Avco Embassy ve Carolco: Parlayıp Sönen İki Sinema Yıldızı!

8 Eylül 2024

Sinemanın büyülü dünyasında, bazı stüdyolar gökyüzünde birer yıldız gibi parlar, ancak zamanla unutulup gitmek üzere sönerler. Avco Embassy ve Carolco, işte böyle iki sinema devi. Şimdilerde hala “ne filmdi ama” diye hatırladığımız çoğu yapımın bu stüdyolardan çıktığını fark edince şaşıracak, “iyi ama bu gişe şampiyonlarına rağmen nasıl battılar” diye soracaksınız. Ben de o merakınızı gidermek ve X’te (bildiğimiz Twitter) Sadi Bey ve sevgili Nizam Eren’e verdiğim sözü tutmak için bu yazıyı yazdım.

Avco Embassy ve Carolco… Film yapma modelleri farklı olsa da pek çok benzerlikleri var. Her biri kendi döneminin vizyoner projeleriyle Hollywood’da zirveye yükseldi, fakat sonunda aynı parlaklıkla yere çakıldı. Bu iki şirketin hikâyesi, Hollywood’un rekabetçi doğasının, yaratıcılığın ve ekonomik gerçeklerin ne denli sert olabileceğinin bir göstergesi.

blank

Avco Embassy: Bağımsız Sinemaya Açılan Kapı

Avco Embassy, bağımsız film yapımcılığına olan katkısıyla 70’li ve 80’li yılların başında adını duyuran bir şirketti. 1942’de Embassy Pictures olarak kurulan bu şirket, daha sonra Avco Corporation tarafından satın alındığında Avco Embassy adını aldı. O dönemde sinema dünyasında bağımsız filmler için pek fazla yer yoktu; büyük stüdyolar sahnenin hakimi olmuştu. Ancak Avco Embassy, özellikle korku ve bilim kurgu gibi türlerde büyük stüdyoların pek ilgi göstermediği projelere yatırım yaparak adını duyurdu.

blankŞirketin ilk büyük başarısı, 1976 yılında vizyona giren John Carpenter’ın “Assault on Precinct 13” filmiyle geldi. Carpenter’ın düşük bütçeli, gerilim dolu bu eseri, Avco Embassy’nin yapımcılığa yaklaşımını özetliyordu: Risk almak ve yenilikçi projeleri desteklemek. Ardından, Carpenter’ın bir diğer efsane filmi olan “The Fog” (Sis, 1980) ve özellikle Carpenter’ın kariyerini zirveye taşıyan “Escape from New York” (New York’tan Kaçış, 1981) ile başarılar art arda geldi. Bu dönemde Avco Embassy, cesur seçimleriyle gişede büyük başarı elde etti ve bağımsız sinemanın değerini ortaya koydu.

Avco Embassy Pictures, sadece korku ve bilim kurgu filmleriyle değil, aynı zamanda politik gerilim türündeki filmleriyle de dikkat çekti. Sidney Lumet’in 1976 yapımı “Network” filmi, medya eleştirisi ve güç ilişkilerini sorgulayan derinlikli senaryosuyla hem eleştirmenlerce hem de izleyiciler tarafından büyük beğeni topladı. Bu film, Avco Embassy’nin sadece popüler yapımlara değil, aynı zamanda derinlikli ve düşündürücü yapımlara da yatırım yapabileceğini gösterdi.

blank

Carolco: Mega Yapımların Şirketi

Carolco Pictures, Avco Embassy’ye göre daha genç bir şirketti ancak sinema dünyasına olan etkisi çok büyüktü. 1976’da Mario Kassar ve Andrew Vajna tarafından kurulan Carolco, 80’lerin sonu ve 90’ların başında adeta bir dev haline geldi. Carolco’nun formülü, gişe rekorları kıran yüksek bütçeli aksiyon filmleri üretmekti. Daha ilk büyük projeleri olan “First Blood” (İlk Kan, 1982), John Rambo karakteriyle dünya çapında bir fenomen yarattı. Carolco, her yapımıyla daha fazla risk alıyor ve daha büyük projelere imza atıyordu.

blankAncak şirketi gerçekten zirveye taşıyan film, James Cameron’ın “Terminator 2: Judgment Day” (Terminatör 2: Mahşer Günü, 1991) oldu. Film, teknolojik anlamda devrim niteliğindeydi ve gişede muazzam bir başarı elde etti. Carolco, aksiyon sinemasını yeniden tanımlıyordu; görsel efektler, epik hikâyeler ve büyük yıldızlarla dolu yapımlarıyla hem sinemaseverlerin hem de eleştirmenlerin ilgisini çekiyordu.

Carolco, Mario Kassar ve Andrew Vajna’nın başını çektiği bir strateji ile büyük Hollywood yıldızlarını ve yönetmenlerini projelerine dahil etmekte oldukça başarılı oldu. Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenegger, James Cameron gibi dönemin en büyük isimleriyle çalışmaları, Carolco’nun gücünü artırdı. Bu durum, büyük stüdyoların gözünde bir yetenek avına dönüştü.

Carolco’nun bu stratejisi, dev stüdyoları kendi yıldızlarını ellerinde tutma veya yeni yetenekleri kendilerine çekme konusunda daha dikkatli ve agresif hale getirdi. Özellikle Carolco’nun “Terminator 2” gibi gişe rekorları kıran filmleri, büyük stüdyoların dikkatini çekerken, bu tür projelerde çalışan yetenekli yönetmenler ve yapımcılar büyük stüdyolar için de çekici hale geliyordu. Warner Bros ve Fox gibi devler, bu dönemde kendi yapımcılarını ve yıldızlarını ellerinde tutmaya çalışırken, aynı zamanda bağımsız yapımcılarla da stratejik ortaklıklar geliştirdiler.

Başarıların Arkasındaki Finansal Çıkmazlar

Avco Embassy ve Carolco, yaratıcı başarılarına rağmen finansal olarak oldukça zorlu süreçler yaşadılar. Avco Embassy, 80’lerin başında bağımsız sinema dünyasında parlamış olsa da, büyük stüdyolarla rekabet etmek her geçen gün zorlaşıyordu. Şirketin düşük bütçeli film yapma stratejisi, her zaman gişe başarısını garanti etmiyordu. 1981 yılında Avco Corporation, Embassy Pictures’ı satmaya karar verdi ve şirket nihayetinde Norman Lear ve Jerry Perenchio tarafından satın alındı. Bu devralma süreci, Avco Embassy’nin orijinal vizyonundan uzaklaşmasına neden oldu. Şirket, daha ticari filmler yapma çabasına girdi ve bağımsız yapımcılığın cesur kararlarından vazgeçmeye başladı. Bu da şirketin sonunu getiren en büyük etkenlerden biri oldu.

Carolco ise, Avco Embassy’den farklı olarak, büyük bütçeli filmlerle riske girmesi nedeniyle mali zorluklarla karşılaştı. “Terminator 2” gibi başarılar, şirketin cebine milyarlarca dolar kazandırsa da, bu kazanımlar Carolco’nun aşırı harcamalarını kapatmaya yetmedi. Carolco’nun sonunu getiren film, 1995 yapımı “Cutthroat Island” (Korsanlar) oldu. Film o kadar büyük bir bütçeye sahipti ki, gişede başarısız olması Carolco’nun iflasını kaçınılmaz kıldı. Carolco’nun riski sever tavrı ve pahalı yapımlara olan düşkünlüğü, ne yazık ki sonunu hazırladı.

Benzersiz Yaratıcılık ve Karakter Farklılıkları

Her iki şirket de sinema dünyasında yenilikçi işler yapmalarına rağmen, Avco Embassy ve Carolco’nun film yapım anlayışları oldukça farklıydı. Avco Embassy, düşük bütçeli filmlerle daha yaratıcı ve özgün projelere imza atarken, Carolco’nun odağında dev bütçeli, yüksek riskli yapımlar vardı. Avco Embassy, Carpenter gibi yönetmenlerle çalışarak sinemanın daha “bağımsız” tarafını temsil ederken, Carolco, büyük yıldızlarla dolu, daha ticari projelere yatırım yaparak Hollywood’un devlerinden biri olmayı hedefledi.

Bir diğer önemli fark, her iki şirketin sektöre yaklaşımında yatıyordu. Avco Embassy, daha çok yönetmenlerin vizyonlarına odaklanan bir yapım anlayışı güderken, Carolco daha çok gişe potansiyeline sahip büyük projelere yatırım yapıyordu. Ancak, her iki şirket de risk almayı seviyordu ve bu riskler onları bir süreliğine zirveye taşıdı. Ne var ki, bu risk alma politikaları nihayetinde her iki şirketin de sonunu getiren faktörler oldu.

Batış Dönemleri: İki Devi Yıkan Aynı Kader

Avco Embassy, 1980’lerin ortasında Norman Lear ve Jerry Perenchio’nun şirketi satın almasıyla kimliğini kaybetmeye başladı. Şirket, bağımsız film yapımcılığından uzaklaşarak daha ticari projelere yöneldi. 1986 yılında Embassy Pictures, Columbia Pictures tarafından satın alındı ve kısa süre sonra tamamen kapandı. Avco Embassy’nin dramatik sonu, bağımsız sinemanın büyük stüdyolar karşısında ne kadar kırılgan olduğunu gösteren bir örnek olarak tarihe geçti.

Carolco ise, 1990’ların başında büyük bütçeli projelere yaptığı aşırı harcamalar nedeniyle mali açıdan zor durumda kaldı. Şirket, son kozunu oynayarak “Showgirls” ve “Cutthroat Island” gibi pahalı yapımlara yatırım yaptı. Ancak, bu filmler gişede tam anlamıyla hüsran yarattı. Carolco, 1995 yılında iflasını ilan etti ve Hollywood’da bir devin çöküşüne şahit olundu.

Sonuç: Hollywood’da Unutulmaz İki Hikaye

Avco Embassy ve Carolco’nun hikâyeleri, sinema dünyasının parlaklık ve tehlikelerle dolu olduğunu gösteren trajik birer örnek. Her iki şirket de yaratıcı ve ticari başarılar elde etti, ancak finansal istikrarsızlıkları onları yıkıma sürükledi. Avco Embassy, bağımsız sinemaya yaptığı katkılarla hatırlanırken, Carolco devasa aksiyon yapımlarıyla sinema dünyasında iz bıraktı.

Bu iki şirketin dramı, Hollywood’un acımasız gerçeklerini gözler önüne seriyor: Yaratıcılık her zaman yeterli değildir; arkasında sağlam bir finansal yapı ve strateji olmadığında, en büyük yapımlar bile çökmeye mahkûmdur. Avco Embassy’nin sessiz sedasız batışı ve Carolco’nun görkemli çöküşü, sinema dünyasının hem romantik hem de trajik yüzünü yansıtan birer hikâye olarak hafızalarda yer ediyor. Bir zamanlar sinema salonlarını dolduran bu filmler ve yapımcılar, şimdi sadece tarihin tozlu sayfalarında yaşıyorlar—tıpkı gökyüzünde parlayıp sönen yıldızlar gibi.


Dosyaya ek: Carolco’nun Çöküşüne Giden Yol

“Cutthroat Island” – Bir Film, Bir Felaket

Hollywood’da bir film hem büyük bir umut hem de felaket olabilir. İşte “Cutthroat Island”, tam da bu tanıma uyan bir projeydi. 1995 yılında vizyona giren bu pahalı korsan filmi, büyük bir macera sunma iddiasındaydı, fakat sonuçlar beklenenden çok farklı oldu. “Cutthroat Island”, Carolco Pictures’ın iflas etmesine yol açan bir gişe felaketi oldu. Peki, nasıl oldu da bu kadar büyük bir proje, bir stüdyoyu batma noktasına getirdi? İşte bu trajik hikâyenin detayları.

blank

Carolco Pictures, “Terminator 2: Judgment Day” gibi dev bütçeli filmlerle büyük başarılar elde etmişti ancak Carolco’nun kurucuları Mario Kassar ve Andrew Vajna, aksiyon ve bilim kurgu filmlerinde elde ettikleri başarıları farklı türlere taşımak istiyordu. İşte bu noktada “Cutthroat Island” devreye girdi. Yüksek bütçeli bir korsan filmi yapma fikri, büyük potansiyel taşıyan cesur bir hamle olarak görülüyordu. Ancak işler kısa sürede kontrolden çıktı.

Filmin başlangıç bütçesi yaklaşık 60 milyon dolardı. 1995 yılı için bu, oldukça büyük bir bütçeydi. Carolco, filmin yönetmenliğini Renny Harlin’e teslim etti. Harlin, o dönemde aksiyon filmleriyle tanınan başarılı bir yönetmendi ve bu da beklentileri daha da yükseltti. Başrolde Harlin’in o dönemki eşi, ünlü oyuncu Geena Davis yer alıyordu. Davis, o dönemde “Thelma & Louise” ile büyük bir çıkış yapmıştı, bu nedenle stüdyo onun isim gücüne güveniyordu ancak prodüksiyon süreci tam bir kaosa dönüştü. Bir korsan filmi yapmak, özellikle de devasa deniz sahneleri ve dönemin kostüm ve dekorlarını canlandırmak büyük bir zorluktu. Çekimler sırasında birçok teknik sorun yaşandı; devasa setler ve özel efektler maliyetleri yükseltti. Filmde kullanılan gemilerin inşası ve setlerin düzenlenmesi beklenenden çok daha pahalıya mal oldu. Ayrıca, sahnelerin denizde çekilmesi zaman kaybına neden oldu ve çekim programı sürekli olarak aksadı. Harlin, her şeyi mükemmel yapmak için çaba gösterse de, bu çabalar sadece bütçeyi şişirmeye yaradı.

blank

Filmin maliyeti kısa sürede kontrolden çıktı ve bütçe 98 milyon dolara kadar yükseldi. O dönemde Hollywood için inanılmaz derecede büyük bir rakamdı. Carolco’nun zaten mali olarak zor durumda olduğu bir dönemde, bu devasa harcamalar stüdyonun finansal yapısını daha da zorladı.

Filmin başrolü için yaşanan kriz, projeyi daha da zor duruma soktu. Başlangıçta filmin erkek başrolü için ünlü aktör Michael Douglas düşünülmüştü. Ancak Douglas, rolü reddetti ve bu karar prodüksiyonda ciddi gecikmelere yol açtı. Douglas’ın ayrılması, filmin erkek başrolünü üstlenecek bir yıldız bulma sürecini uzattı. Sonunda rol, daha az bilinen aktör Matthew Modine’e verildi. Ancak Modine’in popülaritesi, filmin gişe potansiyelini artırmak için yeterli olmadı.

Bu belirsizlikler, filmin pazarlama sürecini de olumsuz etkiledi. Geena Davis, bir aksiyon filminde başrol olarak yeterince güçlü bir figür olarak görülmediği için izleyicilerin ilgisini çekmekte zorlanıldı. Pazarlama stratejileri zayıf kaldı ve filmin gişe potansiyeli büyük ölçüde baltalandı.

1995 yılında vizyona giren “Cutthroat Island”, büyük bir beklentiyle sinema salonlarına girdi ancak tam anlamıyla bir gişe felaketi oldu. Film, dünya çapında yalnızca 10 milyon dolar gişe hasılatı elde etti. 98 milyon dolarlık devasa bütçeye kıyasla bu rakam, tam anlamıyla bir facia anlamına geliyordu. Carolco, zaten mali açıdan zor durumdaydı ve bu film, şirketin iflasını hızlandırdı. Carolco’nun bu trajik sonu, Hollywood’un acımasız rekabet dünyasında, yaratıcı risklerin bazen büyük kayıplara yol açabileceğinin en somut örneklerinden biri olarak sinema tarihindeki yerini aldı.

Kaynaklar:


Easy Riders, Raging Bulls: How the Sex-Drugs-and-Rock ‘N’ Roll Generation Saved Hollywood. Simon & Schuster, 1998.

The Cinema of George Lucas. Harry N. Abrams, 2005.

The Downfall of Carolco Pictures: How ‘Cutthroat Island’ Sank a Studio. Film History Journal, vol. 25, no. 4, 2016, pp. 145-159.

The True Cost of Making ‘Cutthroat Island: How a 1995 Blockbuster Sank an Entire Studio.” The Hollywood Reporter, 10 Oct. 2015.

The Whole Equation: A History of Hollywood. Vintage, 2005.

America’s Film Legacy: The Authoritative Guide to the Landmark Movies in the National Film Registry. Continuum, 2009.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Film ve Müzik 3: Sonbahar ve Ölüm ve Eksiklik Üzerine…

Özcan Alper’in Sonbahar filminde, öğrenci olayları nedeniyle hapishanede yatan Yusuf,
blank

Kapitalizmin Bekçi Köpeği: James Bond

Kapitalizmin ve “İngiliz gücünün temsilcisi” ilan edilen, dünyanın en çok