Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...
Korku filmleri ile insanların zorla kapatıldığı alanlar arasındaki ilişki hep canlı ve çekici. Tımarhaneler ve terk edilmiş yetimhaneler kimi ürkütmez ki? Terk edilmesine bile gerek yok, Japonya’da okul tuvaletlerini mesken edinmiş hayaletlerle ilgili şehir efsaneleri artık popüler kültürün temeltaşlarından biri halini almış
Michel Gondry’nin beşinci uzun metraj filmi The Green Hornet sinemacının 120 milyon dolar bütçeyle şimdiye dek kotardığı en büyük yapım olmanın yanı sıra en az ilginç olanı.
19. Altın Koza’daki gösterimin ardından Babamın Sesi filminin yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan sahneye çıkarak bu zor filmi sabırla izleyenlere teşekkür etmişti.
Baştan söyleyeyim, ne Thor ne de Captain America filmleri ve çizgiromanları ile ilgim alakam vardır. Marvel’ın sonsuzluğunda kaybolacaksam bunu Punisher ya da Hulk ile yapmayı tercih ederim. Gene de hem son birkaç senedir şaha kalkmış çizgiroman sinemasını takip edebilmek, hem de iyice
“İyi insan ve kötü insan. İnsanlar arasında başka fark yoktur.” My Name Is Khan, asperger sendromlu Müslüman bir Hintli’nin hayatını izlediğimiz 2.5 saat boyunca bize sürekli bu mesajı vurguluyor.
Görülen o ki bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi misali, Hollywood bu sonbahar gerçekten başarılı ve özgün bir bilim kurguyu biz sinemaseverlere bahşediyor: Looper.
Yarasanın Ardından: 2012’nin yaz ayları, Nolan’ın kendine has Batman Üçlemesi’nin son ayağının beyazperdede hayat buluşuna tanık olduğumuz bir dönem oldu.
Kucaklama politikası her ne kadar sevecen ve realist görünse de esasında gerçek bir patolojidir. Özellikle de objektif olunması gereken yerlerde devreye giriyorsa bu “sevme” dürtüsü, o vakit kıyıma dönüşür.