28 Years Later... Bir sinefil gözüyle baktığımızda, cilalı prodüksiyonuna rağmen içerik ve ruh olarak ilk iki filmin gerisinde kalan, ticari kaygılarla şekillendirilmiş bir hayal kırıklığı bu film!
Until Dawn, sizi korku sinemasının daha önce girmediğiniz tamamen farklı bir hamamına sokarmış gibi yapıyor ama hamamda ilginizi çeken onca farklı tas varken gidip daha önce defalarca yıkandığınız aynı tasla yıkamaya çalışıyor.
Act of Vengeance izlenmeyi hak eden bir kült klasik. Korku/gerilim tutkunuysanız, türün alışılmış kalıplarının dışında seyrederken yine de tanıdık bir keyif alacağınız bir yapım. Sosyal meselelere meraklıysanız, 1970’lerin cinsiyet politikalarını bir istismar filmi prizmasından görme şansı tanıyor. Sinematografik açıdan yenilik arıyorsanız, belki
80'ler bitti ama biz hâlâ oradayız, daha doğrusu Hollywood oradan çıkmak istemiyor! Netflix'in gençlik korkusu Fear Street: Prom Queen işte tam da böyle bir nostalji saplantısının yeni ürünü.
Başka Tren Gıdı Gıdı, bir manevra lokomotifinin çektiği birkaç vagondan ibaret işçi servis trenini anlatır gibi görünse de asıl hikaye Gıdı Gıdı treninden Sümerbank’a, Sümerbank’tan Devletçiliğe, Devletçilik’ten Cumhuriyet ve Atatürk’e doğru akarak yatağını buluyor.
The Brutalist (2024), seyirciyi kendi dehlizlerine çeken, ana karakterinin ruh durumu ile kalbinizin bir nevi izometri yakalamasını sağlayan bir film. Adrien Brody birçok sahnede devleşiyor.
Broken Rage (2024), hakkında ne kadar az bilirseniz o kadar iyi olan filmlerden. Absürt bir Yakuza komedisi izlemek isteyenler kaçırmasın. Takeshi Kitano formunda, Tomita rolündeki Hakuryu her zamanki gibi cool...
29 yıl boyunca hizmet veren Alcatraz Hapishanesi’nde bu süre boyunca 14 firar girişimi yaşanmış. Bu 14 firara katılan 36 mahkûmdan 21’i yakalanmış, 12'si ölmüş ya da öldürülmüş ama 3'ünün akıbeti resmî olarak belli değil. Escape From Alcatraz, işte o 3 kişinin hikâyesini
Fargo’nun olayı sadece senaryo değil; görüntü çalışmasından müziklerine, yapım tasarımından kurgusuna, oyunculuklarından yönetmenliğine kadar kusursuz bir film bu. Belki de Coen’lerin en mükemmel filmi.
The Mechanic (1972), eşi benzeri olmayan bir 70’ler aksiyonu. Çeşitli analizlere açık çok zengin bir film. Gerektiğinde hızlanan, gerektiğinde yavaş yavaş hikâyesini pişiren, karakter-merkezli bir film, üstelik sinematografisi de şahane.
Bütün bu felaketlerin gerçekten yaşanmış olduğu gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarpan Mississippi Burning, çok kıymetli bir film. Uzun zamandır süren ve daha da süreceğe benzeyen bir insan hakları mücadelesine yapılmış onurlu bir katkı.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind, evrensel bir konuyu, ayrılık acısını tartışmaya açıyor, bu sırada aşk, arzu ve sevgi gibi kavramlar üzerine de izleyicisini düşündürüyor. Peki siz ayrılık acısına katlanamayıp anılarınızdan vazgeçmeyi düşündünüz mü hiç?
Flow, büyük küçük herkesin anlayıp sevebileceği sınırsız bir erişilebilirlik içeriyor, konusu cesur ve mistik, hatta kaybettiğin bir şeyi bulmakla ilgili minik bir keşif anı bile içeriyor!
Guillermo del Toro’nun yönettiği Marvel uyarlaması Blade II (2002) en az ilki kadar iyi bir devam filmi çünkü ilk filmde çalışan unsurları muhafaza edip bir miktar geliştirmekle kalmıyor, hikâyeye yeni ve özgün bir boyut da katmayı başarıyor.
Karakter çatışmaları iyi yazılmış, iyi oynanmış keyifli bir yolculuk filmi Paul (2011), üstelik bir hayli komik. Müzikler, görüntü çalışması ve Paul’u seslendiren Seth Rogen’in katkısıyla harika bir seyirlik deneyimi sunuyor. Uçuk komedi sevenlere tavsiye ederim.
The Mighty Quinn (1989) kelimelere dökmesi hayli güç bir biçim ve atmosfer filmi. Sadece açılış sahnesini izlerseniz ne dediğimi anlarsınız, içeriği aşan bir biçim ve hava söz konusu.
Aydınlık-karanlık, iyilik-kötülük, beyaz-siyah, ışık (nûr), bilgi (hakikatin bilgisi) ve gökkuşağı… Edward Berger’in Conclave’i (2024), bu kavramların temsil ettiği şeyleri yeni Papa’nın seçilme süreci üzerinden tartışan şahane bir film.
Wishman’in afişine bakınca, Müjdat Gezen’in değeri bilinmeyen eşsiz filmindeki ağlak sesli, muşmula suratlı Homoti’yi anımsatan bir yaratık görecek, acaba onun gibi olabilir mi diye heyecanlanacaksınız.
Bazı filmler “neden çekildi?” sorusunu sordurtur. Smile 2 işte tam olarak o film. İlk Smile, şüphesiz başarılıydı: tüyleri diken diken eden atmosfer, psikolojik derinlik ve ürkütücü bir konsept. Peki bu film ne yapıyor? Bu mirası yerlere seriyor. Açık konuşalım: Smile 2, korku
Netflix’te karşıma çıkan Buy Now: Shopping Conspiracy belgeseli tam bir zihin açıcı oldu. Dünyanın en büyük markalarının arka planını sorgulayan bu yapım, bizi nasıl bir satın alma döngüsüne hapsettiklerini gözler önüne seriyor.
Lucio Fulci’nin 1984 tarihli filmi “Murder Rock”, 80’lerin parıltılı disco dünyasını ve giallo türünün karanlık cinayet gizemlerini aynı potada eritmeyi amaçlayan ilginç bir deney.