80’lerin Cenaze Töreni! Fear Street: Prom Queen

80’ler bitti ama biz hâlâ oradayız, daha doğrusu Hollywood oradan çıkmak istemiyor! Netflix’in gençlik korkusu Fear Street: Prom Queen işte tam da böyle bir nostalji saplantısının yeni ürünü.

Matt Palmer ve Donald McLeary ikilisinin R.L. Stine’ın aynı adlı romanından uyarladığı film, 1988 yılında geçen ve artık klişenin de klişesi hâline gelmiş “mezuniyet balosundaki maskeli katil” teması üzerinden dönemi yeniden yaratmaya çalışıyor. Başrollerde India Fowler, Suzanna Son, Fina Strazza, David Iacono, Ella Rubin gibi genç yeteneklerin yanı sıra Chris Klein, Ariana Greenblatt, Lili Taylor ve Katherine Waterston gibi daha deneyimli isimler yer alıyor.

blank

Fear Street: Prom Queen’in hikâyesi hiç de yabancı değil. Mezuniyet balosu gecesinde Shadyside Lisesi’nin balo kraliçesi adayları teker teker katledilirken, seyircinin elinde kalan tek merak unsuru katilin kim olduğundan ziyade, hangi karakterin ne kadar kanlı ve yaratıcı biçimlerde öldürüleceği oluyor. Bu anlamda yaratıcı ekibin hakkını yememek lazım; cinayet sahnelerindeki şiddet seviyesi gerçekten seyirciye sadistçe bir keyif vermeye yetecek ölçüde. Filmin sonuna kadar izlenebilmesinin belki de tek nedeni bu vahşi, kan revan içindeki anlar.

Son dönemde bu tür korku filmlerindeki şiddet dozu yükseliyor. Bu, yeni izlediğim ve yine kan gölüne dönen Until Dawn filminde de görülüyor. Açık konuşalım, 80’lerin orijinal gençlik korkuları bu kadar cüretkâr değildi. O dönemin filmleri korkunun dozunu, gerilimi yaratmak için daha incelikli ayarlardı. Bugün ise bağımsız korku filmi Terrifier‘ın açtığı gore kapısından tüm tür geçiyor gibi görünüyor. Bu değişim, korku sinemasını daha mı iyi yapıyor? Muhtemelen hayır, ancak korkunun sinir uçlarını zorlamak isteyen seyirciyi kısa süreliğine cezbettiği kesin.

Ancak korku sineması sadece kan ve vahşetten ibaret değil. Fear Street: Prom Queen, 80’lerin kendine has dokusunu yeniden yaratmayı denerken tuhaf bir şekilde hiçbir zaman bunu başaramıyor. Görüntü yönetimi ve sanat yönetimi o kadar silik ve renksiz ki, film ne o dönemin parlak renk paletini ne de VHS döneminin sıcak, nostaljik atmosferini yakalayabiliyor. O meşhur döneme ait stilize görsel dilin yerini, dijital filtrelerle örtülmüş yavan sahneler almış. Sonuç olarak film, seyirciye 1988’den çok, alelade bir Netflix dizisi bölümü izliyormuş gibi hissettiriyor.

blank

Öte yandan oyunculuk performansları en azından biraz ayakta kalmaya çalışıyor. Fina Strazza ve Katherine Waterston’un enerjisi filmin sönük atmosferinde parıldayan nadir anları yaratıyor. Ancak bu performanslar bile, filmin genel sığlığı ve senaryonun klişe repliklerinden oluşan tuhaf yapısı karşısında kaybolup gidiyor. Herhangi bir yenilik ya da yaratıcı kıvılcım bulunmayan karakterler, filmin derinleşmesine değil, aksine iyice sıradanlaşmasına neden oluyor.

Collider’dan Luna Guthrie’nin dediği gibi, evet belki Prom Queen “gençlik slasher” türünde yeterince sağlam duruyor, ama türün gerektirdiği zarif mizah ya da zekice kurgulardan yoksun bir şekilde sadece “işini yapıyor”. Üstelik korku türüne ya da 80’lere dair yapılan herhangi bir göndermeden mahrum kalması, filmi “taklitçilikte bile cesaret gösteremeyen bir yapım” olarak konumlandırıyor.

blank

Fear Street: Prom Queen, korku sinemasının sadık takipçilerini heyecanlandırmak bir yana dursun, vasatlığıyla izleyicisini zaman kaybına uğratan, 80’ler nostaljisini sömüren ama bu işi de layıkıyla beceremeyen Netflix’in yeni hayal kırıklıklarından biri olmaya mahkûm. Netflix demişken! Platformun gençlik korkularına yön verme telaşında da ciddi şekilde tökezliyor. Netflix, özellikle Fear Street üçlemesinden sonra türü şekillendirebileceğine dair yanlış bir özgüvene kapıldı ancak Fear Street: Prom Queen gibi işlerle ortaya koyduğu çaba, nostalji sömürüsünden ve şiddet sahnelerinin dozunu artırmaktan öteye geçemiyor. Netflix, korku sinemasının damarını yakalamaktan çok, algoritmik yöntemlerle genç izleyiciyi hedefleyen yüzeysel işler üretmeye devam ediyor. Sonuçta ortaya çıkan şey ise, korku türünün özgün ruhunu yakalayamayan, unutulup gitmeye mahkûm içerikler silsilesi oluyor.

Fear Street: Prom Queen, oturup izlemeye değer mi? Sadece kendinizi cezalandırmak isterseniz. 80’leri bu kadar seviyorsanız, gidip VHS döneminin gerçek klasiklerini tekrar izleyin; en azından onlar bu film gibi ruhsuz ve cansız değil!

Öteki Sinema’da daha önce yayınlanan Fear Street serisi yazıları okumak için:

Scream Olmasa Olmazdık! Fear Street Part 1: 1994

Tatilde Ölmek Gibisi Yok! Fear Street Part 2: 1978

Günahkarlar ve Masumlar! Fear Street Part 3: 1966

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Neon Maniacs / Gece Yaratıkları (1986)

Süper Korku Hayatının bir kısmını VHS kiralama dükkânlarının raflarına bakarak
blank

Puzzle (2014)

Puzzle, hayatta kalma hikâyelerini, bol ‘twist’li senaryoları ve grafik şiddet