Mumblecore Usulü Alacakaranlık Kuşağı!
Amerikan Bağımsız Sineması’nın muzır çocuğu ‘mumblecore’ akımına ait yenilikçi üretimler takipçilerini şaşırtmaya devam ediyor. Radarımıza giren son örnek ise ülkesinde bağımsız sinemanın lokomotif görevini yılmadan sürdüren Duplass Biraderler’in yapımcılığını üstlendiği The One I Love. Aynı Cold Weather gibi akımın içine hapsolacağı düşünülen monotonluğu zorlanmadan yırtıp atan film, ‘mumblecore’un gelişim sürecinde önemli bir adım olarak tarihteki yerini alıyor.
2014 yılı mahsulü filmin senaryosunu Justin Lader yazmış. Yönetmenlik görevi ise ilk uzun metrajlı filmi için kamera arkasına geçen Charlie McDowell’a düşmüş. Başrollerde türün simgesi haline gelen Mark Duplass ile Mad Men ve Top of the Lake gibi diziler ile tanınan Elisabeth Moss var. Seksenli yılların unutulmaz TRT dizilerinden Cheers‘ın (1982-1993) çapkın barmeni Ted Danson da kısa bir rol ile filme konuk oluyor.
Ethan ve Sophie ayrılmanın eşiğine gelmiş, iletişim sıkıntısı çeken evli bir çifttir. Geçmişteki mutlu günlerine dönmek isteyen ikili, bir evlilik danışmanına gider. Danışman, genç çifte hafta sonu kaçamağı için bir yer önerir. Daha önce terapiye gelen her çifti aynı yere göndermiş ve başarılı sonuçlar almıştır. Kaybedecek bir şeyleri olmayan Ethan ve Sophie teklifi kabul eder. Herhangi bir konuğun ya da eğitmenin olmadığı, geniş bir arazi üzerine kurulu büyük bir eve gelirler. Ayrıca bir havuz ve konuk evi de genç çiftin kullanımına açıktır. İlk başlarda her şey yolunda gidiyor gibidir. Ancak konuk evinde başlarına gelen garip olaylardan sonra işler iyice karışır.
Sıradan bir ‘mumblecore’ gibi başlayan The One I Love, konuk evinde meydana gelen garip olaylardan sonra bambaşka bir yöne doğru sapıyor. (‘Spoiler’ vermemek adına bu garip olaylardan hiç bahsetmeyeceğim. Filmi izlemek isteyenlere seyir keyfini katlamak için fragmana bile bakmamalarını öneririm.) Gerçi garip olayların öncesinde gerek kamera açıları, gerekse ışık kullanımı ile kötücül bir şeylerin kapıda hazır beklediğinin işareti açıkça veriliyor ama ‘mumblecore’un güler yüzlü diyalogları sayesinde izleyeni hazırlıksız yakalamayı da başarıyor hani. Ethan’ın ağzından da ifade edildiği gibi Alacakaranlık Kuşağı tadında bir öykünün kucağına düşen genç çift, bir yandan evliliklerini kurtarmaya uğraşırken, bir yandan da, Hitchcock’un olup biten hiçbir şeyden haberi olmayan masum karakterleri gibi, ellerindeki verileri değerlendirerek alabilecekleri en az hasarla çıkış yolunu bulmaya çalışıyorlar.
Kadın-erkek ilişkisi, evlilik ve birey olma gibi ana başlıkların peşine düşen The One I Love, inceden evlilik danışmanlığı müessesesi ve terapi ile de dalgasını geçiyor. Bu arada Cheers’da 11 sezon boyunca doğru düzgün bir ilişki kurmayı başaramayan Sam Malone karakterini canlandıran Ted Danson’ın evlilik danışmanı rolünde görünmesi de on numara bir tercih olmuş.
Daha önce korku (Baghead, 2008), bilim kurgu (Safety Not Guaranteed, 2012) ve polisiye (Cold Weather, 2010) gibi türlerin kalıplarını kendi kuralları içerisinde eriterek yeni melez yapılanmalar deneyen ‘mumblecore’, The One I Love ile gizem ve gerilim türlerine el atıyor. Ortaya çıkan başarılı karışım, türün bir süre sonra olası bir kısır döngüye gireceği öngörüsünü de paramparça ediyor. The One I Love, türün takipçilerinin kaçırmaması gereken önemli bir deneme.
Cold Weather için kullandığım son paragrafı aynen buraya da alabilirim: The One I Love, Amerikan Bağımsız Sineması’nın haşarı çocuğu ‘mumblecore’a aşina bünyeleri fazlasıyla hoşnut kılacaktır. Ancak akıma mesafeli yaklaşanların canını bir hayli sıkabileceğini de söylemek lazım.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca