İrfan Abi İmar Rantına Karşı: Azrail Peşimizde (1971)

8 Nisan 2018

Yine alışılmış ölçüler içinde ama biraz yavan kaçan bir Yılmaz Atadeniz avantürü ile karşı karşıyayız. Filmin yapımcısı  Halil Dilmen (Süper Film). Atadeniz filmi yönetmenin yanı sıra senaryoyu da yazmış veya başka bir deyişle senaryo yok. Her şey Atadeniz’in ve başrol oyuncusu İrfan Atasoy’un kafasında. Bu sadece benim görüşüm ama senaryoya Atasoy’un da dahil olduğunu sezdiren alışılmadık şeyler var ama bunlara ileride değineceğim.

blankFilmin kahramanı İrfan (İrfan Atasoy) felsefe ve edebiyata bayılan, Hegel’den yaptığı çevirilerle de ünlü olan genç bir ressamdır. Şaka şaka! Genç, yakışıklı, başarılı ve bittabi ille de iyi dövüşen ve iyi silah kullanan bir mimardır. Yoksa dövüşmeyen adamın Yılmaz Atadeniz filminde işi ne? İrfan 3. haliç köprüsü projesinin başındadır. Ayrıca bu işle ilgili tüm imar planı değişiklikleri konusunda yetkili bir abi olduğu gözden kaçmamaktadır. Gündemde olan metro işiyle de alakalıdır. (3. köprü, metro?… Bunlar bir yerden tanıdık geliyor ama… Tövbe, tövbe.. İyi saatte olsunlar inşallah!) Mafyöz bir şahsiyet olan Ali Bey (Erol Taş) ise büyük projelerin istimlak sahasına giren yerleri ucuza kapatıp devlete pahalıya satmak peşinde koşmaktadır. (Neyse ki bugün böyle şeyler olmuyor!) Ali Bey muhtemel imar planı değişikliklerini önceden öğrenmek amacı ile İrfan’a kancayı takmak istemektedir. Ali Bey büyük çaplı ve ivedi istimlakları savunup yeni yollar, yeni binalar yapılmasından yanayken dürüst mimarımız İrfan bu işlerin planlı bir devletçilikle uzun vadede yapılabileceğini düşünmektedir. Ali Bey, imar planları ile ilgili olarak İrfan’a iş birliği talebini açsa da irfan bunu kabul etmez ve Ali Bey’in şimşeklerini üstüne çeker. Artık Ali Bey’in adamları İrfan’a ve eşi Oya’ya (Eva Bender) saldırmaktadır. Bu arada daha önce yaptığı bir trafik kazası sonucu yaraladığı bir adamın ölümüne neden olan İrfan, vicdan hesaplaşması içine girerek, ölen adamın batağa düşürülmeye çalışılan kızı Selma’ya (Gönül Hancı) yardım etmek için tebdil-i kıyafet ile limanda hamal olarak çalışmaya başlar. Burada haksızlıklara göz yummayarak sadık dostlar kazanır. Kavga arkadaşı Panter (Faruk Panter) bunların en başta gelenidir. İrfan ve Panter bir taraftan Selma’yı kurtarmaya çalışırken bir taraftan da Ali Bey’e karşı kıran kırana bir mücadeleye girişecektir.

blank

Evet, konu ana hatlarıyla alışıldık bir Yılmaz Atadeniz avantürünün özelliklerini taşıyor. Kötü adamlar kahramanımıza dalaşır, sevdiklerine zarar verir, nefret ve acılarla iyice bilenen kahramanımız kötü adamlara bir kamyon sopa atıp, bazılarını öldürür ve polis gelir. Ama bu filmde farklı bir damar işin içine girmiş, filmin zayıf da olsa sosyal bir yanı var. İrfan, haksız olarak ele geçirilmiş taşınmazlardan elde edilen rantla geçinen karanlık bir kişiliğe karşı da savaşıyor. İşte hikayenin bu kısmı bana İrfan Atasoy’un, hikayenin oluşumuna etki ettiğini düşündürüyor. Ne de olsa Atasoy sonraki yıllarda kendi görüşlerine paralel bir dizi “sosyal içerikli” filmde oynuyor ve bunların senaryosunu yazıyor. Topal (1973), Hamal (1976) bunlara verilebilecek en iyi örnekler. İşte Atadeniz’in filmlerinde pek yer bulamayan siyasetin ucundan kıyısından ama ani bir şekilde bu filmde karşımıza çıkması (ve akabinde ani bir şekilde uzaklaşması) bana bu işin içinde İrfan Atasoy’un etkisi olduğunu düşündürüyor.

Azrail Peşimizde ile ilgili dikkatimi çeken bir başka konu ise aynı yıl çekilmiş olan Yılmaz Atadeniz’in magnum opusu Kara Cellat ile ortak noktaları olması. Örneğin Kara Cellat’ın can yoldaşı Makbuz (Faruk Panter) bu filmde de karşımıza hemen hemen aynı rolde çıkıyor. Hem de aynı yelek ve kasket ile. Ayrıca Selma’yı kurtarmak için hamallık yapmaya başlayan İrfan’ın (bitirim mode activated!) Kara Cellat ile aynı kemeri taktığı gözden kaçmıyor. Kara Cellat’ın aslında renkli bir film olduğunu ama bugüne kalabilen internet kopyasının Anadolu sinemalarına gönderilen siyah-beyaz bir kopya olduğunu duymuştum. İki filmin iç içe çekilmiş olabileceği akla gelse de her iki filmde de oynayan İhsan Gedik’in Kara Cellat’ta siyah,  bu filmde sarı saçlı olması bu savımı çürütüyor.

blank

Peki bu ani sosyal içerik takviyesi filme nasıl yansıyor? Normalde Yılmaz Atadeniz avantürlerinin teması intikamdır. Filmde her şey kahramanı kaçma, kovalama, kavga ve cinayet cümbüşü içinde son hesaplaşmaya taşımak için yapılır. Başka bir deyişle Atadeniz, tabiri caizse, belasını aramak için sağa sola sataşan bir bitirim gibi her şeyi avantüre tahvil etmek için uğraşır. Sosyal bir mesele, güncel politika ile ilgili konular neden kullanılmasın? Elbette kullanılabilir. Ama benim naçizane görüşüm şu: Hikayenin çıkış noktası ister bireysel olsun ister toplumsal olsun, intikam işi bireysel bir iştir. Kahraman ne denli çamura bulanıp, örselenip lime lime edilirse intikamı o denli şiddetli olacaktır. İşte bu filmde işlemeyen şey bu. Kopuk kopuk geçişlerle birbirine bağlanamadıkları için “Hangimiz ana, hangimiz yan hikayeyiz?” diye didişen iki öykü bence intikam işini kahramanın ana amacı haline getiremiyor. Daha açığı; intikam işi İrfan’ın part-time işiymiş gibi eğreti duruyor. Bir sürü keyifli, bol mobilyalı, bol taklalı dövüş sahnesine ve pantolonu söküldüğü halde o kameranın önüne geçip oynamaya devam eden Faruk Panter’e rağmen filmin yavanlığı buradan kaynaklanıyor. Bir karşılaştırma yapacak olursak bugün siyah beyaz kopyalarından zevkle izleyebildiğimiz Kara Cellat ve Beş Hergele gibi filmlerin yanında kötü boyanmış bir boyama kitabı gibi kalıyor.

Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Pasolini’den: Binbir Gece Masalları (1974)

Özgün adı Binbir Gecenin Çiçeği olan fakat pek çok ülkede
blank

Gel Sen de Halaya Katıl: The Exorcist Believer (2023)

Korku klasiklerinin belki de en önemlilerinden birinin gölgesinde bile rahatlıkla