Carrie-Poster-Fan-001Yeniden çevrimler (remake) hep vardı. 80’lerde izlediğim en iyi gerilim/korku filmlerinden Şey (The Thing, 1982) ve Sinek (The Fly, 1986)’in atalarının aslında 50’lerin ucuz korku filmleri olduğunu sonradan öğrenmiş ve asıl filmleri izlediğimde çok şaşırmıştım. Tür sineması açısından 30-40 yıl öncesinin bakış açısı o kadar ilkeldi ki, 50’ler sanki ortaçağda kalmış gibiydi.

Aradan bir o kadar zaman daha geçti ve şimdi 80’ler filmleri yeniden çevrim malzemesi olmaya başladı ancak “korku” o zamandan bu zamana devrimsel bir değişim gerçekleştiremediğinden yeniden çevrimlerin aslını aşabilmek gibi bir şansı yok, ona benzeyebildiği oranda başarılı olduklarını düşünebiliriz sadece. Çoğu, asıl filmin isminden faydalanarak yeni izleyiciye bilet satmak için uğraşan “franchise” işler ve katlanması zor. Yapım aşamalarını ilgiyle takip ettiğim Günah Tohumu filminin açıkçası “farklı” olduğunu düşünmüştüm. Belki de Julianne Moore yüzünden… Tanrım, ne büyük yanılgı!

Günah Tohumu, “tüm zamanların en kötü yeniden çevrimleri” listesinde en başa oynayabilecek kadar iyi sadece. Başrol seçiminin yanlışlığı daha ilk sekansta çığlık attırıyor. Bir çizgi roman uyarlaması olan Göster Gününü (Kick-Ass) filmlerinde dikkatimizi çeken Chloe Grace Moretz, Carrie White rolü için fazla iddialı bir yüz. Hiç kimse bu kızın okulun en ezik kızı olduğuna inanmaz ama dananın kuyruğu meşhur mezuniyet balosu sekansında kopuyor ve film bir yeniden çekim olmaktan çıkıp parodiye dönüşüyor.

ECarrie2

Bunda da yeni Carrie’nin abartılı oyunculuğunun yanı sıra kullanılan TV dizisi ışığı ve yanlış kadrajlar etkili oluyor. Filmde ikna edici bir performans gösterebilen tek oyuncu Julianne Moore… Carrie’nin meczup annesini oynarken hayran bırakıyor, öyle ki daha önce Margaret White’ı oynayan Piper Laurie’yi dahi aşabilmeyi başarıyor ancak yeni senaryo ergen kötülüğünü öne çıkarabilmek adına bu karakteri biraz kırpmış ki, bu da yanlış bir karar. Carrie’nin yarattığı dehşeti büyüten en önemli unsur annesi ile arasındaki hastalıklı ilişkiydi ve Brian De Palma bu yakınlığı bir sürü görsel buluşla seyirciye geçirmeyi başarabilmişti. Örneğin Margaret, Carrie’yi bir günahkâr olmakla suçlayıp ardiyeye kapattığı sekansta ettiği sözler Carrie’nin beyninde yankılanır ve seyirci bu nefreti Carrie’nin baktığı yüz aynasının bir bass hoparlörü gibi tepki vermesinden anlar. Bu ve bunun gibi pek çok sekansta Carrie ile birlikte izleyen de bunalır ve final dehşet verici bir katarsise dönüşür. Eğer tele kinetik güçlerini saymazsak yeni Carrie’nin annesiyle olan ilişkisi sıradan bir ergen-ebeveyn çatışmasından daha ötesi değil.

Aslına bakarsanız oyunculuklardan şikayet etmeden önce şunu sormak gerekir; Carrie White’in hikâyesini yeniden filme çekmek iyi bir fikir mi? Neden derseniz, 1976’den bu yana her tür filmde “ezik öğrenci” temasının suyu çıkarıldı. Slasher filmlerinin “lise korku filmleri” olarak adlandırılan bir alt türü ve açılmayan kilitli kapılar, yanıp sönen koridor ışıkları, koridorda köşeyi dönünce kafaya saplanan bıçaklar gibi klişeleri bile var.

ECarrie3

1976’da çekilen ve dahi bir yönetmenin elinden çıkan ilk Günah Tohumu filmi eğer devrimsel bir yenilik getirmeyecekseniz, asla dokunmamanız gereken bir film. Ancak yeniden çevrimlerin kendiliğinden güçlü bir PR’a sahip olması yapımcıların iştahını kabartıyor.

2013’ün Carrie’sinin tek derdi yeni efekt imkânları ile finaldeki balo sahnesini çekmek ve bununla hava atmak… Filmin buraya kadar olan kısmı bir geçiştirmeden ibaret. Ayrıca yazmak gerekir; asıl filmin kötüleri gerçek birer acımasızdı ama şimdi hepsi bir Lafalimpics Olimpiyatları’ndaki “Gerçek Kötüler” gibiler! Bu kadar karikatür de fazla. Bu yüzden, Günah Tohumu sinemada izlediğiniz anda unutacağınız ucuz bir film. Erkekler Ağlamaz (Boys Don’t Cry, 1999) ile tanıdığımız Kimberly Peirce bir yönetmen olarak Brian De Palma ile kıyaslanamaz. Finaldeki “kova sahnesi”ne daha zavallı bir yorum getirilemezdi. Daha da acı olan, 37 yıl önce hikâye anlatıcılığının ne kadar iyi olduğunu fark ediyor olmamız. Elbette bu Carrie ismini ilk kez duyan yeni nesil seyirci için bir anlam ifade etmeyecektir ama öyle!

Carrie 2013 trailer

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Don’t Be Afraid of the Dark (2010)

Don’t Be Afraid of the Dark asıl tadını prodüktör ve

Pengabdi setan / Satan’s Slave (1980)

Pengabdi setan, Endonezya yapımı düşük bütçeli bir korku filmi. Ancak