Feridun’la Adana Film Festivali sonrası tanıştım Feridun filmiyle. Karakterin duygusu, umudu, yalnızlığı ve çamaşır makinesine yüklenen anlamıyla sevdiğim bir film oldu. Feridun’un yalnızlığına uzanan bir el, bir ses gibi algıladığım film hakkında yönetmeni Utku Ali Güler’e sorularımı yönelttim.
Merhaba Utku Ali, seni biraz tanıyabilir miyiz?
Merhaba, ben Utku Ali Güler. 1989’da İzmir’de doğdum. 2015 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. 2024’te Bilgi Üniversitesi Sinema ve TV Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Halen İstanbul’da mimar olarak çalışıyorum ve bir yandan da sinema projeleri üretmeye devam ediyorum.
Filmografine baktığımda iki film çekmişsin ve arada bir hayli yıl farkı var, bunun nedenini öğrenebilir miyiz, bir de film çekmenin mental ve maddi karşılığı hakkında bir şeyler söylemek de istersin?
İnsanların tutku duydukları işi yapmaları ve bir de ondan maddi kazanç sağlamaları muhteşem bir şey olmalı. Ben maalesef bunu deneyimleyemedim. Maddi kazancımı mimarlıktan sağladığım için sinema benim için yalnızca mental karşılığı olan bir kaçış ve biricik tutkum olarak kaldı. Belki de daha iyi oldu. Sinema yapma isteğimi mimarlık öğrenciliğimin ilk yıllarında keşfetmiştim. Okulu bırakıp sinema okuluna gitmek istediğimi babama söyleyince isteğime sert bir şekilde karşı çıktı. Babam -o zamanki finansörüm- önce okulumu bitirmemi istiyordu. Babamın isteğine boyun eğmiş gibi görünsem de sinema ile gizli gizli ilgilenmeye devam ettim. Hala öğrenciliğime devam ederken ilk filmim Küçük Adamlar’ı (2013) babamı da ikna edip onu filmde oynatarak çektim. Zehri bir kere almıştım artık sinemadan kopamayacaktım. Ancak okulu bitirip mimar olarak bir hayat kurmak ve düzenimde sinemaya da yer açmak epey vaktimi aldı. 10 sene kadar… Bu sürede bir ürün çıkarmasam da hikayeler yazmaya, kamerayla denemeler yapmaya devam ettim. Aklımın bir köşesinde hep sinema vardı. Bilgi’de yüksek lisansa girince sinema hayatımda çok daha ön plana çıkmaya başladı ve sonunda Feridun çıktı ortaya.
Feridun’un hikayesi nasıl oluştu, sanki pandemi koşullarında ortaya çıkmış gibi duruyor?
Feridun aslında bir öğrenci projesi. Yüksek lisansta, 2022’de bir ders için çekmiştim ancak -yine hayat gailesi sebebiyle diyelim- öğrenciliğim zamanında bitiremedim, tamamlanması 2025’i buldu. Projeyi tamamladıktan sonra notlarımı karıştırırken fikri ilk not aldığım tarihi buldum: Pandemi yasaklarının başlamasından iki hafta sonra. Bunu eş senarist arkadaşım Arda Ünal’a söylediğimde bana “Sen bu hikayeyi bana 2010’larda anlatmıştın” dedi. Sanırım eve kapandığım, pek dışarı çıkmadığım dönemlerde ara ara aklıma gelen sonra da unuttuğum bir fikirdi. Yani hikaye pandemiden değil yalnızlık hissinden doğmuş olmalı. Pandemi yalnızca tekrar hatırlatmış.
Çamaşır makinesinin özellikle sıkma, durulama aşamasında hızla dönmesi bir zamanda yolculuk hissi yaratmıyor değil, kısa filmi biraz da bu yüzden seviyorum, gerçekçi argümanlar dışında gerçeküstü doğaçlamaya da yakışan bir tür. Çamaşır makinesi bu yüzden mi seçildi?
Küçükken çamaşır makinesi sıkma programına geçince banyoya girmeyi hiç istemez, makinenin patlayacağından korkardım. Bu kadar gürültülü, sanki eve ait olmayan bir aletin evin içinde bulunması bana hep çok garip geliyordu. Bu yüzden çamaşır makinesini hep sıra dışı hatta gerçeküstü görüyordum. Bir de çamaşır makinesinde kaybolan eşyalar, çorap tekleri anlatılır hep. Bu da makineyi bir portal gibi hayal etmemi sağladı sanırım. Filmi yazarken “başka ev aletleri de olabilir mi” diye düşünsek de çamaşır makinesi hep favorimiz olarak kaldı.
Bu filmi izlerken aklıma kettledan mesaj yollayan Selahattin Demirtaş geldi aklıma, bir yerlere mesaj vermek, birilerine ulaşmak için biraz zekaya, biraz ironi ve gülümsemeye ihtiyacımız var sanırım, bu filmden aldığım his de bu oldu! Sence?
Sınırlar, kısıtlamalar ve imkansızlıklar yaratıcılığı ve mizahı beraberinde getiriyor tabii. Sınırlarımızı aşmaya çalışırken onlarla mizahı kullanarak mücadele etmenin çok etkili ve olgun bir yöntem olduğunu düşünüyorum. İnsanlara ulaşmak daha fazla yaratıcılık ve çaba gerektiriyor ama ortaya çok daha rafine işler çıkıyor. Derinden hayranlık beslediğim, sansürle, baskıyla devleşen İran sineması bunun en önemli örneği. Yaratıcılık ve mizah, sınırları ve kısıtlamaları her zaman aşıyor.
Spoiler gibi olacak ama filmin aklı selim davrandığı, tarafların birbirlerinin çamaşırlarına ulaşma fikrinin yetmediği, fiziksel olmasa da birbirlerini görmek istedikleri anlara kesme/sansür geliyor. Nedenini sorsam?
Filmde Feridun’un tereddüt etmeden hemen kabullendiği bir gerçeküstü dünya var. İzleyici olarak biz de hemen onun yaşadığı sıra dışı olayı kabullenip onun ilişkisinin gelişimini izlemeye başlıyoruz. Fakat filmi tasarlarken bir yandan da “Acaba tüm bunlar Feridun’un kafasının içinde olup biten bir hayalden mi ibaret?” sorusunu da sordurmaya çalıştık. Kadının fotoğrafını görmemiz biraz bu düşünceyi de zedeleyecekti ve tabii ki bambaşka bir filme dönüştürecekti Feridun’u. Her şeyin Feridun’un hayali olduğunu düşünmek de çok üzücü geliyor bana hala.
Film neredeyse tek mekanda geçiyor, oblomov gibi yaşayan bir karakteri motive ediyor. Kıyafetler üzerinden de bir insanı tanımak, ona aşık olmak fikriyle birlikte sanal dünyaya bir göndermesi de bulunuyor sanırım. Yapay zekanın 2000’ler öncesi halini yaşatıyorsun bize, öyle mi?
Filmin sanal dünyada başlayan arkadaşlıklara, ilişkilere gönderme yaptığını söyleyebiliriz tabii. Bir aracı alet ya da cihaz üzerinden ilişki kurmak benim jenerasyonum ve benden sonrakiler için neredeyse hiç yadırganmayan bir norm haline geldi ama bana bu şekilde ilişkilenmek hala çok garip geliyor. İnsan doğasına aykırı bir şeyler varmış gibi hissettiriyor. Bir yandan da insanların iletişim kurabileceği yeni yöntemler, yeni platformlar ortaya çıkmasının zaten doğal ihtiyaçlardan kaynaklandığını düşünüyorum. Çamaşır makinesi, bu durumlarla ilgili hissettiğim tuhaf duyguları izleyicilerle paylaşmak açısından iyi bir metafor oldu aynı zamanda.
Yapay zeka demişken, mimarlık eğitimi aldığını ve mimarlık yaptığını biliyorum. Yapay zeka var mı hayatında, varsa ne kadar? Özellikle bazı meslekler için nimet olduğu söyleniyor, sen ne düşünüyorsun?
Yapay zeka hayatımda giderek daha da yer kaplıyor. Mimarlıkta tasarım fikirlerinin, önerdiğim şeylerin nasıl görüneceğini ön görebilmek için yapay zeka ile görseller üretiyorum. Onun dışında gerek mimari gerek sinema ile ilgili olsun fikirlerimi derleyip toparlamakta çok yardımcı oluyor. Bazen düşünüp hissedip bir türlü çıkaramadığınız şeyleri önünüze çok kolay serebiliyor, dilinizin ucuna gelip bir türlü söyleyemediğiniz şeyleri çok net söyleyebiliyor. Fakat henüz yeterince tutarlı ve güvenilir olmadığı için tam anlamıyla güvenemiyorum ve sürekli kendi süzgecimden geçiriyorum tabii. Zaten var olan şeylerden beslendiği için de sanatta yeni ve özgün şeyler üretmek daha uzunca bir süre insanlara kalacak gibi görünüyor. Ama bir asistan olarak işlerimi çok hızlandırdığını söylemeliyim.
Feridun’un festival yolculuğu devam ediyor, nasıl tepkiler alıyor merak ediyorum. İnsanların seveceği, seyirci dostu dediğimiz filmlerden.
Feridun ilk olarak Adana’da Altın Koza’da ulusal yarışma kapsamında gösterildi. Sonra da bize ufak bir Anadolu turnesi yaptırdı, yaptırmaya da devam ediyor. Feridun’u çok büyük beklentilerimiz olmadan insanlarla paylaşmıştık fakat tahminlerimizin çok üstünde olumlu reaksiyonlar aldık. Karakter bir şekilde yalnızlığıyla, naifliği ile insanlara dokunmayı başarıyor sanırım. İnsanlarla bir film aracılığıyla iletişim kurmak harika bir duygu.
Oyuncu seçimi de biraz absürd mü olsa diye düşündüm izlerken, senaryoyu yazarken karakterin fiziksel olarak nasıl olacağı belli miydi? Biraz rol ve oyuncu seçiminden bahsedebiliriz bu durumda?
İnsanlarda gerçek dışı bir hikayenin oyuncusunun da gerçek dışı, absürd olması gerektiğine dair bir düşünce var. Bu beklentiye saygı duyuyorum ama ben daha sıradan görünüme sahip, daha gerçekçi bir karakterin bu hikayenin mizah duygusunu, absürdlüğünü daha da kuvvetlendireceği fikriyle hareket ettim. Karakterin fiziksel özellikleri senaryoyla beraber ortaya çıktı. Oyuncu olarak da fiziksel özellikleri Feridun’a doğrudan uyan eş senarist ve yakın arkadaşım Arda’yı seçtim. Arda’dan istediğim oyunu alacağımı biliyordum. Çok tekrar almayı sevdiğim için nazımı çekebilecek ve uyum içinde çalışabileceğim biri de olması gerekiyordu tabii.
Bundan sonrası için planların nedir, başka çekmek istediğin filmler var mı?
Şu an bir kısa film projesi üzerinde çalışıyoruz Arda’yla. Henüz senaryo aşamasında. Bilimkurgu olacak. Belki sonrasında da bilimkurguyla ilerleriz, ikimiz de bilimkurgu alanında bir şeyler üretmeyi gerçekten çok istiyoruz.
Son olarak neler söylersin?
Feridun’u çok çok küçük bir bütçeyle yaptık ve insanlardan çok iyi reaksiyonlar aldık. Teknolojinin de gelişmesiyle sinema artık çok daha demokratik. Çekim ekipmanlarına ulaşmak, kurgu yapmak artık çok daha kolay. Sanırım önemli olan ne olursa olsun özgün bir şeyler üretmek ve paylaşmak, insanlara ulaşmaya çalışmak. Umarım Feridun ilk filmini yapacak olanlara, bütçe aramaktan yılanlara, umudunu kaybedenlere ilham olur.