Rüzgâr Eken Fırtına Biçer!

Amerika’nın güneybatısında yer alan Bradenville’in en önemli geçim kaynağı Fairchild ailesine ait bakır madenidir. İlk bakışta dürüst insanların yaşadığı ve her şeyin güllük gülistanlık olduğu küçük bir kasaba izlenimi verir. Derken üç yabancı adam gelir. Kasabadaki bankayı soymayı planlayan yabancılar, ters gitmesi pek mümkün görünmeyen bir soygun planı yapar.

William L. Heath’in aynı adlı çoksatan romanından sinemaya uyarlanan filmin senaryosu, kara filmler konusunda ustalaşmış bir isme, Sydney Boehm’e ait. Yönetmenliğini ise daha sonrasında hemen her türde yetkin eserler verecek olan Richard Fleischer üstleniyor. Fleischer, kariyerinin başlarında RKO yapım şirketi adına bir dizi kara film çekti; Bodyguard (1948), The Clay Pigeon (1949), Follow Me Quietly (1949), Armored Car Robbery (1950) ve tabii ki The Narrow Margin (1952). Sonrasında Disney’in dev kadrolu ve dev bütçeli filmi 20,000 Leagues Under the Sea’nin (1954) yönetmeni olarak seçildi. Bu zorlu işin altından da başarıyla kalkan Fleischer’a, Fox’un iddialı olduğu yapımlardan Violent Saturday’in yönetmen koltuğu emanet edildi.

Violent Saturday poster 1Violent Saturday, küçük kasaba melodramı ile kara film arasında gidip gelen bir öykü anlatıyor. Önce kasaba hayatı muhteşem bir kompozisyon ile tanıtılıyor. Soygun esnasında aktif rol oynayacakların birbirleriyle ilişkileri, defoları, kasabadaki konumları hakkında detaylı bilgiye sahip olmamızı sağlayan bölümler dengeli bir kurguyla veriliyor. Bu sayede kasaba sakinlerinin hiç de sandığımız gibi tertemiz insanlar olmadıklarını anlıyoruz. Kütüphaneci Elsie (Sylvia Sidney), bankaya olan borcunu zamanında ödemezse bundan sonraki maaşlarına el konacağı hakkında bir ihtar mektubu alır ve kütüphanede gördüğü çantayı çalmakta tereddüt etmez. Banka müdürü Harry (Tommy Noonan), evli olmasına rağmen hemşire Linda’ya (Virginia Leith) âşıktır, onu devamlı takip eder ve hatta geceleri köpek gezdirme bahanesiyle dışarı çıkıp Linda’nın evini röntgenler. Maden ocağının sahibinin oğlu Boyd (Richard Egan), müdür olarak görev yaptığı işinden nefret etmektedir, mutsuz bir evliliği vardır ve kendini alkole vermiştir. Hemşire Linda ile bir ilişkiye girmeye niyetlense de aslında karısına sırılsıklam âşık olduğu için cesaret edemez. Boyd’un karısı Emily (Margaret Hayes), devamlı başka erkeklerle beraber olmaktadır. Aralarında en düzgün aile hayatına sahip maden ocağının şantiye şefi Shelley’nin (Victor Mature) de küçük oğlu Steve ile problemi vardır.

Bir melodram estetiğiyle verilen ilişkiler kombinasyonu, ip üstünde yürüyen cambazınkine eşdeğer muazzam bir dengeyle sunuluyor. Melodramın olası tuzaklarına düşmeden, karakterlerin kötücül, zayıf ve/veya karanlık yönlerinin altını çizen bölümler, soygun esnasında olacaklar için altlık işlevi görüyor.

Violent Saturday orta

Ve tabii ki soyguncular! Kasabaya gelen üç yabancıdan Stephen McNally’nin canlandırdığı Harper, soyguncuların lideri görünümünde. Ona Lee Marvin’in oynadığı Dill ve J. Carrol Naish’in oynadığı Chapman eşlik ediyor. Onlar hakkında da kabaca bir fikir sahibi olmamızı sağlayan bölümler, daha önce bahsettiğim kasaba sakinleri hakkındaki bölümler ile iç içe geçirilerek veriliyor. Ortak kullandıkları mekânlarda yaratılan zeki mizansenler sayesinde dengeli bir anlatı oluşması sağlanıyor. Örneğin soyacakları bankada gözlem yapan Chapman ile Linda’yı görür görmez kendini kaybeden Harry aynı sahnede yer alıyor. Aynı şekilde bar sahnesinde durmaksızın içen Boyd’un Harry ile sohbeti, gene Boyd’un Linda ile yakınlaşması, Harry’nin Linda’yı gözetlemesi ve Chapman ile Dill’in Harper’ı beklemesi bir arada sunuluyor. Bu sayede film, daha dinamik ve akıcı bir dile kavuşuyor.

William Friedkin’in de favori filmlerinden olan Violent Saturday’in bir başka dikkat çeken tarafı ise kullandığı şiddetin dozajı. Çekildiği tarihe göre aşırı şiddet içeren film, bir nevi Peckinpah’ın estetize şiddet sinemasının öncülü sayılabilecek bir konuma yerleşiyor. Şu sahnenin kopukluğuna bakar mısınız: Kasabada dolaşan Dill’e koşarak gelen bir çocuk çarpar ve elindeki burun spreyini düşürmesine neden olur. Dill, eğilip spreyi almaya çalışan çocuğun eline basar ve ayağını çektikten sonra acı ile elini tutup özür dilemeye çalışan çocuğu “siktir git” diyerek kovar. Ama aynı Dill, soygundan bir gece önce sınav öncesi huzursuzluğuna benzer bir ruh haline bürünür ve bir türlü uyuyamaz. Gidip Harper’ı uyandırır ve bir süre sohbet eder. Sadist eğilimler gösteren bir karakterin insani yanına vurgu yapan sahne, aslında Dill’in ne kadar dengesiz olduğuna da işaret ediyor.

Violent Saturday lobi kartı 1

Bir de yazı boyunca hiç bahsetmediğim, kasabanın hemen dışındaki çiftliklerinde yaşayan bir Amish aile var. İnancının gereklerini harfiyen yerine getirmeye çalışan, teknolojinin her türlüsünden uzak duran ailenin reisi Stadt (Ernest Borgnine), belli bir noktaya kadar filmdeki belki de tek tutarlı karakteri temsil ediyor. Ama onun da filmin şiddet rüzgârına kapılması uzun sürmüyor.

Ve son bölümde soygun gerçekleşiyor. Bütün tanıdığımız karakterlerin aktif rol oynadığı soygun, mükemmele yakın bir koreografi ile sunuluyor.

Soyguncuları canlandıran Stephen McNally, Lee Marvin ve J. Carrol Naish, kısa süreli rolüne rağmen Ernest Borgnine ile beraber filmin öne çıkan oyuncuları. Ancak Lee Marvin’in (biraz da senaryonun yardımıyla) diğerlerine nazaran çok daha etkileyici bir karakter ortaya koyduğunu söyleyebilirim.

Daha önce de bahsettiğim gibi Violent Saturday, küçük kasaba melodramı ile kara film arasında gidip gelen bir yapıya sahip. Bu sebeple filme iki farklı açıdan yaklaşmak mümkün. İşin melodram kısmına baktığımızda şantiye şefi Shelley, filmin kahramanı konumunda. Kara film penceresinden baktığımızda ise üç soyguncu filmde ideal anti-kahramanlar olarak boy gösteriyor. Bu iki farklı kanaldan ana akım sinemaya daha yakın duran final, bir kara filme hiç yakışmıyor ama Violent Saturday kalan her dakikasıyla hayranlık uyandırıyor.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Modern Times (1936)

Modern Times, ekonomik buhran sonrası yaşanan işsizlik ve modern makinelerin
blank

Yılmaz Güney’in Umut’u (1970)

Kapitalizmin insanı insanlıktan çıkararak ve kendine yabancılaştırarak dayattığı yaşam düzenine