“2023 yılı korku sineması açısından nasıl geçti” diye şöyle bir düşündüğümde, sanki biraz vasat geçmiş gibi bir hisse kapılıyorum, niyeyse. Fakat bunun en büyük sorumlusunun, COVID sonrası iplerinden kopan üretimin kaliteyle birleşerek korku severlere, yoklukla geçen 1-2 yıldan sonra, çölde vaha etkisi yaratan 2022 olduğunu düşünüyorum. Yoksa listeyi hazırlamak için notlarımın başına oturduğumda o kadar da fena bir yıl olmadığını rahatlıkla görüyorum. Ama o his geçmiyor işte. Evet, geçen yıl beni çarpan fazla sayıda korku filmi yoktu ama genel seviye itibarıyla da herhangi bir hayal kırıklığından bahsetmek biraz haksızlık olur. Son bir not da artık resmi Netflix yönetmeni gibi çalışan Mike Flanagan hakkında: Artık neredeyse her yıl Netflix için yeni bir korku dizisi yaratan/yöneten Flanagan’ın, Succession’ın korku şubesi olarak da adlandırılabilecek The Fall of the House of Usher (2023) ile zirve yaptığını düşünüyorum. Her korku sever (eğer hâlâ izlemediyse) muhakkak izlemeli.

Her yıl yaptığımız uyarıyı yine tekrarlayalım. Listedeki bazı filmlerin 2022 yapımı olmasına itiraz edenler olacaktır. Gereksiz bir açıklama olacak ama yine de söyleyelim; 2022 yapımı filmlerden bazıları, yılın son aylarında dağıtıma çıkar, kimisi gösterime girmeden önce festivalleri dolaştığından ülkemize daha geç gelir, kimisi de hiç uğramaz bile, dolayısıyla filmin bize ulaşması mecburen 2023 yılını bulur. Bir önceki yıl içerisinde değerlendiremediğimiz bu filmler, doğal olarak bu yıl içerisinde değerlendirilir.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

Huesera: The Bone Woman (2022)

blank

Meksikalı yönetmen Michelle Garza Cervera’dan harika bir ilk film. Görünürde mutlu bir evlilik sürdüren Valeria, ilk çocuğuna hamile kaldığını öğrenir. Hayatında her şey yolunda gidiyor gibidir. Fakat eski sevgilisi de olan kız arkadaşı Octavia ile karşılaşmasından sonra Valeria’nın, aslında toplumun ve ailesinin dayatmasına yenik düşerek edinmek zorunda kaldığı “evli” ve “anne” etiketlerinin ağır yükü altında ezildiğini anlarız, hem de kemiklerini kıracak kadar ağır bir yük… Cervera, ilk filminde korku sinemasının son yıllarda sıkça yer verdiği bir temayı fazla bir yenilik de katmadan kullanıyor ama mevzuyu zekice deşmesi ve tertemiz işçiliği ile göz dolduruyor. Bundan sonraki filmlerini heyecanla bekliyor olacağız.

When Evil Lurks (2023)

blank

İkinci filmimiz de Güney Amerika kıtasından. Daha önce Aterrados / Terrified (2017) ile çeşitli listelerime dâhil olan Demian Rugna’dan yeni bir güzellik. Ayrıca Rugna’nın da içinde yer aldığı korku antolojisi Satanic Hispanics (2022) de listenin altındaki yedekler arasında kendine yer buldu. Arjantin yapımı When Evil Lurks, yaratıcı buluşlarıyla artık sıradanlaşmaya yüz tutmuş ‘possession’ (musallat) alt türüne resmen yeni bir soluk getiriyor. İblislerin insanların içine girmesinin salgın hastalık olarak kabul gördüğü bir dünyada geçen filmin hışmından hiç kimse kurtulamıyor. Geçen yılın kesinlikle en unutulmaz korku filmlerinden biri. Hele köpekli sahne, aklımızdan silinmesi mümkün değil.

M3GAN (2022)

blank

James Wan, Malignant (2021) ile yaptığı (ancak bir B-filmi kurtarmaya yetecek yetkinlikteki zayıf senaryoyu A-sınıf bir bütçeyle çekme) numarasını, katil oyuncak bebek alt türüne uyguluyor. Umarım şu saçma sapan “korku evreni” filmlerinin aralarına bunlardan sıkıştırmaya devam eder. Her filme kendi yetişemediği için arada yönetmen koltuğunu Hollywood dışı işlerle adını duyuranlara emanet etme geleneğini sürdüren Wan, bu film için korku severleri Housebound (2014) ile tavlamayı başaran Gerard Johnstone’ı seçmiş. M3GAN’ın aklınıza gelen diğer katil oyuncak bebek filmlerinden farklı bir senaryosu yok. Sadece bebeğin kötücül aktivitelerde bulunmasına sebep, şeytani bir varlığın içine girmesi değil; bu sefer günümüze ait bir korku, yapay zekâ devrede. Bu arada söylemeden duramayacağım; M3GAN, Chucky’yi döver.

Birth/Rebirth (2023)

blank

Yine bir ilk film, bu defa ABD’den, yönetmenimiz Laura Moss. Filme tam da Çağan Irmak’ın Yaratılan’ını bitirdikten sonra denk geldim ve izlemeye başladığımda “yine mi Frankenstein uyarlaması” diye söylenmeye niyetleniyordum ki Birth/Rebirth, anında lafı ağzıma tıktı. Evet, hayat ve ölüm, bilim ve ahlaki değerler yine merkezde, etrafı da envaiçeşit problemle işlenmiş ama daha da önemlisi, karakterlerin inanılmaz dönüşümü öyle inanılır seviyeye çekilmiş ki hayran olmamak elde değil. Bu arada karakterler demişken; başrol oyuncuları muhteşem; bilhassa Marin Ireland ve ondan hiç de aşağı kalmayan Judy Reyes. Zaten biri aksasa, muhtemelen diğerinin de oyununu bozardı.

Enys Men (2022)

blank

Baştan söyleyeyim, bu deneysel korku filmi herkese göre değil. Ama John Waters son seçkisinde ne demişti, hatırlayalım: “Sinema için acı çekin! Bazen buna değiyor!” BAFTA ödüllü Mark Jenkin’in yönettiği İngiltere yapımı Enys Men, basit bir döngü üzerinden şekilleniyor. 1970’li yıllarda hiç kimsenin yaşamadığı ıssız bir adada görevli vahşi yaşamı koruma gönüllüsü kadın, uyanıyor, nadir bulunan bir çiçeğin gelişimini kontrol ediyor, yer sıcaklığını ölçüyor, etrafta dolaşıyor, derin bir çukura bir taş atıyor, garip şekilli bir kayaya bakıyor ve kaldığı eve dönüp o gün olup bitenlerle ilgili kısa bir rapor yazıyor. Son olarak da arka bahçeye gidiyor, jeneratörü çalıştırıyor ve eve dönüp günü sonlandırıyor. Ve bu sıralı işleri her gün ibadet eder gibi tekrar ediyor. Aralarda da artık kâbus mudur, anı mıdır, sanrı mıdır, fantezi midir, öngörü müdür bilinmez, gönüllünün kafasının içindeki rahatsız edici görüntüler gösteriliyor. Enys Men, tamamen yoruma açık bir film. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, filmin yavaş yavaş derinizden içeri nüfuz etmeye başladığını hissediyorsunuz. Filme tedirgin edici bir atmosfer hâkim ama tehdit kaynağı belirsiz. Birtakım çıkarımlardan emin oluyorsunuz ama yapbozun eksik parçalarını bir türlü tamamlayamıyorsunuz. Sanırım yönetmenin yapmak istediği tam da bu. Benim olup bitenlerle ilgili elbette bir fikrim var ama buraya yazıp sizinkileri bulandırmak istemem. Bitirdiğinizde ya tekrar izlemek isteyeceksiniz ya da “bu neydi ya böyle” deyip bu filmi önerdiğim için bana küfredeceksiniz.

Infinity Pool (2023)

blank

Brandon Cronenberg, babasının izinden emin adımlarla yürümeye devam ediyor, ilginç ama gerçek. Infinity Pool, La Tolqa adlı hayali adaya tatile gelen zengin batılı turistler ve az gelişmiş ülkede sergiledikleri kural tanımaz aşırılıklar hakkındaymış gibi başlıyor ama hiç ummadığımız bir teknolojiye dayalı ceza sistemiyle dumura uğratıyor. Crimes of the Future’ı da işin içine katarsak Cronenberg ailesi, beden (ve artık Brandon sayesinde ruh) hakkında söyleyecekleri sözlerin henüz tükenmediğinde, çok şükür, ısrar ediyor.

Totally Killer (2023)

blank

Nahnatchka Khan’dan çok eğlenceli bir korku komedi. Günümüzde geçen bir ‘slasher’ komedisi gibi başlayan Totally Killer, işin içine saçmalığını umursamadan zaman yolculuğunu da katarak o hiç vazgeçemediğimiz 1980’li yıllara geri dönüyor ve birçok popüler filmden beslenen bir çılgınlığa dönüşüyor. Back to the Future (1985) ve The Final Girls’ten (2015) ödünç aldığı temelin üzerine Halloween (1978), The Slumber Party Massacre (1982), Scream (1996) ve Happy Death Day (2017) gibi filmlerin katkılarıyla bezeli, korku filmi hayranlarının bayılacağı, müthiş bir eğlence parkı inşa ediyor. “Ciddi” ‘slasher’ları aratmayacak kanlı cinayet sahneleri de cabası.

V/H/S/85 (2023)

blank

Açık konuşalım, ‘found footage’ (buluntu film) alt türünden pek hazzetmem. V/H/S serisi de öyle çok bayıldığım bir antoloji serisi değildir. Evet, filmlerin içindeki bölümleri ayrı ayrı düşünürsek, arada sevdiğim birkaç bölüm olmuştu (bknz: V/H/S/2’den Safe Haven) ama paket halinde düşünüldüğünde serinin hiçbir filmini öne çıkarmam. V/H/S/85, aradaki diziyi saymazsak serinin altıncı filmi. İstikrarlı (ve inatçı) bir şekilde devam eden serinin son halkası, bence serinin en iyisi çünkü (nazar değmesin) tek bir kötü bölüm bile yok. Filmde yer alan yönetmenler; David Bruckner, Scott Derrickson, Natasha Kermani, Mike P. Nelson ve Gigi Saul Guerrero. Buluntu film seviyorsanız, zaten V/H/S serisine aşinasınızdır. Fakat seriden bihaberseniz ve bir yerden başlamak istiyorsanız V/H/S/85 kesinlikle doğru başlangıç noktası olacaktır. Bunu beğenmezseniz diğerlerine bakmanıza (birkaç iyi bölüm kaçırma pahasına da olsa) gerek bile yok.
Serideki diğer filmler: V/H/S (2012), V/H/S/2 (2013), V/H/S Viral (2014), V/H/S/94 (2021) ve V/H/S/99 (2022).

Renfield (2023)

blank

Chris McKay imzalı Renfield, adından da anlaşıldığı üzere dünyanın en meşhur vampiri Kont Dracula’nın sadık hizmetkârının macerasını merkeze alıyor. Dracula’yı bir kenara koyarsanız film, aslında Renfield’ın özgüven eksikliğini yenerek yalnızlıktan kurtulup başarılı olmaya namzet bir ilişkiye yelken açtığı sıradan bir romantik komediden farksız. İşte burada ‘rating’ (derecelendirme) devreye giriyor ve büyük bir cesaretle ‘R rating’de (17 yaşından küçükler ailesi ile beraber izleyebilir) karar kılan film, korku komedi sevenlere “burada bizim için bir şeyler olabilir” sinyali veriyor. Nitekim film, derecelendirmesinin hakkını vermeye ant içmişçesine, aşırı kanlı sahnelerde hiçbir abartıdan geri durmuyor. İzlemekten asla bıkmayacağımız Nicolas Cage’in son yıllardaki şaşırtıcı “iyi filmlerde yer alma” geleneği, burada da devam ediyor. Sözün özü Renfield, çok eğlenceli bir korku komedi. Chris McKay, The Lego Batman Movie’den (2017) sonra beni ikinci kez şaşırttı, hayırdır inşallah.

Raging Grace (2023)

blank

Bu da bir ilk film. Bu seferki adresimiz Filipinler. Evlere günübirlik temizliğe giden Filipinli kaçak göçmen Joy, küçük kızı Grace ile birlikte İngiltere’de yaşamaktadır ama başını sokacak bir evi bile yoktur. Ölmek üzere olan, son derece zengin, yaşlı bir adama bakma işi kucağına düşünce hiç düşünmeden kabul eder. Hem de yatılı olan iş sayesinde artık kızıyla beraber aynı çatı altında kalabilme şansı da doğmuş olur. Fakat tabii ki olaylar umduğu gibi gelişmeyecektir. Paris Zarcilla’nın yönettiği Raging Grace, göçmen sorunu, ırkçılık, beyaz adamın bitmek tükenmek bilmez sömürü geleneği gibi sorunlara parmak basan ayrıntılarla bezeli hikâyesini, gerilimi de ağır ağır yükselterek ilmek ilmek örüyor ama son düzlüğe geldiğinde etrafa serpiştirdiği tuzak nesnelerle ağına düşürdüğü izleyiciyi bir parça ayazda bırakıyor gibi. Fakat yine de filmin ilk üçte ikilik kısmı o kadar başarılı ki Raging Grace’e listede yer açmasak olmazdı. Paris Zarcilla’nın ismini de “sonraki filmlerini takip etmek şart” listemize ekledik.

In My Mother’s Skin (2023)

blank

Kenneth Dagatan’ın yönettiği (yine) Filipinler yapımı In My Mother’s Skin, 1945 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın son demlerinde geçen bir hikâye anlatıyor. 12-13 yaşlarındaki Tala, annesi, babası ve küçük kardeşi Bayani ile beraber Filipinler’deki adalardan birinde, ormanın derinliklerindeki bir malikânede yaşamaktadır. Bir zamanlar varlıklı olduğu anlaşılan aile, savaşın getirdiği yıkımla yokluk içinde kalmıştır. Herkesin, yaptıkları insanlık dışı vahşetten bahsettiği Japonlar, adadaki güçlerini kaybetmekte ve geri çekilmeye hazırlanmaktadır. Bir umut olarak bahsedilen Amerikalıların adaya gelmesi ise an meselesidir. Evde yiyecek bir şey kalmayınca baba, Amerikalıları bulup yardım almak için yola çıkar. Ağır bir hastalığın pençesine düşen anne ise yeterince beslenemediği için günden güne daha kötüye gitmektedir. Geriye kimse kalmayınca ipleri eline almak zorunda kalan Tala, çocukların gitmesi yasak olan ormana girer ve ormandaki bir yıkıntının içinde (sanki Guillermo del Toro filmlerinden çıkıp gelmiş) bir peri ile karşılaşır. Çaresiz Tala, kurtuluş umudu olarak gördüğü periye sonuna kadar güvenmek zorunda kalır. Filipinler’den del Toro filmlerini anımsatan, ürkütücü bir peri masalı. İlk filmini izlemedim ama ikinci filmiyle her bakımdan olgun bir iş çıkaran Kenneth Dagatan’ı, yakın bir tarihte herhangi bir dijital platformda ya da Hollywood’da görürsek hiç şaşırmam.

-*-

Listede kendine yer bulamayan ancak adını anmamız gereken diğer korku filmleri ise şöyle:

  • Carnifex (2022)
  • Daughter (2022)
  • Disappear Completely (2022)
  • Evil Eye (2022)
  • Out of Darkness (2022)
  • Project Wolf Hunting (2022)
  • Satanic Hispanics (2022)
  • Sick (2022)
  • Skinamarink (2022)
  • Talk to Me (2022)
  • The Elderly (2022)
  • The Eternal Daughter (2022)
  • The Goat and Her Three Kids (2022)
  • The Offering (2022)
  • Venus (2022)
  • Wolfkin (2022)
  • Appendage (2023)
  • Cobweb (2023)
  • Consecration (2023)
  • Deliver Us (2023)
  • Don’t Look Away (2023)
  • It Lives Inside (2023)
  • No One Will Save You (2023)
  • Resurrected (2023)
  • Scream VI (2023)
  • Sewu Dino (2023)
  • Sister Death (2023)
  • Sorcery (2023)
  • Suitable Flesh (2023)
  • Thanksgiving (2023)
  • The Boogeyman (2023)
  • The Conference (2023)
  • The Pope’s Exorcist (2023)
  • The Puppetman (2023)
  • The Sacrifice Game (2023)
  • The Wrath of Becky (2023)
  • There’s Something in the Barn (2023)
  • Waktu Maghrib (2023)
  • Where the Devil Roams (2023)
  • Wintertide (2023)
blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Gotiklere Özel Dosya: Ruhumuzu Karartan 10 Gotik Film

Semra Doll'dan gotiklere özel dosya: Müzikleriyle, kostümleriyle, mekânlarıyla ve afişleriyle
blank

“Öteki”cilerin 2015 Yılı Keşifleri

‘İzlemediğiniz her film, yeni filmdir‘ sloganımız eşliğinde “Öteki”cilerin 2015 Yılı