Ferhat Özmen: ‘Festivallerin koşullarını bizim belirlememiz gerekiyor’

12 Ocak 2017

Son filmi Sokak Sineması’yla bir çocuğun dünyasındaki sokak ve sinema olgusuna dikkat çekmeye çalışan Ferhat Özmen ile kısa film yolculuğunu ve bundan sonra yapmak istediklerini konuştuk.

Öteki Sinema için söyleşen: Banu Bozdemir

Merhaba Ferhat. Önce seni bir tanıyalım, sinemayla yolun nasıl buluştu?

Merhaba. 1993 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Yolbilen köyünde doğdum. Genel olarak liseye kadarki eğitimimi Bitlis’te tamamladım. Daha sonra Bakü’de Zihinsel Engelliler Öğretmenliği’ni bir yıl okuduktan sonra sinema okumak için üniversite eğitimimi yarıda bıraktım. 2014 senesinde Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı bölümünü kazandım.  Sinemayla yolum ise onlu yaşlardayken korsan film CD’lerini alırken kesişti diyebilirim. Sadece afişleri hoşuma giden filmleri alırdım. Aldığım CD’leri de pek izlemezdim. Daha sonra lise yıllarımda sinema okumaya karar verdim…

En son Sokak Sineması’nı izledik. Adı sanırım önce Beyoğlu Sineması idi. Önce isim değiştirme mevzusunu, sonra da bu hikayenin çıkış noktasını soralım.

Filmin senaryosunu yazarken ‘Beyoğlu Sineması’ olarak filmin adını belirledim. Fakat daha sonra film çekildikten sonra da filmin isminin içeriğiyle çok uyumlu olmadığını hissettim. İsmini ‘Sokak Sineması’ olarak değiştirmek istedim. Fakat ‘ Sokak Sineması’ isminden de sıkılmaya başladım her an değiştirebilirim. Festivallere farklı farklı isimlerde gitti film. Hikayenin çıkış noktası ise başarısız geçen bir kısa film çekimimden sonra olmuştu. Yeni bir hikaye yazmak istiyordum. Anahtar sözcüklerim sinema ve çocuktu.

blank

Sinema salonlarında bolca animasyon filmler olduğu halde bunları izlemeye gelen çocuk sayısı çok azdı. Eminim ki tüm çocuklar bu filmleri izlemek ister. Çoğu, sinemaya maddi nedenlerden dolayı gidemiyor. Çok sevdiğim yönetmen Abbas Kiarostami’nin Mossafer (1973) filmi de bana çok yol gösterdi bu hikayenin ortaya çıkışında. Vakit kaybetmeden yazmaya başladım. Bir hafta boyunca yazdım, üzerine çalıştım ve en son halini verdim. ’Beyoğlu Sineması’ bu şekilde ortaya çıktı.

Cavit Ak Azad filminde de karşımıza çıkmıştı senin filminde de tüm sevimliliğiyle filme çok şey katıyor. Burada biraz çocuk oyuncuyla çalışmanın zorluklarına ya da avantajına da değinebiliriz.

Cavit çok sempatik bir çocuk ve rolünü canlandırırken sempatikliği artıyor. Azad filmini izlediğim zaman hemen not almıştım. Çocuklar filmlere çok yakışıyor. Özellikle kısa filmlere. Benim de ölçütüm çocuğun yeteneğinden çok onun istekli olup olmamasıdır. Genellikle istekli çocuklarla çalıştığım için sıkıntı yaşamadım. Beyoğlu Sineması filmi profesyonel bir film olmasaydı çocuk oyuncu konusunda hiç sıkıntı yaşamazdım doğrusu. Profesyonel filmlerde işler daha zorlaşıyor çocuk için.  Çünkü gece geç saatlere kadar çekim sürdüğü için çocukların uykusu geliyor. Ya da çok uzun süre oynayınca modları düşüyor. İsteksiz olmaya başlıyorlar. Onun dışında çocuk oyuncuyla çalışmak her zaman daha keyifli benim için.

Kısa filmde içerik mi yoksa biçim mi önem kazanıyor senin için…

İçerik de önemli biçim de. Fakat benim için içerik daha ön plana çıkıyor. Her zamanda içerik ön planda olacaktır. Filmi film yapan hikayedir çünkü. Sevdiğim filmlerin ortak özelliği senaryosunun güçlü ve etkilici olmasıdır. Bundan sonra çekeceğim kısa filmim de zaten hikayeye önem verdiğim için muhtemelen güçlü bir hikayesi olacak. Bunun yanında da biçim için de diğer filmlerimde olduğundan daha çok önem vereceğim. Yepyeni bir şey ortaya çıkarmaya çalışacağım.

Daha öğrencisin, filmlerinle her yerde, festivalde yer almak, her yerde olmak istiyorsun. Heyecanını görüyorum. Peki, filmlerin buna imkan tanıyor mu ya da filmlerine bu imkan veriliyor mu?

Benim filmimin  tamamlanması Ekim ortalarına denk geldi. O sırada da çoğu festivalin katılım tarihi çoktan geçmişti. Pek bir festivale gitmediği için festivallerin imkanını şu an kestiremiyorum. Fakat öğrendiğim kadarıyla festivaller çoğu kısa film çeken arkadaşlarımızı mağdur ediyor.

blank

Biraz çocuk dünyası, daha naif, daha anlaşılabilir ve yaşanabilir bir dünyanın izini sürüyorsun filmlerinde. Aynı çizgiyi sürdürmeye devam mı edeceksin, yoksa başka konularda da çekecek misin? Var mı yeni film hazırlıkları?

Anlaşılır olmayı seviyorum ve anlaşılır olmaya çalışacağım. Çocuk hikayelerini çok seviyorum. Fakat bir kaç tane film çektim bunun üzerine. Çocuk hikayelerine artık ara vereceğim.  Başka çekmek istediğim çokça konu var. Kadınlar üzerine, göç, mevsimlik işçiler, gecekondu hikayeleri. Evet yeni bir film için de  çalışmalara başladım. Şu an senaryo aşamasında daha. Tahminimce Haziran ayında çekmiş ve bitirmiş olacağım. Bu sefer İstanbul’da olmayacak çekimler. İstanbul dışına çıkacağım. Yeter ki İstanbul olmasın.

Kısa filmciler de dertli. Festivallerde ikinci sınıf muamelesi gördüklerini söyleyip yine de pek bir şey yapmıyorlar. Sen bu konuda neler söylersin? Nasıl bir birliktelik sağlanabilir?

Evet, ikinci sınıf muamelesi görüyoruz. Çoğu festival yapmak için yapıyor. Karşılaştığım birkaç festivalde hemen ödülü takdim edip eve gitme derdindeydi. Çoğu filmi göstermiyorlar bile. Ben hala festivallerin çok azına gittiğim için problemleri sadece duyan biriyim. Bu konu da nasıl davranılır ne yapılması gerekiyor gibi sorulara belki iyice deneyimledikten sonra cevaplamam daha sağlıklı olacaktır.

Kısa film bir yandan da çok popüler, herkes kısa film festivali yapıyor. Filmler çekiliyor ama kısa filmin daha karizmatik olması gerektiğini düşünüyorum. Ama yine de kısacılar festivallerle uyuşma ve onların koşullarına uyma derdinde gibi. Bu konuda neler dersin?

Ne yazık ki ödül alabilmek için kısacılar bazen bu yola başvuruyor. Çünkü çok emek vereceksem bari festivallerden ödül alacak film çekeyim derdi başlıyor. Ondan dolayı kendisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan konulara el atıyorlar. Bu da böyle çekilmiş filmlerin samimiyetinin hiçbir şekilde olmadığını hissettiriyor zaten. Bizim festivallerin koşullarını belirlememiz gerekiyor. Festivallerin koşullarına uyma derdine girmemeliyiz.

blank

Uzun metraj çekme derdin var mı yani film çekmeyi hayatının  mesleği olarak görüyor musun?

Uzun metraj gibi bir derdim var. Film çekmeyi mesleğim olarak görüyorum. Ve uzun metraj için daha çok hikayem var. Kısa film uzun metrajdan zor olmalı. Kısa metraj çok özel. Ben uzun metrajda daha başarılı olabileceğimi düşünüyorum.

Film çekerken destek aldığın yerler var mı? Koşullarını nasıl yaratıyorsun?

‘Beyoğlu Sineması’ filmim TÜRSAK Vakfı’ndan destek aldı. Onun dışında yaptığım Berfin ve Öteki Çocuklar filmleri ve başka film çalışmalarımda genellikle kendi harçlığımla üstesinden gelebildim. Sağ olsun ki arkadaşlarım her zaman yanımda oldular. Çok az paraya film çektiğim oldu. Koşullar yaratılabilir. Parama göre hikaye yazabilirim. Çoğu ekipmanımı okuldan veya dışarıdan temin ediyorum. Bir şekil filmlerimi çekmiş oluyorum. İstek önemlidir. Yeter ki anlatmak istediğin bir hikayen olsun. Onu bir şekil mutlaka ama mutlaka çekersin.

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yılmaz Özdil: ‘Çalıştığım filmlerin ortak noktası, kimlik, ötekilik, kolektif hafıza ve kültür erozyonuyla ilgili’

Yılmaz Özdil imzalı Bare Giran / Ağır Yük, Ankara Film
blank

“Kayseri’ye Büyük Bir Festival Yakışır”

Kayseri’de Yücel Çakmaklı Film Atölyesi’ni kuran ve Altın Çınar Film