blankYerli avantürlerin çok bilinmeyen aktörlerinden olan Çetin Dağlar’ın oynadığı bir başka filmi daha otopsi masasına yatıracağımız yeni bir yazı ile sizlerle birlikteyiz. Çetin Dağlar hakkında ayrıntılı bilgi bulabilmek çok zor. Bulabildiğim en geniş bilgi 1967-1972 arasında 7 filmde oynadığı. Başka filmlerde de oynamış mıdır, dövüş merakı nereden gelmiştir, örneğin bu filmde söylediği gibi bir karate hocası mıdır, yoksa başka mesleği mi vardır, orası  muamma. Dağlar’ın sonradan başka bir isimle, belki de gerçek ismiyle sinemanın başka bir kulvarında kariyer kovalamaya başladığına dair kulağıma gelen birtakım bilgiler var ama doğrulatamadığım için bu ismi kendime saklamayı tercih ediyorum.

Bazı kaynaklara göre 1972, bazılarına göre de 1973 yılında çekilen Öldüren Darbe Karate, filmde olmayan kanlı ve erotik kareleri afişine taşıyarak izleyicisini avlamak, ismiyle aksiyonsever ve şiddetperverlere “gel gel” yapmak için tüm yeter ve gerek şartları yerine getiriyor. Bir de en sevdiğim işi yapıp film adının yanı sıra bir alt başlık daha kullanıyor ki artık afişi görüp de hala ne izleyeceği konusunda fikri olmayanların, “Ulan bu Fransız filmi olmasın? Girip de uyuyakalırız, paramız yanar valla” diye endişe edenlerin yüreğine su serpiyor: Karate! Bakınız anlam ne güzel pekişiyor, içeriğin altı en kalınından keçeli kalemle ne güzel çiziliyor! Örneğin “Öldüren Darbe Ortaçağ’da Skolastik Düşünce” olsa… Yok hayır! Veya “Öldüren Darbe Diferansiyel Hesap” olsa.. Bu hiç olmadı! Ya da “Öldüren Darbe Modern Türk Romanı” olsa… Yok yok. “Karate” iyidir! Yönetmen adı afişe V. Okçugil olarak yazılmış. Yani Vasıf Okçugil. Bu takma addan almamız gereken, bu filmin Cevat ve Nejat Okçugil kardeşler tarafından yönetildiği. (1)

blank

Öldüren Darbe Karate, kötü adam Turgut’un (Turgut Özatay) pavyonunda çalışan şarkıcı Gülgün’e (Gülgün Erdem) inceden yanık olan karate hocası ve gazino müdavimi Çetin’in (Çetin Dağlar), Gülgün’ü kurtarmak için Turgut ve adamlarına karşı giriştiği mücadeleyi anlatıyor. Doğrusal hikayesi, bol kapalı alan dövüş sahneleri ve finalde gelen polisiyle tipik bir Yılmaz Atadeniz avantürü taklidi. Film daha önce eleştirisini yazdığım Kolsuz Kahraman’a (1972) oranla -ama yalnızca ona oranla!- daha iyi olsa da en kötü Atadeniz avantürü (mesela Jilet Kazım) kadar bile iyi olabilmekten epey uzak. Ama şöyle ya da böyle fazla kopuk olmayan bir hikayesi ve akan bir kurgusu var.

Filmi Atadeniz avantürlerine benzetmemin bir başka sebebi de Dağlar’ın elbise, şapka ve fularının İrfan Atasoy’lu Atadeniz avantürlerindeki kostümlerine çok benzemesi. Dilerseniz Kara Cellat (1971) ve aşağı yukarı aynı devrede çekilen Azrail Peşimizde (1971) ile karşılaştırabilirsiniz.

Gülgün Erdem ve Tijen Doray oynamaya alışık olduğu rollere (sırasıya Avrupai vamp kadın ve masum ama çekici esas kız) ait oyunculukları B-film izleyicilerine yavan gelmeyecek seviyede sergilerken usta oyuncu Turgut Özatay da, eh ne yapsın, bu kadar yetenekli oyuncunun arasında ortama uyarak çıtayı oldukça aşağı çekmişe benziyor. Asıl ilgi çekici olan Çetin Dağlar’ın performansı. Kolsuz Kahraman’daki oyunculukla karşılaştırıldığında bu abartılı mimikler, jestler, bu aşırı “yüksek” oyun bir parodi havası yaratıyor. Dağlar sanki bir oyuncu seçmesinde “Turist Ömer avantür yıldızı olursa” konulu bir parodi sergiliyor gibi. İnsan ister istemez parodisi yapılan şeyin (gerçekten parodiyse tabi!) orijinalini merak ediyor. Orijinali yerli sinemada mıdır, yoksa Hong Kong veya İtalyan sinemasında mıdır, orası meçhul.

blank

Dövüş sahnelerine gelelim. Sahneler bolca kapalı alan dövüşlerinden oluşuyor. Bu arada Dağlar’ın jön olduğu filmlerin alametifarikası olan kılıç dövüşü unutulmamış. Hatta  o yıllarda çekilmiş bir yerli avantürde nadiren görebileceğiniz oldukça gore sayılabilecek bir karın deşme sahnesi de var. Çetin Dağlar’ın kılıcı adamlara her saplayışında yüzüne yerleşen şaşırma ve dehşete düşme ifadesi de ayrı bir garabet. “Yaktınız beni Nejat abi, Cevat abi! Kılıcı oyuncak diye elime tutuşturdunuz ama bu sahiden saplanıyormuş yahu” der gibi.

Öldüren Darbe Karate 70’li yılların başında, kriz arifesinde yeri göğü dolduran ucuz avantür furyasının bir ürünü. O yıllarda sinemanın gözde pazarlarından biri olarak görülen Adana ve çevresinin izleyici alışkanlıklarını odak alarak çekilmiş. Demek ki o gazino senin bu kumarhane benim gezen, kafasına esince camı çerçeveyi indirip “mekânı yıkan”, çapkın ve dalgacı dövüşçü tipi tutuluyor ve hayaller/gerçekler ikiliğinde ilk kompartımanı işgal ediyormuş. Ya ikinci kompartıman? Ya gerçekler? Maalesef en tatlı hayaller, gerçekleri en tatsız olanların  kafasından çıkıyor, gerçekleri en tatsız olanlara afyon oluyor. Sağlıcakla kalın!

Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın

(1) sadibey.com/2012/05/25/kardes-kuzen-baba-ogul-kiz-ve-es-yonetmenler

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

1 Comment Bir yanıt yazın

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Handmaiden (2016): Japon Asimilesinin Bir Alegorisi Olarak Kouzuki Amca

The Handmaiden (2016), asimile olmuş Japon hayranı bir sınıfın alegorisini
blank

The Brood (1979)

Karşınızda benzersiz bir kült korku klasiği! İddia ediyoruz, The Brood,