Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 1 – Pieces of a Woman 2020 2

Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020)

26 Şubat 2023

“Biz, üzerinde köprü kuramadığımız şeye uçurum deriz.”
El Greco’ya Mektuplar (Nikos Kazancakis)

Öğrenilmesi en zor şeylerden birisi, çok ciddi bir kriz durumunda takınacağınız tavırdır. Evet, kabul ediyorum, kriz yönetimi eğitimleri vardır, hakkında kitaplar yazılmıştır, işin uzmanı olduğunu iddia edip size bir şeyler öğütleyenler vardır, ancak travma doğurma potansiyeli taşıyan çok ciddi bir krizle (ani/beklenmedik ölüm, intihar, kanser teşhisi vb.) karşı karşıya kaldığınızda onunla yüzleşen ilk şey karakterinizdir. Tavrınızın genel çerçevesini temel özellikleriniz belirler. Elinizden bir şey gelmez; ama iyi ama kötü, çarpışmayı mizacınız yapar. Dört yıl kadar önce ailem böyle bir kriz durumuyla karşı karşıya kaldığında bunu iyi anladım. Aynı anda bütünüyle aynı bilgiye sahip olan üç-dört kişi aynı kriz karşısında çoğu zaman taban tabana zıt eylemlere imza atabiliyor. Herkesin yoğurt yiyişi ayrı. Kimisi kırıp dökme yıkıp geçme yolunu tercih ediyor, kimi olayı metanetle karşılıyor, kimi kaçıcı/kaçışçı (escapist) bir kimliğe bürünüyor, kimi suçu kendisinde kimi başkasında arıyor ama işin özeti, herkesin mevcut bir krize dair tutumu kendi dünya görüşüyle ve tabiatıyla uyumlu bir şekle bürünüyor. Pieces of a Woman (2020) işte bunu anlatan bir film.

Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 2 – Pieces of a Woman 2020 posterAslında filmi; başta Martha ve Sean olmak üzere karakterlerin sunumu, oyunculukların gücü, elmanın öykü içindeki işlevi ve tek-plan sahnenin baş döndürücülüğü üzerinden ele alan klasik bir kritik yazacaktım ama ikinci kez seyredince farklı ve son derece özgün bir derinliği olduğunu fark ettim. Zaten John Berger’in -Ricoeur’cü manada- dediği gibi, “Hiç kimse bir resmi aynı şekilde/biçimde iki kez göremez.” Luis Buñuel de “Bir filmde bir şey iki kez gösteriliyorsa farklı bir anlam taşıyordur” der.

Pieces of a Woman’ı ilk kez seyrettiğimde filme yayılan iki tema dikkatimi çekmişti; tahmin edebileceğiniz üzere biri “elma” olayı, diğeri de inşaatı devam eden “köprü” detayı. Aslında bunlara yazımda kısaca değinip geçecek ve filmi, daha önce bahsettiğim minvalde ele alacaktım, lakin ikinci defa seyrettiğimde önümüzde gün gibi aşikâr olan mevzunun büyüklüğünü kavradım, o da şu: Defalarca farklı amaçlarla gösterilen/bahsedilen/seyredilen köprü, filmin temel motifi (görsel manada bir “laytmotif”); bu konuda hiç kuşku yok. Filmi sekanslara parçalayınca çok daha iyi kavradım. Köprü sadece zaman dizgesi için bir gösterge olarak kullanılmıyor, başka bir anlamı var, çok daha derin bir anlamı. Bu film çok net bir şekilde, “köprüyü geçip-geçememek” ya da şöyle diyelim “köprü inşa edip/edememek” üzerine bir film. Peki “köprü” ne anlama geliyor (neyi anlatıyor) ve Pieces of a Woman’da köprüyü geçmek kim/ler/e nasip oluyor?

*** Yazının bundan sonrası sürprizbozan (spoiler) barındırmaktadır. ***

Henüz tamamlanmamış bir köprünün inşaatında başlıyor film. Film boyunca (zaman ilerledikçe) bu köprü inşaatının her seferinde biraz daha ilerlediğini görüyoruz, altından/önünden/yanından sular akmaya devam ediyor. İnşaatı devam eden köprü öncelikle hikâyenin zaman çizelgesi için kullanılmış; sekiz ayrı yerde tarihleri (ve dolaylı olarak olayları) mimliyor. 1. dakikada gösterilen imge 1 Eylül, 31. dakikada gösterilen ikinci imge 9 Ekim, 40. dakikada gösterilen üçüncü imge 7 Kasım, 51. dakikada gösterilen 21 Aralık, 60. dakikadaki 13 Ocak, 72. dakikadaki 5 Şubat, 97. dakikadaki 22 Mart ve 115. dakikadaki sekizinci ve son imge 3 Nisan tarihini gösteriyor. 3 Nisan’da köprünün inşaatının bittiğini ve artık kullanıma açıldığını öğreniyoruz. Sadece çeşitli kırılma anlarını mimliyor olsaydı bu kadar takılmazdım ama köprü öykü içinde birkaç kritik noktada daha bir şekilde karşımıza çıkar. Baştan başlayalım…

Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 3 – Pieces of a Woman 2020 4

Film başlar. Köprüdeyiz. Sean’dan (Shia LaBeouf) henüz doğmamış kızına söz verdiğini duyuyoruz, köprüyü ilk o geçecekmiş. Köprünün tamamlanmasına çok az kaldığını anlıyoruz. Eşi Martha’nın (Vanessa Kirby) nasıl olduğunu soran arkadaşına şöyle diyor Sean: “Martha iyi. O her zaman iyidir.” “Üçümüz (anne-baba-çocuk) önemli. Ailemiz önemli” diyen biri Sean.

Martha işinden doğum iznine ayrılıyor, ona bir veda partisi düzenlemişler. Ardından gelen sahnede annesi araba alıyor Martha’ya, üstelik krediyle. Martha’nın annesi Elizabeth’i, kız kardeşi Anita’yı ve Anita’nın partneri Chris’i tanımış oluyoruz. Elizabeth damadını pek sevmiyor. Anita ablasını kıskanıyor, devir işlemi tamamlanmadan kaçtığı için ablası çakıyor durumu. Daha beş dakika dolmadan geniş aileyi az-çok tanımış oluyoruz. Ekonomik ve güçlü bir açılış.

Film, tek planda çekilmiş 22 dakikalık bir doğum öncesi-sırası-sonrası sahnesiyle başlıyor. Uzun, boğucu ve finali itibarıyla yıkıcı, yıpratıcı bir açılış bu. Uzun doğum sahnesinden sonra filmin adını ekranda görürüz, hemen ardından aynı köprünün ileriki tarihli sabit bir çekimi ekranı/perdeyi kaplar. Hikâyenin ana gövdesinde düzensiz sıçramalarla bir tür zaman dizgesi yaratan köprü, akan sularla birlikte (bizim Boğaz Köprüsü’nün yer aldığı bir tablo ile rezonans nedeniyle çöken anekdotu da hesaba katarsak) giderek bariz bir şekilde bir metafora dönüşür.

Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 4 – Pieces of a Woman 2020 1

Hem öykü dışı (görsel), hem öykü içi (sözlü ve görsel) defalarca tekrarlayan bir imge olarak hikâyeye serpiştirilen köprü metaforuna geçmeden önce basit düşünelim. Nedir bir köprü? Köprünün anlamı/işlevi nedir?

Doğan Hasol’un Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü’ne göre basit anlamıyla “köprü; aralarında su, çukur arazi veya yol gibi engeller bulunan iki yakayı birbirine bağlayarak yolu bir yandan ötekine eriştirmek için yapılan ahşap, kagir veya maden yapıya verilen addır”. Yani temelde köprü, iki yakayı bir araya getirme işlevi taşıyan bir yapıdır. Öte yandan Martin Heidegger, “farazi köprü” örneğinde köprü yapımının teknik çözümlerin hepsinden çok daha önemli olan fenomenolojik bir anlamı olduğunu öne sürer. Adam Sharr’ın Mimarlar için Heidegger kitabından Volkan Atmaca’nın çevirisiyle Heidegger’in köprü yorumunu aynen alıntılıyorum:

“Köprü ırmağı doğal akışına bırakır ve aynı zamanda ölümlülere yol ihsan eder, böylece onlar da bir kıyıdan diğerine gidip gelebilirler. Köprüler birçok bakımdan yol gösterirler [geleiten, ‘iştirak etmek’ veya ‘refakat etmek’]… Köprü insanlara oyalanarak ya da aceleyle gidip gelirken her zaman ve daima farklı şekillerde yol gösterir, böylece onlar da diğer kıyıya ve sonunda ölümlüler olarak öte yakaya geçebilirler. Köprü kâh yüksek kâh alçak bir kemerle dar vadinin ve ırmağın üzerinden atlar – ölümlüler ister köprünün ırmağın üzerinden atlayışını akılda tutsunlar, isterse her zaman son köprü yolundayken aslında tanrısal varlıkların dinçliği karşısına çıkmak için kendilerinde bayağı ve çürük olan her şeyi aşmaya çalıştıklarını unutsunlar. Köprü tanrısal varlıkların huzurunda öte yakaya geçen bir geçit [übberschwingende Übergang] olarak bir araya getirir -bizler ister köprü azizi tasvirinde olduğu gibi onların mevcudiyetini açıkça düşünüp gözle görülür biçimde şükranlarımızı sunalım, isterse bu ilahi mevcudiyeti engelleyelim hatta tümüyle bir kenara itelim. (1971, s. 152-3)”

Ardından şöyle bir tespitte bulunur, yine aynı kitaptan aynen aktarıyorum: “Köprü bir şeydir ve yalnızca odur. Yalnızca mı? Bu şey olarak “dörtlü”yü (toprak, gök, tanrısallar ve ölümlüler) bir araya getirir. (1971, s. 153)” Tabii burada Heidegger’in “dörtlü” kavramına ufak bir parantez açalım. Ünlü filozof toprak, gök, tanrısallar ve ölümlülerin bir arada, varoluşun birincil koşulunu oluşturduğunu düşünmekte ve bu koşula da “dörtlü” (das Geviert/fourfold) adını vermektedir. Köprü varoluşun birincil koşulunun katalizörüdür. Sharr bu noktada, “Heideggerci anlamda bir şey olarak köprünün önemi, onun fiziksel varlığının insanların günlük hayatındaki koşulları ne şekilde değiştirdiğine bağlıdır” tespitinde bulunur.

Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 5 – Pieces of a Woman 2020 5

Heidegger Dasein (Heidegger felsefesinde “İnsan”) ile dörtlü arasındaki ilişki üzerinde durur. Farazi köprünün insanlara toprak, gök, tanrısal ve ölümlü varlıklarla ilişkilerini yeniden düşünme imkânı verdiğine inanır. Heidegger’in düşünce evreninde, köprü inşa edildiğinde sadece yaşam deneyimindeki olasılıkları değiştirmekle kalmaz: İnsanlar (Dasein) ile çevrelerindeki dünya arasında uzlaşma sağlar. Nehrin üzeri topraktan malzemelerle geçilerek bir kıyıdaki toprak parçası diğer kıyıdaki toprak parçasına bağlanır. Ve köprü İnsanların göğün üstündeki, köprünün altında kalan boşluğun üstündeki toprak üzerinde durmasını sağlar. Köprünün altındaki açıklık İnsanların, onları gökten ayıran toprakla birlikte, iki toprak parçası arasında durmalarını sağlayarak barınak sunar. Heidegger’e göre, köprünün -ve tüm yapıların- İnsanlar, toprak ve gök arasındaki ilişkileri değiştirmesi hafife alınacak bir konu değildir.

Heidegger köprünün bir kişinin içinde bulunduğu durumu algılama biçimini değiştirebileceğini de söyler. Kendisinin anladığı şekliyle bir şey olarak köprünün, insanlara dünyayla ilişkilerini yeniden düşünme imkânı verdiğine inanır. Her gün köprüden geçen ya da yakınında yaşayan insanlar köprüyü bir şekilde algıladıklarını fark etmeye başlarlar. Köprüye aşinalık kazanırlar. Bu aşinalık sayesinde köprü insanlara dünyayla ilişkilenmek için olanaklar sunar. Heidegger’e göre, köprü kişiyi “durdurur”. Bu deyim hem düz hem de mecazi anlamdadır. Köprü onun için bir resim çerçevesine benzer. Üzerinden geçeni sergiler. Ayrıca üzerinden geçen insanlara köprünün çevresindeki dünyayı sergiler. Köprü düşünsel açıdan önemlidir, çünkü varlığı insanların çevrelerindeki dünyayı onunla ilişkili olarak kavramasını sağlar. Köprü Heidegger’e göre özel hatta belki de kutsal bir yerdir, çünkü üzerinden geçilen köprü, deneyimi tanrısal varlıklara göre konumlandırarak kurgusal fikirlere imkân verir. Heidegger köprüyü bir kavram olarak ele alıp, teolojideki Sırat Köprüsü kavramından hareketle yeniden bir değerlendirmeye tabi tutuyor gibidir. Peki bu öyküde Sırat’ı kim ya da kimler geçecektir? “Köprünün insanlara dünyayla ilişkilerini yeniden düşünme imkânı verdiğine dair tespiti” aklımızda tutarak filme geri dönelim…

7 Kasım olarak tarihlenen sahnede Sean’ın Martha’yla sevişemediğinde akşam evden çıkıp gittiği yer yine köprü olur. Ayrıca minik yavrusunun naaşının üniversiteye bağışlanacak olması fikri onu mahvetmiştir. Köprüde kızıyla konuştuğunu duyarız, şöyle sorar Sean bir yandan da ağlarken: “Neden yaşamak istemedin?” ve nehre doğru bakıp bağırır: “Neden?” Sonra akan suya bakarız ve buz kütleleri görürüz. Bu Sean’la Martha arasına giren ilk büyük soğukluğu simgeler.

13 Ocak’ta geçen sahnede ise hem bizim Boğaz Köprüsü’nün yer aldığı bir tablo görüyoruz, (neden bilmiyorum ama sanırım Sean’ın anlatacağı hikâyeye uysun diye onu başka bir köprüyle, ABD’nin -o zamanki- en büyük üçüncü köprüsü Tacoma Köprüsü’yle karıştırıyorlar) hem de köprüyle ilgili enteresan bir anekdot anlatıldığını Üç Şahıs, Üç Trajedi: Pieces of a Woman (2020) 6 – Pieces of a Woman 2020 3işitiyoruz. 1940’larda Tacoma Köprüsü çöktüğünde nedenini çözememişler, uzmanları çağırmışlar. Matematikçiler, bilim insanları, hiç kimse buna neyin neden olduğunu çözememiş. Temeline bakmışlar, çelik halatları incelemişler, sorun yokmuş gibiymiş. Sanki her şey normalmiş. Yıkıma anlam verememişler. Sonra bir bilim insanı çıkıp, “rezonans nedeniyle çökmüş” demiş. “Her katı nesnenin sahip olduğu bir titreşim vardır. Dış titreşimle iç titreşim aynı olursa rezonans olur. Bazen rezonans o kadar güçlü olur ki koca bir köprüyü bile indirir” diye açıklıyor Sean. Bebeğin erken/zamansız ölümünün yarattığı rezonansın anne ve babaya ait iki kalbin arasındaki köprünün yıkımını tetiklediğini anlıyoruz. Ve geriye tek bir soru kalır: Bir felaketin (kaybedilen evladın) yarattığı rezonans kişinin kendi içindeki yıkımı da tetikleyecek midir ve üç ana karakterden (anne, baba, anneanne) hangisi bu yıkımdan kendini kurtarabilecektir?

Sean kurtaramaz. Sean’ın Martha’yı, şehri ve işini/mesleğini/köprüyü terk edip gittiği sahnede araçla bir köprünün altından geçerler. Yine aynı bölümde, bu sefer filmin 95. dakikasında, köprüyü öykünün içindeki bir başka karakterin gözünden, Martha’nın perspektifinden görürüz. Sean’ın Martha’yı/şehri/köprüyü terk ettiği sahneden hemen sonra gelen bir koşu/jogging sahnesidir bu. Şehir kara ve buza kesmiştir. Martha koşar, koşar, koşar… Sonra durur ve köprüye bakar; muhtemelen Sean’ın bu köprüden geçecek ilk kişinin kızları olacağına dair verdiği söz aklına gelir. Köprü tamamlanmak üzeredir, lakin köprünün diğer tarafı sisler içindedir. Düşüncelere dalıp uzun uzun köprüyü seyreder Martha. Yüzüne kar taneleri düşmektedir. Ardından eve döner. Önce onu direkt göstermez bize yönetmen, yansımasını görürüz. Buzdolabındaki filizlere bakar, dolabın kapısını kapatır. Buzdolabının üzerinde Sean’la mutlu günlerinden kalma bir resimleri vardır. Resimleri söker. Sean’ı unutmaya karar verdiğini anlarız. Yani aralarındaki ilişkinin/köprünün çatırdadığını, çökmeye yüz tuttuğunu ve yıkıldığını ayrı ayrı sahnelerde yine köprü yardımıyla eğretiler yönetmen.

Köprünün üstünden çok sular akar… Sonuçta Martha kazanmış (yeniden doğmuş), Sean kaybetmiş, Elizabeth ise arazlı kalmıştır. Köprüyü geçen, köprüyü geçemeyen (ve şehri terk eden) ve arada kalan (geçen ama belki de geçtiğini bile hatırlamayan)… Üç şahıs, üç trajedi… Daha iyi anlatılamazdı. Pieces of a Woman iyi bir film, tavsiye ederim.

Öteki Sinema için yazan: Ertan Tunç

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

KAYNAKLAR

  • Hasol, Doğan. “Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü”, İkinci Baskı: 1979, Yapı – Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, Türkiye.
  • Sharr, Adam. “Mimarlar için Düşünürler: Mimarlar için Heidegger”, 2010. Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, Türkiye.

[/box]

blank

Ertan Tunc

Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler, giallolar ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir. İletişim: ertantunc@gmail.com

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

The Producers (1967) 7 – The Producers

The Producers (1967)

The Producers, seyirciyi ekrana kilitleyen muhteşem bir film. Daha en
Cold War / Soğuk Savaş (2018) 8 – Cold War 7

Cold War / Soğuk Savaş (2018)

Stanley Kubrick “İyi bir film müzik gibidir ya da olmalıdır.”