John Waters, 2000 yılından beri düzenli olarak her yılın Aralık ayında o yılın en iyi filmlerini seçtiği aykırı bir liste yayınlıyor. Baş tacı ettiklerimizin başında gelen isimlerden biri olan Waters’ın 2025 yılı listesini de her yıl olduğu gibi Öteki Sinema’da paylaşmak istedik. Listede yer alan filmlerin altındaki yorumlar Waters’a aittir.
1. Eddington (Ari Aster)
Bu yılın en sevdiğim filmi, hiç kimsenin özdeşleşemeyeceği karakterlerle dolu, günümüz politikası kadar yorucu, nahoş ama son derece eğlenceli bir hikâye. Yine de o kadar korkutucu derecede komik, o kadar kafa karıştırıcı derecede iffetli ve sapkın ki izledikten sonra kendinizi “zırdeli” ve “aman da çok kültürlü” hissedeceksiniz. Bu filmi sevmezseniz, sizden nefret ederim.
2. Final Destination: Bloodlines (Adam B. Stein, Zach Lipovsky)
Gelmiş geçmiş en havalı serinin en iyi devam filmi. Vahşi, zilzurna sarhoş ve pek çok korkunç ve kafası güzel sürprizle dolu bu film, çöpün ötesine geçerek sömürü sanatının yeni bir boyutuna ulaşıyor.
3. Oslo Trilogy (Dag Johan Haugerud)
Ingmar Bergman’ın tahtının en yeni varisi tarafından yönetilen, homo ve hetero aşkların ve şehvetlerin ne kadar karmaşık, ancak umut dolu ve benzer olduğunu anlatan üç muhteşem Norveç filmi. Uzun zamandır aşk hakkında yazılmış en zekice diyalog.
4. Sirat (Oliver Laxe)
Çekil kenara Mad Max. Acele et The Wages of Fear. Savaşın yıktığı Fas’ın çöllerinde geçen ve bir rave partisine doğru giden, nefes kesecek kadar heyecan verici yeni yol filmi, bu klasik filmleri uyuşuk gösteriyor. Tarif edilemez yoğunluktaki trajedi üstüne trajedi, bu senaryoyu şimdiye kadar çekilmiş en iyi “kötü hissettiren” asit macerası yapıyor. Aklınızı başınızdan alacak… [spoiler uyarısı] kelimenin tam anlamıyla.
5. Sauna (Mathias Broe)
Andy Warhol’un Trash filminin modern zamanlar şubesi. Bu seksi ve iyi oynanmış ilk film, Kopenhag’daki bir hamamda glory hole’ları (oral seks için kullanılan delik) temizleyen yakışıklı, havalı bir eşcinsel erkek ile artık kendini eşcinsel olarak tanımlayan bir trans erkek arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Cockeyed cunnilingus (kafa güzelken yapılan oral seks); dikkate alınması gereken yepyeni bir sınır mı?
6. Room Temperature (Dennis Cooper, Zac Farley)
Bir ailenin mahallelerindeki evlerini Cadılar Bayramı için korku evine dönüştürmelerini anlatan, kasıtlı olarak sıkıcı ve şiirsel bir muamma filmi. Tam filmden nefret etmeye başladığınız anda, birden fark ediyorsunuz ki… O da ne? Bu filmi seviyorum. Garip, ürkütücü ve belki de… ama sadece belki de harika.
7. Misericordia (Alain Guiraudie)
Cinayet, gizli ensest ve suçlu bir adama duyulan uygunsuz çekiciliğin çarpıştığı, imkânsız derecede sapkın bir gerilim filmi. İzleyiciyi cinsel olay örgüsü ve şaşırtıcı bir sonla hayrete düşürüyor. Vay canına! Bu film rayından çıkmış!
8. When Fall Is Coming (François Ozon)
Emekli bir fahişe ve onun nazik ama öfke dolu, gizli eşcinsel yetişkin oğlu hakkında, dokunaklı (ne zaman bu kelimeyi kullandığımı duydunuz?), yargılayıcı olmayan bir drama. Oğul hapisten çıkar ve annesine belki de cinayetin yapılması gereken doğru şey olduğunu öğretir.
9. My Mom Jayne (Mariska Hargitay)
Jayne Mansfield ve ailesi hakkındaki sırları birer birer ortaya çıkaran, sizi heyecandan hop oturtup hop kaldıracak ve muhtemelen ağlatacak birinci sınıf bir belgesel.
10. The Empire (Bruno Dumont)
Bilim kurgu hayranı değilim ama bu filmde brütalist bir uzay gemisi kuzey Fransa’ya indiğinde, gemideki mutant tanrılara tapınmak için dizlerimin üzerine çöktüm. Filmi izledikten sonra basın notlarını okuyana kadar bu senaryonun komik olması gerektiğini fark etmemiştim. Evet, komik. Bir nevi. “Kahkaha atacak kadar” komik değil. “Tuhaf” komik de değil. Ama “kahkaha atacak kadar tuhaf” komik, tıpkı yönetmeni gibi.
Kaynak: Vulture
Çeviri: Murat Kızılca
