına kadar olan ve afişe yedirilmiş cinsellik teması ile pazarlanan belli
Şeytan Kızlar, ellerine geçirdikleri her erkeği, şişliyor, mızraklıyor ve ortalığı kan gölüne çeviriyorlar.Adamın birini kazığın üzerine atarak öldürdükleri bir sahne bile var.
İri göğüsleriyle, kısık sesiyle ve vücut yapısıyla dikkati çekerek seks filmlerinde başrollere kadar tırmanan Emel Aydan, dönemin en tutulan seks yıldızlarından biridir. Erkeğim Benim,