Film kahramanlarının özel araçlarıyla özdeşleştirildiği yapımlar genel olarak çok sevilir. Kökenleri 1930’lara kadar gitmesine karşın bu tür yapımlar 1970 ve 1980’lerde hızla artmıştı. Kara Şimşek’in KITT’i, Hayalet Avcıları’nın Ecto-1’i, Mad Max’in Interceptor’ı, Geleceğe Dönüş’ün DeLorean’ı hemen akla gelen popüler örneklerdir.
Özel geliştirilen bir aracın yer aldığı yapımları daha çok Amerikan sinemasında görüyoruz, Avrupa’da benzer gelişmiş sanayi ve önemli araç markaları olmasına karşın özel yapım ya da fantastik modifiyelere uğratılmış araçların olduğu film veya dizilerin sayısı pek azdır. Bunun kültür farkları ile birlikte film bütçeleriyle de ilgisi var. Hollywood örneğin Tango ve Cash’de yalnızca 6-7 dakika görünen “RV from Hell” gibi filme özel tasarlanıp yapılmış araçlar için tasarımcılar tutup önemli bütçeler ayırabilecek bir lükse sahip.
Avrupa filmlerinde özel araçları, İngiliz James Bond’un türlü çeşit zabazingoları olan arabalarını bir yana koyarsak, çoğunlukla Fransız sinemasında görürüz. Örneğin ünlü araba yarışı çizgi romanından uyarlanan Michel Vaillant (2003) filminde doğrudan özel üretilmiş araçlar kullanılmıştır. Ama genel olarak Taxi serisiyle (1998-2018) başlayan ve Lost Bullet serisine (2020-2025) kadar uzanan, araba sevdalısı kahramanların, araçların görünüşünü pek değiştirmeyen daha çok teknik düzeyde modifiyeler yaptıkları filmler vardır. ABD’de Fast & Furious (2001), Almanya’da Manta Manta (1991), Hong Kong’da Initial D (2005) gibi sokak yarışçısı gençlerle ilgili en bilinen yapımlardaki modifiyeler de benzer düzeydedir.
Türkiye’de ise özel araç türünü bir Köroğlu uyarlaması olan Deli Yusuf (1975) temsil eder. Filmde tamirci Yusuf’a “tank gibi olsun” diye sipariş edilen ama daha çok sirk araçlarına benzediği için hor görülen araba, bazı üstün teknolojik detaylar ve türlü çeşit el yapımı basit silahla donatılmıştır. Ama filmin sonlarına doğru bu araç giderek bir canlı varlıkmış gibi gösterilir. Sahibine sadık bir at gibi yansıtılarak kendi kendine kişnediği, sahibi ıslık çalınca onun yerini bulup geldiği ve ezdiği kötülerin üzerine dışkı bıraktığı fantastik sahneler filmin özel araç fikrine yaklaşımını özetler.
Uzakdoğuda da Japonya dışında bu türden araç filmleri ile çok fazla karşılaşılmaz. Son yıllarda Güney Kore’den Seoul Vibe (2022) ve Çin’den Pegasus (2019) gibi sevilmiş örnekler bir uyanışa işaret etmekle birlikte bunlar da yarış ve hız üzerine yapımlar. Bu yüzden özel yapım prototip bir savaş aracını konu eden Tay aksiyonu Cobra Thunderbolt tür için önemli bir örnek.
Düşük bütçesi ve bir sürü hata dolu çekimlerine rağmen aksiyon coşkusundan ödün vermeyen filmler bir de sanki bir çocuk oyun oynuyormuş gibi çekilmişse tadına doyum olmaz. Gelişigüzel patlamalar, patlamadan çok sonra yerinden fırlayan, kurşunlara erken ya da geç cevap veren figüranlar bu filmlerin en çekici yönlerindendir. Aslında öyle pek düşük bütçeli olmayan Cobra Thunderbolt’ta benzer sahneler bolca bulunuyor.
Cobra Thunderbolt, Vietnam Savaşı sırasında yaralanıp sakat kalmış olan bir Tay subayın, sonradan geliştirdiği bir savaş aracı. Vietnam Savaşında Güney Vietnam’a ABD ve Güney Kore’den sonra en fazla askeri Tayland göndermişti. Savaşa katılan ilk birlik, Tayland kraliyet ailesini onurlandırmak amacıyla, Kraliçe’nin Kobraları diye adlandırılmıştı. Bu grupta bir zırhlı personel araç birliği de bulunuyordu. Araca adını bu birliğe nazaran vermiş olmalılar.
Araç şekil olarak Cadillac Gage Commando Scout panzerlerini andırıyor ama çok daha küçük boyutlusu, muhtemelen eski bir M151 askeri jip üzerine inşa edilmiş. Görünüşü çok fantastik olmayabilir ama filmin kendisi başka hikaye.
Subay tasarladığı bu “insan haklarını ve barışı koruyacak” olan aracı orduya pazarlamak ister. Ama bir silah tüccarı “savaşların kaderini değiştirecek güçte” dediği aracın planını ondan alabilmek için subayın karısını paralı askerlere kaçırtıp rehin alır. Değiş tokuşun yapılacağı sırada kadın ellerinden kaçmaya kalkınca, meğer üzerine konmuş bomba patlatılarak kadın paramparça edilir. Bu korkunç anlara tanık olan subay ve yine asker olan kızı, olayın üzerinden bir dakika bile geçmeden bir şey olmamış gibi olay yerinden ayrılırlar. Az önce kadın gözleri önünde atomlarına ayrılmışken ne bir feryat ne bir gözyaşı vardır. İşte tam bir çocuk oyunu filmi. Oyunlarda aşırı duygusallığa acılara yer yoktur, bu filmdeki gibi aksiyonun coşkusu sürmeli, gözalıcı çatışma ve patlamalar, kovalamacalar, araba kazaları olmalıdır.
Bu olaydan sonra subay da kaçırılır ama eski arkadaşı ve kızı onu kurtarmak üzere Cobra Thunderbolt’a atlayıp paralı askerlerin üssüne saldırırlar. Cobra Thunderbolt, karadan askerleri makineli tüfekleri füzeleri ve üstündeki topuyla biçerken, binaları da yerle bir eder. Bu sırada kız da sırtına geçirdiği yine babasının icadı bir jetpack ile havadan ona destek verir. G.I. Joe halt etmiş, bu filmde her türlü oyuncak var. Filmin en cafcaflı son bölümünde her saniye bir patlama olurken figüranlar da plastik askerler gibi savrulurlar.
Kız havadan elinde makineli tüfekle yerdekilere ateş edip onları telef ederken yerdekiler onu bir türlü vuramazlar. Cobra’ya da hiçbir şey olmaz. Finalde paralı askerlerin liderinin elinde bir roketatar tutup Cobra Thunderbolt’a nişan aldığı ama nedense bir türlü ateşlemediği ve sonunda ateş edemeden de vurulup öldüğü çıldırmalık bir sahne var. Süper aracın roketlere karşı mukavemetini de gösterip daha da yüceltme fırsatı kullanılmamış.
Cobra Thunderbolt, aslında biraz derme çatma görünen, gerçekte kolayca havaya uçurulabilecekmiş gibi duran, dandik bir araç ama film onu bir süper araç olarak yansıtmayı başarıyor bir şekilde, son 20 dakikalık süreçte ve finaldeki savaş sahnesinde tüm süperliğini ortaya koyuyor. Bol patlama çatlamalı aksiyonu elverdikçe yerine getirilmiş, basit bir konu çerçevesinde büyüklerin dramatik anlar eklemeye uğraştığı ama pek de üstünde durmadan geçiştirdikleri bir buçuk saatlik bir eğlenceli oyun seansı gibi.
 
 