Film Noir'in Mucidi: RKO Yapımevi 1 – BORN TO KILL

Film Noir’in Mucidi: RKO Yapımevi

4 Şubat 2016

FILM NOIR YAZILARI 2:

RKO YAPIMEVİ

“B Tipi Kara Filmler” adlı ‘film noir’ yazımda, bazı küçük yapımevlerinin (Republic, Allied Artists, Producers Releasing Corporation ve Eagle Lion) ürettiği kaliteli kara filmlerden bahsetmiştim. Görece daha iyi bütçelerle, yani daha iyi koşullarda ve çok daha iyi oyuncularla çalışma fırsatı yakalayan büyük yapımevlerinin üretimlerine ise değinmemiştim. Bugün elimizde, 1940-1959 yılları arasında çekilmiş ve üzerinde aşağı yukarı tüm otoriteler tarafından uzlaşı sağlanmış yüzlerce kara filmlik bir liste var. Bir o kadarı, hatta daha fazlası da halen tartışmalı.

Büyük ölçüde televizyon-öncesi döneme tekabül eden bu zaman aralığında; talebi karşılamak ve seyirciyi rakip stüdyoların kontrol ettiği sinema salonlarına kaptırmamak gibi ticari sebeplerle; (20th Century) Fox, Warner Bros., Paramount, MGM, RKO gibi en büyük stüdyolar başta olmak üzere Universal, Columbia hatta United Artists gibi stüdyolar da, üretime özel bölümler kurarak (second division) B tipi kara filmler üretmişlerdir. Bu stüdyoları belirgin özellikleri nedeniyle ayrıştırabildiğim sürece ürettikleri kara film kümelerini ayrı ayrı incelemeye karar verdim. Tabii o zamanlar bu stüdyolar filmleri üretirlerken, buna ‘kara film’ (film noir) demiyorlardı. Suç melodramı (crime melodrama), soygun filmi (heist movie), cinayet filmi, dedektiflik filmi gibi alt-türler belirliyorlardı ama hemen hepsinin ortak noktası; üzerlerini adeta siyah bir tül gibi örten karamsarlıkları, siyah-beyaz kontrastına dayanan, düşük ışıklandırmalı görüntü çalışmalarıydı.

Stranger on the Third Floor lobi 01Bilinen ilk kara filmlerden “Stranger on the Third Floor”(1940) hakkındaki yazımda; düşük bütçeli B filmlerle tanınan ve sinema tarihine altın değerinde filmler imal etmiş RKO (Radio-Keith-Orpheum) adlı yapımevi için ayrıca bir yazı yazacağımı not düşmüştüm. Gel gör ki, RKO yapımevini araştırmaya başladıkça, konunun karmaşıklaştığını ve derinleştiğini farkettim. Sonuçta RKO; sahiplik yapısı zaman içinde çeşitli değişimler gösteren, 2.200’den fazla filmin dağıtımını gerçekleştiren, 1.300’den fazla filmin yapımını üstlenen dev bir şirket. Bu nedenle RKO ile ilgili; aynı konsept içinde değerlendirilmesi çok da sağlıklı durmayan, birbirinden farklı yeni yazı konuları çıkardım. Bu yeni inceleme konuları için de, kaçınılmaz olarak, henüz seyretme fırsatı yakalayamadığım filmlerden oluşan bir izleme listesi çıkarttım. Haliyle; bu yapımevine dair bulgularımı ve düşüncelerimi birkaç yazıya paylaştırmaya karar verdim. İzleme listeleri tamamlandıkça yeni RKO yazılarımı sizlerle paylaşıyor olacağım. Bugün sadece, örneklerinin tamamına yakınını seyretme fırsatını yakaladığım RKO kara filmlerinin dişe dokunur olanlarını değerlendirmeye çalışacağım ama önce beş büyük yapımevi içinde yer almasına rağmen tamamen farklı bir zihniyetle yönetildiğini düşündüğüm RKO ile ilgili bir-iki şey söylemek istiyorum.

Beş büyük şirket içinde yer alan RKO (Radio-Keith-Orpheum); klasik anlamda 1928 ile 1957 arasında faaliyet göstermiş bir kuruluş. Şirketi, diğer 4 büyük yapım ve dağıtım evinden kalın çizgilerle ayıran dikkat çekici bir özelliği var. Şahsi kanaatime göre bu özellik; orada çalışan ekibin faaliyet gösterdiği dönemi ve şirketin büyüklüğünü hesaba kattığımızda ciddi riskler alabilen bir kadro oluşu. Bunun tesadüf olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Koerner’lerin, Lewton’ların, (ha keza, bir ara Selznick’in) öyle kolayberi cesaret edilemeyecek projelere olur vermesi, ortak bir yönetim bilincinin kurumda hakim olduğunun bir kanıtı. RKO; sadece dağıtım alanında değil, yapım alanında da büyük parasal riskleri göze alabilmiş. Yoksa “King Kong”u (1933), “Citizen Kane”i (1941) ve “The Thing from Another World”ü (1951) kim finanse edebilirdi? Bunlar alanında çığır açan filmlerdir. O dönemin koşulları düşünüldüğünde imkansız gibi bir şeyi gerçekleştirmişler.

RKO logo

RKO yapımda olduğu kadar aynı zamanda dağıtım alanında da önemli bir kuruluş. Mesela; “Fantasia” (1942) ve “Magnificent Ambersons”ın (1942) dağıtımını üstlenmişler. İkisi de o dönem için ciddi risklerdir, bunu sinema tarihinin ekonomik yapısıyla ilgilenenler iyi bilir. Adı geçen filmler sadece sıradan filmler değil, döneminin çok çok ilerisinde bakış açıları taşıyan, sırf o nedenle bile günümüzde saygı gören, vizyoner çalışmalardır. RKO; sinemada yaratıcı özgürlüğe, orijinal fikirlere açık bir kurum olarak imzasını atmıştır, bence sinema tarihi açısından bir önemi de budur. Fantastik sinemanın, gişe filmlerinin, auteur çalışmalarının ve korku filmlerinin bugün bile kıymetini koruyan birçok örnek eserinin altında RKO imzasını görürüz. RKO; çifte bilet (double bill) uygulaması için yapımını üstlendiği düşük-bütçeli, yüzlerce sıradan filmden ve arasıra bir bomba şeklinde patlayan gişe canavarı filmlerinden elde ettiği gelirleri yenilikçi filmlerin yapımına ve dağıtımına yatırmaya devam etmiş, farklı türlerde (ve alt-türlerde) sağlam ve kalıcı işlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bunun bir önemli örneği ‘Val Lewton korkuları’ysa hiç kuşkusuz bir diğeri de kara filmlerdir (film noir). “Val Lewton korkuları”nın bir sonraki RKO konumuz olacağının müjdesini şimdiden vererek, RKO kara filmlerine geçelim…

RKO KARA FİLMLERİ

RKO; mevcut stüdyo koşulları ile yönetmen ve oyuncular başta olmak üzere sözleşmeli sinema kadroları sayesinde henüz ortada ‘kara film’ yokken kara film (“Stranger On The Third Floor”, “The Devil Thumbs a Ride” vb.) ve ‘kara-film-benzerleri’ni (“Blind Alibi”, “Citizen Kane” vb.) üreten bir yapımevidir. Sanat yönetmenlerinden görüntü yönetmenlerine, başrol oyuncularından set ve sahne tasarımcılarına kadar daha sonra adları kara filmlerle anılacak birçok sinemacı RKO’nun üretimlerinde görev alarak mesleğe hazırlanmışlardır. Burası çok önemli. Bazı büyük prodüksiyonlar için kurulan RKO setleri, birbirinden farklı türlerdeki filmlerde kullanılmış ve RKO üretimlerinin ortak bir görüntü çizgisi taşıdıkları hissine kapılmamıza neden olmuşlardır. “The Hunchback of Notre Dame” (1939) ve “Citizen Kane” (1941) setleri buna örnek verilebilir. Bu konuya ileride başka bir yazıda detaylı bir şekilde döneceğim için şimdilik ara veriyorum.

They Live By Night

Sonuçta; RKO’da sadece film kadrolarının değil, setler, stüdyolar ve ekipmanların da aynı olması filmlerin imgesel bir bütünlük teşkil etmesine yol açmış gözükmektedir. Örneğin 5 büyük şirket içinde en düşük yoğunluklu ışıkta çalışan firma RKO’dur. Çok teknik bir konu olduğu için kafanızı bulandırmayacağım ama sadece şunu söylemekle yetineyim. İkinci Dünya Savaşı sırasında, stüdyoların kullandıkları elektrik (ve her türlü enerji kaynağı), Devlet tarafından denetleniyordu yani bununla ilgili mevzuat ve yaptırımlar vardı. O nedenle elektrik/ışık kullanımı kısıtlıydı, setler iyi aydınlatılamayabiliyordu. Büyük bütçeli filmler daha fazla elektrik/ışık kullanıyordu. O nedenle, RKO’nun kısıtlamaların devam ettiği zaman diliminde, görece çok daha düşük bütçelerle kotarılan korku filmlerindeki ve kara filmlerindeki görsel yapı da bir ölçüde birbiriyle örtüşür. Robert Mitchum’un; bir röportajında, “Out of the Past” gibi kara filmlerini kastederek, ironi yapıp, “sahneleri sigara(nın alevli yerinden çıkan ışık) ile aydınlatıyorduk” demeye getirmesi bir ölçüde hakikati barındırmaktadır.

Peki RKO hangi kara filmleri üretmiştir? RKO’nun yapımcılığını üstlendiği bazı kara filmlerin sahiplik yapısı zaman içinde değişmiş olmakla beraber öne çıkan eserleri şu şekilde sıralayabiliriz.

1940’ların başında “Stranger on the Third Floor”(1940) ve “The Devil Thumbs a Ride” (1941) geliyor. Şahsi kanaatimce, ikisi de sinizmin doruklarında birer kara film başyapıtıdır. Hemen arkalarından bir Eric Ambler uyarlaması “Journey into Fear”(1943) gelir. RKO Radio Pictures bu filmi Orson Welles’in “Mercury Productions”ı ile beraber finanse etmiş, bilmem bu filmde tüm Welles ekibinin yer aldığını söylememe gerek var mı?

1945’te Bing Crosby ile Ingrid Bergman’ı biraraya getiren aile filmi “The Bells of St. Mary’s” (1945) RKO tarihinin en büyük gişesini yapar. Artık RKO finansal açıdan toparlanmıştır. İki yıllık bir aranın ardından RKO kara film üretimine devam eder. “Johnny Angel” (1945), “Deadline at Dawn” (1946) ve “The Locket”ın (1946) ardından gelen “Nocturne”(1946) ve “Notorious” (1946) iyi gişe yapar.

RKO’nun dağıtımını üstlendiği, savaş draması “The Best Years of Our Lives”ın (1946) hem gişe geliri iyi olur hem de En İyi Film Oscarı’nı kazanır. Mali açıdan iyi bir konuma yükselen ve rakiplerinin iştahını kabartan RKO, 1947 yılından itibaren kara filmlere de hız verir ve aynı yıl peşpeşe bir dizi sağlam film çıkarır. Bugün hepsi birer kara film klasiği olan “Born to Kill” (1947), “Crossfire” (1947), “Desperate” (1947), “Out of the Past” (1947) ve “Woman on the Beach” (1947). Derken, Howard Hughes, uzun süredir uğraştığı bir işi kıvırır ve 1948 yılında RKO’nun yönetimini ele geçirir. Yeni bir dönem başlıyordur.

Otoriteler; RKO’nun bu tarihten, yani Howard Hughes’ün şirketi satın almasından sonra düşüşe geçtiği konusunda birleşirler. Ben bu konuda birazcık farklı düşünüyorum. Belki popüler filmler için, ‘Oscar avcıları’ için böyle bir değerlendirme mümkün ama kara filmler için asla. Diğer yandan hem Koerner’in erken yaşta lösemiden hayatını kaybetmesi, hem Val Lewton’ın çekilmesi hem de Selznick’in başka bir şirkete geçişi, zaten 40’ların ortalarından itibaren RKO’ya yeterince kan kaybettirmişti, olayı tümden Hughes’e ihale etmek bence haksızlık olur.

1948 yılından itibaren kara filmin seçkin örnekleri RKO stüdyolarında hayat bulmaya devam eder. Hughes’ün sözleşmeli oyuncuları da (özellikle de güzel aktrisler) RKO kadrolarına bir dinamizm getirir. RKO; “They Live by Night” (1948), “The Set-Up” (1949), “The Big Steal” (1949), “The Window”(1949), “Follow Me Quietly”(1949), “Woman on Pier 13” (1949) ve “The Man on the Eiffel Tower” (1949) gibi önemli kara film örnekleriyle 40’lı yılları tamamlar ve 1950’li yıllara da bomba gibi girer.

“Armored Car Robbery” (1950), “Destination Murder”(1950), “Roadblock” (1951), “Cry Danger” (1951), “On Dangerous Ground”(1951), “Beware, My Lovely” (1952), “Narrow Margin”(1952), “Angel Face” (1952), “Man in the Vault”(1953), “The Hitch-Hiker”(1953), “Split Second” (1953) ve “Second Chance” (1953) bu dönemde öne çıkan RKO yapımları olur. ‘Klasik kara film’ furyasının artık sonuna geliniyordur. Üç yıllık bir aranın ardından gelen iki güzel kara filmle, RKO klasik kara film üretimine son verir. “Beyond a Reasonable Doubt” (1956) ve “Where Danger Lives” (1956).

Neredeyse her bir örneğini sevdiğim RKO noir’lerinden sizler için küçük bir seçki hazırlamak benim için oldukça güç. Bana kalırsa hepsini seyredin. Yine de fazla abartmadan, sizler için bir liste çıkartmaya çalışacağım. Ve yine her zaman olduğu gibi filmlerle ilgili detaylar vermekten de büyük ölçüde kaçınacağım. “Stranger on the Third Floor”(1940) adlı RKO başyapıtını, zaten bu film hakkında kapsamlı bir yazı kaleme aldığım için seçki dışında tutuyor olacağım. Ayrıca; “Crossfire” (1947), “Out of the Past” (1947) ve “Angel Face” (1952) adlı müthiş kara filmleri Robert Mitchum hakkındaki yazımda tavsiye listeme dahil ettiğim için hariç tutacağım. İşte geri kalanlar arasından yaptığım seçimlerle, hepsine kefil olduğum, birbirinden güzel RKO kara filmleri…

[box type=”shadow” align=”aligncenter” class=”” width=””]

THE DEVIL THUMBS A RIDE RKO“THE DEVIL THUMBS A RIDE” (1941)

İşte Rutger Hauer’in “Otostopçu” (The Hitcher, 1986) filminin dedesi. Koskoca Barry Gifford’ın kara filmler hakkında yazdığı bir kitabın ilk baskıdaki adı bile bu filmden gelmektedir. Barry Gifford kim mi? “Wild at Heart”, “Perdita Durango” ve “Lost Highway”i yazan adam! “The Devil Thumbs a Ride” (1941) son derece karanlık ve sarsıcı bir kara film. Filmin kozu ise başrol oyuncusu. Lawrence Tierney, ayaklı terör “Steve Morgan” rolünde adeta döktürüyor.

BORN TO KILL RKO“BORN TO KILL” (1947)

“Born to Kill” (1947); Robert Wise’ın karamsar dokunuşları, Lawrence Tierney ve Claire Trevor’ın müthiş kompozisyonlarıyla birinci sınıf bir kara film şaheserine dönüşüyor. Son derece kötümser bir hikaye, beklenmedik gelişmelerle zenginleşiyor. Bu filmde herşey var. Aşk, entrika, korku, cinayet, dram. Evet yine bir Lawrence Tierney filmi. Tierney’in performansı muazzam! Lawrence Tierney kim mi? Yahu Quentin Tarantino’nun “Rezervuar Köpekleri”ni (Reservoir Dogs, 1992) de mi izlemediniz? Hayır, adam orda başrollerden birini oynuyor da…

THEY LIVE BY NIGHT RKO“THEY LIVE BY NIGHT” (1948)

“They Live by Night” (1948) Nicholas Ray’in ilk filmi. Ama ne ilk film? Aslında film 1947 yılı yapımı ama Howard Hughes’ün RKO’yu satın alma süreci nedeniyle devrisi yıl gösterime girebilmiş. Heyecan dolu açılış sahnesi , sinema tarihinin (bilinen) ilk havadan (helikopter) çekimi. Hikaye, Ray’in çoğu filminde olduğu gibi karamsarlıkta bir zirve. Robert Altman’ın “Thieves Like Us” (1974) filmi de bu filme kaynak teşkil eden Edward Anderson romanından uyarlanmıştır. “They Live by Night” gerçekten iyi bir kara film.

THE SET-UP RKO“THE SET-UP” (1949)

Yine düşük bütçeli bir Robert Wise şaheseri. Bu sefer başrolde kara filmlerin unutulmaz simâlarından Robert Ryan var. Gösterişsiz, duru bir anlatım, heyecan dolu bir ritim, müthiş bir kurgu ve olağanüstü bir sinematografi. Akşam 9:05’te başlayan hikaye eşzamanlı ilerliyor ve saat 10:16’da bir arasokakta kanlı bir şekilde finalize oluyor. Dönüp dönüp tekrar seyrettiğim bu filmin hikayesini kesintisiz tek planda yeniden çekmek gibi bir hayalim olduğunu söylemek isterim (tabii bu sefer, tıpkı filmin uyarlandığı şiirde olduğu gibi, başrolde bir siyahi oyuncu olması kaydıyla). “The Set-Up” (1949), “Rocky”den (1976) sonra en sevdiğim boks filmi. Başyapıt!

THE WINDOW RKO“THE WINDOW”(1949)

“The Window”(1949) ister istemez bir cinayete şahit olan 9 yaşındaki bir çocuk üzerine, ürpertici bir film. Ürpertici çünkü çocuğa kimse inanmıyor ama “katil” inanıyor. Ve de haliyle küçük çocuğu susturmaya çalışıyor. Açıkçası film ilk başta Alfred Hitchcock’un “Shadow of a Doubt”ının (Kuşkunun Gölgesinde, 1943) biraz etkisinde kalmış gibi gözüküyor ama hikaye ilerledikçe farklı kavisler çiziyor. Yine Hitchcock’un “Rear Window”unda (Arka Pencere, 1954) ve Charles Laughton’ın “The Night of the Hunter”ında bu filmin izlerini görmek mümkün. Hatta zaten hem “The Window” hem de “Rear Window” bir Cornell Woolrich uyarlaması. “The Window”(1949) gerilim dolu, sıkı bir kara film.

NARROW MARGIN RKO“NARROW MARGIN” (1952)

Aslında 1950 yılında çekilmiş olmasına rağmen 1952 yılında gösterime giren “Narrow Margin”in konusu basit. Mahkemede mafyaya karşı ifade verecek olan bir kadının Chicago’dan duruşmanın yapılacağı Los Angeles’a polis nezaretinde gitmesi anlatılıyor. Yolculuk trende ve tabii ki tren, mafyanın suikastçileriyle dolu. Bu beylik hikaye, iki küçük dokunuş sayesinde bambaşka bir hâl alıyor. Dramatik çatısı güçlü, sürprizlerle dolu film de En İyi Senaryo Oscarı adaylığı kazanıyor. Oyunculuklar da dört dörtlük. “Narrow Margin”, 1952 yılının en çok gelir getiren RKO yapımı.

THE HITCH-HIKER RKO“THE HITCH-HIKER”(1953)

Ida Lupino nadir kadın kara film yönetmenlerinden biri, hem oldukça da başarılı. “The Hitch-Hiker”(1953), adından da tahmin edebileceğiniz üzere korku verici bir ‘otostopçu’ hikayesine odaklanıyor. Gerçek bir hikayeden esinlenmiş olması olayın dehşetini daha da katmerliyor. Emmeth Myers, William Talman adlı psikopat rolünde harikalar yaratıyor. Gözü açık uyuduğu sahne, favorim. Bu harika kara filmi seyretmeye karar verirseniz mutlaka 70 dakikanın üzerindeki bir versiyonunu seyredin.

BEYOND A REASONABLE DOUBT RKO“BEYOND A REASONABLE DOUBT” (1956)

“Beyond a Reasonable Doubt” Fritz Lang’in Amerika Birleşik Devletleri’nde çektiği son film. Ve bu filmin kara filmlere yakışır birinci sınıf bir senaryosu var. Beklenmedik bir ölümle kavis çizen hikayesi ve dehşet verici finali, daha sonraları başta bazı giallolar olmak üzere o kadar çok filmde ve dizide kullanıldı ki, say say bitmez. Dana Andrews Tom Garrett rolünde çok iyi. “Beyond a Reasonable Doubt” (1956) son büyük kara filmlerden… [/box]

KAYNAKLAR

CROWTHER, Bruce. 1988. “FILM NOIR : REFLECTIONS IN A DARK MIRROR”, Columbus Books, Londra (İngiltere)

LYONS, Arthur. 2000. “DEATH ON THE CHEAP: THE LOST B MOVIES OF FILM NOIR”, Da Capo, (ABD)

MULLER, Eddie. 1998. “DARK CITY : THE LOST WORLD OF FILM NOIR”, St. Martin’s Press, New York (ABD)

RIPPY, Marguerite H. 2009. “ORSON WELLES AND THE UNFINISHED RKO PROJECTS: A POSTMODERN PERSPECTIVE”, Southern Illinois University Press, (ABD)

SILVER, Alain ve URSINI, James. 2001. “FILM NOIR READER”, Limelight Edition Altıncı Baskı [birinci basım : 1996], New York (ABD)

SILVER, Alain ve WARD, Elizabeth. 1992. “FILM NOIR: AN ENCYCLOPEDIC REFERENCE TO THE AMERICAN STYLE ”, The Overlook Press 3. Baskı [ilk basım : 1979], New York (ABD)

http://www.imdb.com/company/co0041421

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_RKO_Pictures_films

https://en.wikipedia.org/wiki/RKO_Pictures

blank

Ertan Tunc

Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler, giallolar ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir. İletişim: ertantunc@gmail.com

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Yüzde 99 Ölüm! 2 – yuzde 99 olum

Yüzde 99 Ölüm!

Cehennemde yer kalmayınca ölüler yeryüzünde yürüyecek! Romero’nun yönetmiş olduğu Yüzde
Sinemada İleri Gerçekçilik / Post-Realism 3 – Cinematographe Lumiere

Sinemada İleri Gerçekçilik / Post-Realism

Sinemada İleri Gerçekçilik: Sinema bir daha Lumière Kardeşler'in, 'bir trenin