Sinemaya Film İzlemeye Gidiyoruz, Reklam Değil!

30 Nisan 2016

f310a99a5d54bf2ecf8b0703d3cf0ea9Ekşi Sözlük’te epey tepki alan bir başlık var, bir vatandaş, yeğenini de alıp gittiği sinema salonunda satılan gazlı içeceğin 7.5 TL olmasından şikayet ediliyor. Epeydir sinemaya gitmediği için çok şaşırmış. Bunun ardından yine sözlük üzerinde bu salon zincirine yönelik boykot başlatıldı, umarım sorumluları takip ediyordur.

Geçtiğimiz Cumartesi yazdığım salonlar ve bağımsız filmler yazısının ardından bir de bu meseleye eğilsem fena olmayacak. Daha önce de bu konu üzerine yazmıştım ancak mesele çok daha vahim bir hal aldı.

Bu şikayetlere hak veriyorum, artık sinemaya giden insanlar mutsuz! İnsanlar “Film izleyerek keyifli vakit geçirmek” için yola çıkıyor ancak fahiş bilet fiyatları, bitmek bilmeyen beyaz eşya-otel reklamları ve altın vuruşu gerçekleştiren büfe ürünleri yüzünden ceplerde açılan delik sinir bozuyor, keyif meyif kalmıyor. Bir de film kötü çıktıysa ki eğer yerli bir filme girdiyseniz %90 öyle olacak, gününüz mahvoldu demektir.

Bilet fiyatları neden bu kadar yüksek?

Sinema salonları AVM’lerde yapılanıp çok salonlu kompleks yapılar olarak karşımıza çıktığından mütevellit, işletme giderleri epey yükseldi. Ben salonun ortasındaki kocaman kömür sobasıyla ısıtılan salonlarda film izlenilen zamanlardan geliyorum, tahta koltuklarda film izlemekten popom düzleşirdi artık bu işin standardı yüksek… Rahat, geriye yaslanan, ayaklarınızı uzatabileceğiniz, önünüzde oturanın görüşünüzü engellemediği koltuklarda oturuyor ve perdeye güçlü ve net bir görüntünün yansıdığı, inanılmaz bir ses kuşağının filmi içimizde hissettirdiği salonlarda film izliyoruz. Elbette bunun bir bedeli var, sinema biletlerinin fiyatı günden güne arttı. En son baktığımda Star Wars filminin Imax gösterimi için 33 TL’ye bilet kesiliyordu.

Ancak bir şekilde bu pahalılığı aşmak mümkün; mesela ucuzca.com adında bir site 8.5 TL’den her seans için bilet satıyor. Sinemia adında bir oluşum da her ay üç bilet bedeline size sınırsız film izleme imkanı veriyor ama mesele bilet almaktan ibaret değil elbette…

Sinemaya film değil reklam izlemeye gidiyoruz!

Bilet fiyatlarını yukarıdaki etkenlerle bir şekilde açıklayabiliyoruz ancak filmden önce 35 dakika sucuk reklamı göstermenin savunulacak bir tarafı yok. Bu işin adabı şudur; filmden önce gelecek haftalarda gösterilecek filmlerin fragmanları girer ve sonra asıl film başlar. Fragman izlemek de en az film izlemek kadar keyiflidir ama artık neredeyse hiç film fragmanı gösterilmiyor.

Şu anda İstanbul’da film izlemek için girdiğim tüm salonlarda neredeyse hepsinde aynı olay gerçekleşiyor. Salona giriyorsunuz, filmin başlamasına 10 dakika var ama ışıklar iyice karartılmış, çünkü projeksiyon çalışıyor, beyaz eşya reklamları abartılı bir ses kuşağı eşliğinde dönüyor. Filmin başlama saati geliyor ama reklamlar bitmiyor. 5, 10, 20, 30 derken neredeyse 40 dakika daha bu eziyete katlanmak zorunda kalıyorsunuz. Bu arada film izlerken yerim-içerim diye aldığınız oldukça aşırı pahalı patlamış mısırla kola (satılan kolanın makineden çıkan şurup gibi bir şey olmasına ayrıca girişeceğim) çoktan bitiyor ve en nihayetinde film başlıyor.

Bitti mi? Bitmedi! Film yarılanıyor, antrakt zamanı geliyor, filme ara veriliyor ve peşinden yine aynı reklam işkencesi, üstelik katlanılamaz kadar yüksek bir ses eşliğinde… Ben bu 10 dakika ara esnasında salondan çıkmam, yanımdaki arkadaşlarımla filmin izlediğimiz kısmı hakkında fikir paylaşımı yaparım genelde ama ne mümkün! Hemen bir cola reklamı dönmeye başlıyor ve “ya reklam seyredeceksin ya da çıkıp aşırı pahalı büfe ürünlerinden alacaksın” diye güdümlüyor seni. Sinemasever değilsin, kesimhanedeki ineksin adeta…

Geçtiğimiz yıl, Bodrum Türk Filmleri Haftası esnasında Komşudaki Kos adasında bir sinemayı ziyaret etmiştik, orada bu “en çok satan” gazlı içecek firmasından iki yetkili bir brifing vermişlerdi, konu: sinemalardaki kola ve patlamış mısır satışlarını nasıl arttırabiliriz? Öyle saçma fikirler tohumladılar ki salon sahiplerinin beynine, en sonunda birileri çıkıp tepki verdi ve susup indiler.

Sinema salonlarının amacı film izletmek diye biliyoruz ancak sanki artık bu biraz işin bahanesi olmuş, gidişatı tersine çevirebilecek birileri varsa o da sinemaya giden insanlardır. Tepki verin, gerekiyorsa salon sorumlularıyla kavga edin ve bilet paranızın iadesini isteyin. Kimse bu saçmalığa katlanmak zorunda değil!

Film sadece sinemada mı izlenir?

Ha, belki de artık Fida Film’in, “film sinemada izlenir” önermesini ciddiye almamak gerekiyor. Sinemaya gitmek için harcayacağınız para ile evinizde müthiş bir film izleme odası oluşturabilirsiniz. Bir oynatıcı, bir yüksek çözünürlüklü projeksiyon ve iyi bir ses sistemi yeterli bunun için… Öyle çok paralar da gerekmiyor ve bir sinema yazarının bunu önermesi ne kadar acıklı ama salon işletmecilerinin artık kendine gelmesi gerekiyor, gelmiyorlarsa da, “filmi nerede bulursanız orada izleyin” derim!

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

1 Comment

  1. Makalenin her kelimesine katılıyorum. Ağzınıza sağlık. Biz artık marketlerden çantaya stok yapıp öyle giriyoruz filmlere. Böyle giderse herkes bu şekilde girer. :)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Geleceğin Sineması Nasıl Olacak?

Sinemanın kuralları, hayatımıza girdiği ilk gün atılmıştı aslında… Lumière Kardeşler,
blank

“Sanat Sineması” Seyirci İstemiyor!

Evet, sinema bir sanattır çünkü artık seyirciye yani kitleye ihtiyacı