1992 İzmit doğumlu… Küçük yaşlarda tanıştığı Yeşilçam filmleri sayesinde sinema en büyük tutkusu oldu. Sonrasında ilginç bir şekilde Muğla’ya İktisat okumaya gitse de tutkusundan vazgeçemedi ve sinemayla ilgili çalışmalar ortaya koymaya başladı. İzledi, düşündü, çekti. Sonunda ise filmler hakkında yazmaya başladı. Film Arası Dergisi, Film Hafızası ve Öteki Sinema’da çok sevdiği filmler hakkında yazmaya devam ediyor.
Enas Allos Kosmos, Yunanistan’ın güncel problemlerini realist bir biçimde ele alan, aynı zamanda arka fona yerleştirdiği duygusal atmosferi vesilesiyle de izlenmeye değer bir film.
“Sinema Kulüpleri Sektörün Neresinde” adlı yazı dizisinin dördüncü bölümü için İstanbul'a uzanıyor ve Okan Üniversitesi Sinema Kulübü’nün misafiri oluyoruz.
İki kez Akdeniz Üniversitesi Sinema Topluluğu’nun konuğu olmuş biri olarak şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki, Antalya’da bulunan potansiyel ve sinema sevgisi gerçekten göz kamaştırıcı.
Operation Code Name: Long Live The Fatherland, Süpermen Dönüyor filmi ile kalplerimizi fetheden Kunt Tulgar’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve Aytekin Akkaya, Ümit Acar, Kaan Tulgar, Nuri Alço gibi Yeşilçam döneminin önemli simalarının başrolünde yer aldığı üst düzey bir trash film olarak seyircisini
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sinema Topluluğu (MUSİT) üyelerine; sinema topluluğu nedir, ne değildir diye sorduk ve hem onların sorunlarına kulak kabarttık.
Kafasından hiç çıkarmadığı şapkası, dökük saçık omuzları, kendine has üslubu ve daha da önemlisi anbean hissettirdiği samimiyetiyle, sinema tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir karakterdir Turist Ömer. O esasen bir serseridir, avaredir; ancak bir kişiyi dahi zararı yoktur.
Göl, sinemamızda pek de görmeye alışık olmadığımız psikolojik-gerilim türünün özgün örneklerinden biri olarak karşımıza gelirken; stilize duruşu ve Hitchcock filmlerini andıran tavrıyla da farkını ortaya koymayı başarıyor.
The Discovery, ölüm ve ölüm sonrası hayata açtığı mantıksal pencereyle heyecanlandırmayı başarırken; ortalarına doğru düşüşe geçen hikâyesiyle de kendini can evinden vuran bir film.
İzleyenlerine kahkaha garantisi veren, bir yandan da dramatik yapısını doğru şablonlar üzerine kuran filmleriyle arz-ı endam eden Netflix, izleyicinin dilinden anladığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Kanın, şiddetin ve de acının gözle görülür şekilde ortalarda dolaştığı Logan, basit bir veda filmi olmanın ötesine geçerek üst düzey bir sinematografi ile karşımıza geliyor.
Kara Çarşaflı Gelin, her ne kadar Toprak ve Tarım Reformunu içinde barındırmasıyla ölümsüz bir eser halini alsa da; töre, aşk ve köy hayatı gibi kavramlarla da anlatısını güçlendirmekte...
BluTv’nin ikinci özgün dizisi olarak karşımıza çıkan Sahipli, durağan başlayan ama ilerleyen bölümlerde izleyenlerini içine çekebilecek yapısıyla dikkat çeken bir dizi.
Cici Can, ismiyle dahi bir karikatür bombası olduğunun ipuçlarını veren, fantastik yapısıyla fark yaratan ve samimi mizahıyla iç ısıtan nevi şahsına münhasır bir film.
Onur Ünlü’nün Cihangir’de bir kafede aklına düşen ve 10 gün gibi çok kısa bir sürede çektiği Güneşin Oğlu, fantastik sinemamızın ilginç örneklerinden biri...
Passengers; mantık hataları bir kenara konulduğunda ve kendimizi görselliğine bıraktığımızda zevk alabileceğimiz, ancak onun ötesine geçildiğinde oldukça yavan bir film.