Sinema yazarlığı bu ülkede hiçbir zaman bir meslek olamadı, olmasına da izin verilmedi. Gazetelerin kültür sayfaları kapatıldı, dergiler birer birer öldü, bağımsız portallar da reklam gelirine mahkûm edildi. Bundan on yıl önce, sinema yazarak geçimini sağlayabilen birkaç isim vardı; bugün o da yok.

Hal böyleyken, sinema yazarları başka geçim yolları aradı. Kimisi festival direktörü oldu, kimisi danışmanlık koltuğuna oturdu. Kimisi ise fon dağıtım komisyonlarına kadar ilerledi. Böylece bir tür “yazar değil, yönetici” profili doğdu. Yazıdan değil, ilişkiden beslenen bir kuşak… Bu ilişkiler ağı zamanla bir klik oluşturdu; bu klik hem birbirini kayırır hem de dışarıdan gelen her sesi bastırır. Adeta bir kurtlar sofrası ve o sofraya kimseyi oturtmazlar, oturanın da lokmasını boğazında bırakırlar.

Bu klik, kendi hakkında çıkabilecek olumsuz eleştirileri-haberleri de yine festival akreditasyonu vasıtasıyla engeller. Onlardan değilsen ya da onların suyuna gitmezsen o festivale gidemezsin. İstediğin kadar üret, nafile. Bir festivaldeki yanlış kararı eleştirirsen yine akreditasyonun yanar. Onların öne sürdüğü bir filmin kötü olduğunu söylersen (Meşhur Hayaletler vakası), ertesi yıl davet almazsın. Kimseden örneklememe gerek yok, bizzat yaşadım.

Ben bu denklemin dışında kalmayı tercih ettim. Bilinçli olarak “para kazanmayan sinema yazarı” oldum. Bu bana özgürlüğü, dolayısıyla sinema üzerine gerçekten konuşabilme hakkını verdi. Canım isterse de çağırmadıkları festivale masrafları cebimden karşılayarak giderim. Öteki Sinema da reklamsız bir yayın modeli olarak devam ediyor. Bu da bir tercih.

Bugün Türkiye’deki büyük festivallere dikkatle bakın: danışman listelerinde hep aynı isimler döner durur. Bir festivalde “danışman” olan ertesi yıl öbüründe “seçici kurul üyesi” olur, bir sonrakinde “jüri koordinatörü.” Bu iş, liyakat değil, network işidir.

Bu küçük ama gürültülü grup, kendine has bir ekosistem yarattı. Birbirlerini öven yazılar yazarlar, eleştireni “kişisel hesaplaşma” diye yaftalarlar. Medyadaki arkadaşları da onların PR’ını yapar. Bu düzen, yıllardır sinsice sürüyor. Yazar değil, lobici; sinemacı değil, rantçı bir zümre bu.

Geçmişte Kerem Akça örneğinde bu çarkın nasıl işlediğini gördük. Adana’daki görevinden itibaren başlayan sürtüşmeler, sonunda onu SİYAD’dan kopma noktasına getirdi. Şimdi aynı mekanizma, geçen yıldan bu yana Antalya Altın Portakal’da devreye sokuldu. Yeni hedef: festival direktörü Deniz Yavuz.

Çünkü bu klik, gücü kaybetmeye tahammül edemiyor. Altın Portakal’ın, Ahmet Boyacıoğlu kovulduktan sonra Deniz Yavuz’un eline geçmesi onlar için bir travmaydı. Nasıl ki İstanbul’un kaybedilmesi bazı kesimler için kabus olduysa, Altın Portakal’ın “ellerinden gitmesi” de aynı etkiyi yarattı.

Geçen yılki sansür krizi bahaneydi; amaç festivalin meşruiyetini sarsmaktı. Koskoca festivaldeki Siyad jürisini iptal ettiler, üyelerini festivale gitmemeleri yönünde baskıladılar. Bu yıl da benzer şekilde huzursuzluk üretip festivali karalamaya çalışacaklardır diye düşünüyordum kulağıma gelenlere göre rahat durmamışlar.

Sürekli aynı senaryo: “Bir festival karalanır, diğeri yüceltilir.” Adana’yı yıllarca görmezden gelenler, birden “en iyi festival” ilan etti. Çünkü Altın Portakal artık onların kontrolünde değil.

Geçen yıl Antalya’ya gittiğimde manzara netti: o meşhur tayfa yoktu. Su Otel’in lobisini mesken tutanların hepsi ortadan kaybolmuştu. Adana’yı küçümseyip Antalya’ya üs kuranlar, şimdi tersi yönde göç etmişti. Bu, “sanat politikası” değil, çıkar rotasyonu.

Festivalleri kemirenler sinemayı değil, konumlarını seviyor. Bir küratörlük, bir danışmanlık, bir jüri üyeliği… Bir davet mektubu, bir uçak bileti, bir otel odası… Bir de her yıl tekrar eden, içi boş bir “sinema aşkı” söylemi.

MTŞ

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusu ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı, "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanı ve "Agatha'da Cinayet" adlı tiyatro oyununun yazarıdır. Sinema yazılarına Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Film Festivalleri Ne İşimize Yarar?

Ülkenin hali meydanda, kültür sanat organizasyonları himaye edilmeye muhtaç. Film
blank

Festivaller ve Sevdiği Konukları

Festivaller yalnızca filmlerden ibaret değildir. Yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, jüriler, sinema