Kaptan Spaulding Merhaba… 1 – Kaptan Spaulding

Kaptan Spaulding Merhaba…

27 Eylül 2014

Ne Tobe Hooper, ne de Rob Zombie hata yaptı şu yüz yıllık sinemada… Kim cesaret edip hata yaptın diyebilir ki onlara? Gelin görün The Texas Chainsaw Massacre ve The House of 1000 Corpses neden hata sayılmıyor, temanın tetikleyicisi hata olsa da…

Buyurun diyor Kaptan Spaulding, iyi okumalar… Okumalar… Böööö!!!

GİRİŞ

Minik bir araba nereye kadar taşır insanı bilen yoktur. Güzergahında benzin almak için durduğu bir istasyon son noktaya bir kaladır çünkü…

Ötesinde Kaptan Spaulding’in müthiş gösterisinin yattığı, taşraların panayırlarındaki korku tünelleri…

Herkes bilmelidir ki Kaptan Spaulding’in öğrettikleri müfredatta geçmez. Spaulding’in mitosları herhangi bir ekole bağlı kalmaz…

Manzara pek iç açıcıydı: Leş kolları, bacakları, bağırsakları. Texas sarısı bir ölüm ve yoğun çığlıklar. Biftekler ve mezbahalar. Ot yok, et var(dı)…

Hataları ise minik bir arabayla buradan geçmekti, WC’de işemekti, benzin almaktı. Araba sahte benzine boğulurdu. Dahası AŞK ve BARIŞ dedikleri için herkesi öyle sanırlardı. Öyleyse o hippi kılıklı kazulet etobur sarışının evine konuk olmamak için bir sebep yoktu ki. Üstüne Burlesque bir gösteriyi de VIP’den izleyeceklerdi…

Taşralardır buralar. VIP bileti bedavadır, bedava yem olmak da…

Kapalı bir kutuydu. Sır asla dışarı çıkmazdı. Kenetlenmiş fertler üç silahşorculuk oynarlardı. Ne mazisi vardı bu evin. Ed Gein’in evi gibi iç mimarlık harikası ve kazanda kaynayan çorbanın malzemeleri…

Ocak başında oturuyordu yamyam. Zekasını geliştirsin diye oyuncak bir bilgisayar tutuşturmuşlardı eline. “Nedir bu” diye sordu mekanizma. Cevabını verdi: Y-E-M-E-K. “Hayır değil” dedi mekanizma. Bir kez daha yazdı: Y-E-M-E-K. Aynı şeyi tekrarladı mekanizma. O da kırdı attı. (Cevabı P-A-L-Y-A-Ç-O olacaktı.) Aman Tanrım, muhatap bile alınmamalıydı. Hele güzel bir kız gördü mü, kurşununu bir ileri bir geri sallaması yok mu? Ama güzel kız kim diye sorsalar cevabı ezberlemişti: Y-E-M-E-K.

 Ve esas oğlanların arabası bu evin önünde durdu. Hep böyle olurdu.

***

İçlerinden bir ses hata yaptıklarını fısıldamaktan öte bas bas bağırır ama mönü zengin olmaya görsün, her daim geri çevrilemez bir cazibeliği vardır. Turp, soğan ve yeşilbiberle harmanlanmıştır. Gerisi et suyu. Son kez et suyuna çorba içmenin hafifliği. Bir dahaki sefere ise et olmak…

Hükümet etoburların mezbahalarını çoktan kapatmıştı bile. Et üretmenin neresi hataydı ve kim sağlıklı et yedi ki bugüne kadar? Y-E-M-E-K birinci ihtiyaç değil miydi bu çorak topraklarda da? Amerika’yı yediler. Afiyet oldu.

Bir de Vietnam vardır hippilerin ağzında. Charles Manson’ın da bir hippi olduğunu hatırlatmak gerekir. Manson X alfabesinde bile bir yasaktır oraya gitmek, savaşmak, sevişmemek. Spaulding metasında hata olan ise gitmek kadar gitmemek de…

Onlar gideni de yerler, gitmeyeni de…

Kardeşler der ki birimiz gider, birimiz kalır sevişir. Yanlıştır bunlar da. Kardeş kardeşe beraber giderler. Öte tarafa…

Vietnam hataysa, hippiler de…

Mezbaha mührü hataysa, makul olan Y-E-M-E-K…

Sırf bunun için yaşadı Hewittler.

***

Mahzen daha karanlıktı. Kokuyordu burası. Daha önce aynı evin kapısında duran arabadan inenlerin hataları ve o kapıyı tak tak vurdukları zaman kim o diye ses gelmemesi ama her zaman açılır bu kapı. Her zaman içeri davet edilirler. Ele batan kıymık kadar değeri yoktur ölümün. Gençtirler, önlerine uzun yıllar vardır diye düşünürler. Esas şok gençken ölümdür. Bunu iştirak edemezler. Gençlik hataları babayı kahreder. İntikam diye bir ampul yanar ve kayıp oğlunun sefasını süren yamyamlar, cefayı çeken baba… Bunlar çok sık görülür.

Gerisi çorap söküğüdür. Cefalar taslar dolusu kana bulanmış, etleri sıyrılmış kemiklerle bezelidir. Bir bostan korkuluğu simsiyah durur kuraklığın ortasında. Neye hizmet? Kuzgunlar gözlerini oyar bu korkuluğun ama onlar bile rağbet etmez Hewittlerin bedava etlerine. Buğdayları yoktur çünkü…

Kuzgunlar hatadan anlamaz, yem isterler. Kahır çekerler. O sırada çay partisi yapıyordur Hewittler. Bir de çikolataları ikram etmeleri yok mu? Süt yerine vücut yağıyla kavrulmuş diyabete iyi gelmeyen çikolatalar da tıpkı mühür gibi hükümetin hatasıdır.

ve FİNAL

Çikolatalar miras kalır. Geriye sert olduğu için çiğnenememiş bir et bırakırlar. Aynı hata tezahür eder. Bilmiyordur ki on beş saat de sürse yürümesi gerekir. Hangi akla hizmet yoldan geçen köhne bir Ford durdurulur ki? Acıklıdır sonu. Herkes ettir bu topraklarda ve etin kemirilmesi zorunludur. Yaşamak için. Üstüne bir de sigara tüttürdüler mi çakır keyif olurlar.

Bir sonraki öğün için evden dışarı çıktılar. Özürlü yamyam yemek duasını ezberlemeye çalıştı ama tek bildiği bir söz vardı: Y-E-M-E-K. (Doğrusu Tanrım bize bu öğünü sunduğun için şükürler olsun olacaktı.)

blank

Burak Bayülgen

1983′te İstanbul’da doğan Burak Bayülgen yedi yaşında korku filmleriyle tanıştı. İlkokulda hayallerinde korku sinemasını meslek edinip Freddyler ve Jasonlar ile iç içe bir hayat düşleyerek bir kaçış yaşayan Burak lisansını ve yüksek lisansını Sinema-TV üzerine tamamladıktan sonra en çok yapmak istediği işe, yani yazı yazmaya koyuldu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Ölene Kadar Yemek 2 – La Grande Bouffe 1973

Ölene Kadar Yemek

Marco Ferreri’nin “La Grande Bouffe” (1973) isimli müthiş filminde ölene
Festivaller, Komiteler, Jüriler ve Sansür! 3 – image

Festivaller, Komiteler, Jüriler ve Sansür!

Festivaller, komiteler, danışmanlar, jüriler… Akçe hesabıyla girişildiğinde, tuhaflaşan, samimiyetsizleşen, sinemayı