Otobüs Yolcuları (1961) 1 – Otobüs Yolcuları 01

Otobüs Yolcuları (1961)

24 Ekim 2016

-İyi oldu be Kemal. Çok sevindim bu hatta geldiğine. Bak sen de seveceksin. Başka hatlara benzemez burası. Akraba olduk. Hele bu 7-24 seferinde yeri bile bellidir herkesin. Arkanda Bekir Usta oturur, yanında Avukat Hamdi Bey, sağ tarafta da Rahmi Usta.

-Yerler numaralı desene.

-Ne münasebet. Numaralı olsa mutlaka bir yanlışlık olur.

Haksızlıklara karşı göğüs geren bir otobüs şoförü, onun arkasında kümelenmiş mahalle sakinleri ve sinemamızın olmazsa olmazı imkânsız aşk… Otobüs Yolcuları; burjuvazinin işgüzarlığına dem vuran, bunun karşısında birlik olmanın önemini vurgulayan, tabiri caizse meselesi olan bir film. Eski İstanbul görüntüleriyle adeta tarihi önümüze getiren Otobüs Yolcuları, siyah-beyaz anlatısıyla da hâlâ ilgilisinin dikkatini çekebilmektedir. Senaryosunu Vedat Türkali’nin yazdığı, yönetmenliğini ise Ertem Göreç’in yaptığı filmin başrollerinde; Ayhan Işık, Türkan Şoray ve Atıf Kaptan yer almaktadır.

otobus-yolculari-afisKemal (Ayhan Işık), ailevi problemlerden dolayı liseyi son sınıfta bırakmak zorunda kalmış ancak kendini geliştirmekten de geri durmamış bir otobüs şoförüdür. Onun yeni görev yeri Yeşiltepe’ye gelmesiyle başlayan olaylar silsilesi, hem ona hayatının aşkıyla tanışma fırsatını verecektir hem de ezilenin yanında saf alma şansını tanıyacaktır. Kemal’in otobüsüne binen her bir mahalle sakini, Nevin’in (Türkan Şoray) babası Mahmut’un (Atıf Kaptan) yaptığı yeni konutlara geçmenin hayalini taşımaktadır. Mahmut ise mahalle sakininin dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği paraları almış ancak vadettiği evleri sahiplerine teslim etme konusunda oldukça yavaş davranmaktadır. Bunun neticesinde haklı olarak isyan eden mahalle sakinin bir numaralı koruyucusu ise otobüs şoförü Kemal olacaktır. Kemal artık hem mahallelinin hakkını korumak zorundadır hem de sevdiği Nevin’in kalbini kazanmak…

Otobüs Yolcuları’nı döneminin en iyi filmlerinden olarak nitelendirebiliriz. Her ne kadar, şimdi izlediğimizde teknik açıdan birçok hata gözümüze çarpıyor olsa da filmin değindiği özgün konular takdire şayan. Buna ek olarak melodramdan oldukça uzak havası da filmi türevlerinden ayıran bir diğer önemli unsur.

Tüm dünyada İkinci Dünya Savaşı akabinde büyük bir şehirleşme akımının başladığı herkesçe bilinir. Bunun Türkiye’ye yansıması, diğer Avrupa ülkelerine göre daha geç ve daha sancısız bir şekilde gerçekleşe de, rantın olduğu her yerde problemlerin çıkması da maalesef kaçınılmaz bir süreç olarak karşımıza gelmektedir. Avrupa’ya 1960’ların başında giren “Kentsel Dönüşüm”ün ülkemizde başlangıcı 2000’lere kadar uzasa da, o dönem Türkiyesi’nde de küçük denemelere rastlamak mümkün. Kısacası Otobüs Yolcuları filminde karşılaştığımız gibi.

Yeni evlerine geçmek için can atan Yeşiltepe Mahallesi sakinleri, aslında büyük bir oyunun, üzerlerinden sağlanacak rantın bir parçası durumundadırlar. Özellikle 17 Ağustos Depremi sonrası sıkça duyduğumuz; deniz kumu kullanma, malzemeden çalma gibi birçok deyimin 1961 yapımı bir filmde işlenmesi esasen ülke gerçeklerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Üç kuruş daha fazla para kazanmak için, insan hayatını hiçe sayan müteahhitler maalesef her daim vardı ve var olmaya da devam edecekler. Filmin böylesi bir konuya temas etmesi ise, toplumun her bir kesimini ayrı ayrı ilgilendirmesi hasebiyle oldukça önem teşkil etmektedir. Sinema ya da daha genel hatlarıyla sanat; alıcısını düşünmeye sevk ettikçe değerlenir. Otobüs Yolcuları ise, bu yönüyle oldukça toplumcu bir duruş sergilemekte ve takdiri hak etmektedir.

Tabii ki, film yalnızca müteahhitlerin işgüzarlığından bahsedip, kenara çekilmiyor. Bunun karşısında birlik olmayı da öğütlüyor. Hikâyenin odak noktasına yerleştirdiği Kemal, mahalleye kendi halinde bir otobüs şoförü olarak gelmiş olsa da dik duruşu ve yaptıklarıyla mahalle halkının gönlünü kazanmakta ve tabiri caizse onların gözünde bir Süpermen hüviyetine bürünmektedir. Bu noktadan sonra ise Kemal, tek başına hiçbir şey yapamayacağını; birlik olup, hukuka güvenmenin önemine değinir.  Bu yönüyle de filmi, bir yol gösterici olarak tanımlayabiliriz.

otobus-yolculari-04

Otobüs Yolcuları, bir yandan rant ve rantın getirdiği olumsuzluklara ışık tutarken bir yandan da aşka dokundurmayı ihmal etmiyor. Kemal, aslında ikili bir savaşın içindedir. Bir yandan, mahalleliyi Mahmut Bey ve yardakçılarına karşı korumak durumundayken, bir yandan Mahmut Bey’in kızı Nevin’le birlikte imkânsız bir aşkın peşinden gitmektedir. Esasen, zengin kız-fakir oğlan teması sinemamızda öylesine fazla işlendi ki, artık kulağa tınısı bile bayağı geliyor. Ancak bu olayın başkarakterleri Ayhan Işık ve daha kariyerinin başındaki Türkan Şoray olunca durum tadından yenmez bir hâl alıyor. Tabii, bu noktada senaryonun içinde hiçbir boşluk bırakmayan yapısına da ayrı bir parantez açmak gerekir. Kemal ve Nevin’in aşkındaki gelgitlerin oldukça gerçekçi bir şekilde ilerlemesi hikâyenin seyir zevkini de bir tık yukarı taşıyor.

Filmi konuşulur kılan detaylardan bir tanesi de şüphesiz samimiyeti. Özellikle filmin henüz başında yer alan, otobüs yolcularının diyalogları, Fransız Yeni Dalga Sineması’ndan fırlamışçasına hayranlık uyandırıyor. Adeta günlük hayattan bir kesit edasıyla beliren bu sahne sonrası, filme ısınmak, karakterleri anlamak daha kolay bir hâl alıyor.

Bu noktada hemen Ertem Göreç-Vedat Türkali ikilisine de parantez açmak gerekir. Filmin yönetmen koltuğunda oturan Ertem Göreç dönemin aktivist yönetmenleri arasında yer almaktadır. Ancak onun daha kariyerinin başında çektiği bu film, yönetmenlik anlamında bazı eksikleri de beraberinde getirmiştir. Devamlılık konusunda yaşadığı problemler, görüntü yönetimini iyi idare edememesi filmle ilgili göze çarpan ilk detaylar olsa da, senaryonun ustalığı Ertem Göreç’in eksiklerini kapatmaktadır. Nitekim yönetmenin bu ustaca senaryoya kattığı yorum da filmi başarılı bir hâle getirmiştir.

otobus-yolculari-02

Ayhan Işık’ı bir kenara koyduğumuza ise filmin parlayan yıldızının senarist Vedat Türkali olduğunu söylememiz herhalde abes kaçmayacaktır. Edebiyatımızın önde gelen isimlerinden olan Vedat Türkali, bir an olsun boşluğa izin vermeyen, başından sonuna kadar sağlam tasarladığı hikâyesiyle, sinemamızda eşine benzerine az rastlanacak türden bir senaryonun altına imzasını atmıştır.

Sinemamızın “Taçsız Kral”ı Ayhan Işık ise, filmi oyunculuk anlamında sürükleyen isimlerin başında yer alıyor. Vurduğunu deviren, dik başlı ve aydın bir karakter olan Kemal’e harikulade bir şekilde hayat veren usta oyuncu, tüm filmografisinde olduğu gibi bir kez daha hayranlık uyandırmayı başarıyor. Filmde öne çıkan diğer başarılı performansın altına ise bir başka usta oyuncu Atıf Kaptan imzasını atıyor. Üçkağıtçı ancak oldukça da ciddi bir adam olan Mahmut rolünün hakkını sonuna kadar veren oyuncu, gerçekçi duruşuyla alkışı hak edenlerden.

Sinema tarihimizin “Sultan”ı Türkan Şoray’ın ise ilk oyunculuk tecrübelerinden birini tattığı Otobüs Yolcuları, onun için daha çok bir okul edasında. Ayhan Işık ile karşılıklı oynamanın zorluğunu pek fazla hissettirmese de bazı noktalarda aksadığı görülmektedir. Yine de henüz 15-16 yaşlarındaki Sultan’a, bu filmden sonra Yeşilçam’ın kapılarının ardına kadar açıldığı da aşikâr. Magazinel bir bilgi olarak geçmek gerekirse, Türkan Şoray kanunları olarak bilinen kuralların ilk maddesinin öpüşmemek olduğu herkesçe bilinir. Ancak çok kısa bir anda olsa Sultan’ın, Ayhan Işık’la öpüşme sahnesine bu filmde rastlamak mümkün.

Şimdilerde pek göremediğimiz mahalleli bütünleşmesine dikkat çeken, rantı ve rant sahibini kapı dışarı eden, en önemlisi de realist yapısıyla fark yaratan Otobüs Yolcuları, döneminin en iyi filmlerinden bir tanesi. İşine ve İstanbul’a âşık bir otobüs şoförünü odak noktasına alan hikâye, eski İstanbul’u özleyenler için adeta bulunmaz bir Hint kumaşı niteliğinde. Aradan geçen yıllara rağmen, güncelliğini hâlâ koruyan film, doğru okunması gereken yapımlarımızın başında yer almaktadır.

Öteki Sinema için yazan: Polat Öziş

blank

Polat Öziş

1992 İzmit doğumlu… Küçük yaşlarda tanıştığı Yeşilçam filmleri sayesinde sinema en büyük tutkusu oldu. Sonrasında ilginç bir şekilde Muğla’ya İktisat okumaya gitse de tutkusundan vazgeçemedi ve sinemayla ilgili çalışmalar ortaya koymaya başladı. İzledi, düşündü, çekti. Sonunda ise filmler hakkında yazmaya başladı. Film Arası Dergisi, Film Hafızası ve Öteki Sinema’da çok sevdiği filmler hakkında yazmaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Insidious / Ruhlar Bölgesi (2010) 2 – 09

Insidious / Ruhlar Bölgesi (2010)

Insidious filminin adını ilk kez duyduğumda "yüzlerce örneğini izlediğimiz perili
Bread and Roses / Ekmek ve Güller (2000) 3 – Bread and Roses

Bread and Roses / Ekmek ve Güller (2000)

İsmini önemli bir toplumsal hareketten alan Ken Loach yönetimindeki Bread