Vay uğursuz gecenin dölleri!
Suat Yalaz’ın Asya Kaplanı Karaoğlan…
Karaoğlan, ilk olarak 1 Nisan 1963’de Türkiye’de yayımlanmaya başlayan Suat Yalaz’ın yazıp çizdiği bir tarihi çizgi roman serisidir. Lakin kahramanımızla halkın ilk tanışıklığı bundan da öncesine Akşam Gazetesi’nin iftiharla ilk kez yayımladığı tarih olan 3 Ocak 1962’ye dayanır.
Karaoğlan’ın gerçek öyküsü 1926’larda başlar aslında. Abdullah Ziya Kozanoğlu ‘’Kızıltuğ’’ adlı öyküsünü Resimli Mecmua’da yayımlatır. Bu öyküden can bulan Otsukarcı ve oğlu Kaan Orta Asya’nın bağrında kılıç sallayan kahramanlardır. Bileklerine ve yüreklerine güvenirler. 1959’da ise Akşam gazetesi Kızıltuğ’un çizgi romana dönüştürülmesini tasarlar ve göreve genç çizer Suat Yalaz getirilir. 19 Ağustos 1959’da başlayan Kızıltuğ büyük bir hayran kitlesi yaratmıştır kendine ve devamı gelmelidir. Böylece Kızıltuğ’un devamı olan ‘’Cengiz Han’ın Hazineleri’’ kahramanı Kaan adı ile çizilir. Kaan, Karaoğlan’ın doğum adıdır adeta ve çizer o sahneye düşmeden evvel dokuz adet daha Kaan macerası çizecektir. Bu maceraların sonu geldiğinde asıl kahramanımız Karaoğlan çizeri Suat Yalaz’ın ellerinde hayat bulmaya başlar. ‘’Asya Kaplanı’’ kahramanımızın ilk yolculuğu niteliğindedir. Kaan Karaoğlan’a dönüşümü kolay olmuştur. Kaan’ın yardımcıları da Karaoğlan devreye girince Otsukarcı yerini Baybora’ya Çakır yerini Çalık’a bırakır. Böylece başlar macera kahramanımızın bileğine kuvvet…
Karaoğlan zeki, çevik, atletik, onu gören tüm kadın cinsini yerden yere çalan(burada yerden yere kısmı tamamen hayranlık ifadesi olarak kullanılmıştır. Zira kahramanımız hiçbir surette kadına şiddet uygulamaz!) mert bir Uygur genci olarak tanıtılır başlangıçta. Daha minicik bebeyken anasız kalmıştır. Babası yaralı olarak onu bir ormancıya emanet eder ve gözlerini kapatır bu dünyaya. Lakin bir sorun vardır. Karaoğlan erkek çocuklarına törenle isim konulan bir çağda açmıştır gözlerini ve ona isim koyacak bir ailesi kalmamıştır. Ormancı da bu yiğit olacağı belli olan çocuğa saçının karasına hürmet Karaoğlan adını verir. Göçebedir erimiz bir yerde durmaz. Maceraları sürdükçe o kendi coğrafik haritasını da genişletir alabildiğine.
Karaoğlan çizilmiş en şehvetli Türk çizgiromanlarından biridir.
Karaoğlan Türk adet ve geleneklerine saygıda kusur etmez asla. Topraklarının dilini dikkatlice kullanır. Aynı zamanda Dede Korkut’tan Pardanyan’lılara oradan Demir Maskeli Adam’a kadar çok geniş bir alt yapıya da sahiptir. Arada maceranın sertliğini almak için mizaha da başvurur yandaşları aracılığıyla. Günün siyasetine göndermeler yapmaktan da vazgeçmez. Asla bebelere masal değildir Karaoğlan.
Aynı zamanda erotik dokunuşlarda vardır maceralarında. Kızlar yiğidimizin yakasını pek bırakmazlar. Bu anlamda da bir ilktir. O da rahatsız değildir bu durumdan. Onun maceralarında salt iyilerle kötüler yoktur. Ona misafir olan karakterler zamanla renklerini değiştirirler.
İlk sayı 1963’de okuyucularına merhaba diyen derginin yayımcısı bizzat Suat Yalaz’dı. Karaoğlan hayranlarına ilk merhaba dediğinde siyah-beyazdı. Ve bu hali 25 Mayıs 1982’de Güçlü Yayıncılık tarafından eski maceraları renklendirilip yeniden çıkarılana dek devam etti. Sonrasında Karaoğlan’ın yolu 1990’larda Tay yayıncılığa düştü bu kez. Ocak 2000’lerde ise Leman Yayınları tarafından aylık olarak yayımlanmaya başladı. Yine 2000’lerde Lal Kitap tarafından 57 kitaplık bir serisi yayımlandı. 2006’da adına PTT tarafından pul serisi bile basılmıştır. Anlayacağınız Karaoğlan kar dememiş, yağmur dememiş, sıcak dememiş bizi kendi topraklarına ve maceralarına götürmeye devam etmiştir böylece.
Ayrıca Karaoğlan öyle büyük bir ilgi görür ki ünü çizeriyle beraber dünyaya da yayılır. Bu açıdan da ilktir. Suat Yalaz 1970 yılında yerleştiği Fransa’da çizgi romanında küçük değişiklikler yaparak Kebir adı altında orada ki okuyucularında beğenisine sunar. Sonrasında devamı gelir. Kanada, Fransa’yla kültürel bağları bulunan Tunus, Cezayir, Fas ve Kuzey Afrika’da çok yoğun bir ilgi görür. Hatta Bağdat’a kadar yayılır ünü. Çizgi roman bir süreliğine Arapça olarak da yayımlanır.
Tabi ki Karaoğlan yalnızca sayfalarda var olmamıştır. Onu beyaz perde de görme imkânı bulduk çoğu kez. Suat Yalaz’ın ortaya çıkardığı karakter 1965-1972 yılları arasında tam yedi defa beyaz perdeyle danış olmuştur. Bu filmlerin bir tanesi hariç hepsinin yönetmeni Suat Yalaz, başrol oyuncusu ise bir yarışma sonucu seçilen Kartal Tibet’tir. Filmlerde o günlerde halk tarafından çok büyük bir ilgiyle karşılanır. Kartal Tibet’e de şöhretin kapılarını açar. 2002’de de mini dizi halinde televizyon ekranlarında da boy göstermişliği vardır Karaoğlan’ın.
O yiğittir. Haklının yanında haksızın karşısındadır. Kendine göre bir espri anlayışı vardır. Korku bilmez. Yakışıklıdır. Bilekli ve yüreklidir. Kadınları vardır onu pek severler. O Karaoğlan! Erkek ırkının olmak isteyip de çoğu kez olamadığı kahraman. Okumanız, geçmiş hatırlayıp gülümsemeniz dileğiyle…