Barış Gelini: Pippa Bacca’yı Yeniden Düşünmek!

7 Eylül 2022

blankKüratörlüğünü Ebru Nalan Sülün’ün üstlendiği, 2016 yılında düzenlenen Impact Video Art Festivali’nde izlediğim “Tooth to Tooth” (Dişe Diş) isimli video performans beni çok etkilemişti.

Bu ilham verici çalışmada yedi kadın sanatçı, cinayete maruz kalmış olan yedi kadının sesleri oluyorlar, onlar adına katillerinden hesap soruyorlardı. Bu yedi kadından biri de Nezaket Ekici’nin performe ettiği Pippa Bacca idi…

Freud’un Bastırılmış Olanın Geri Dönüşü isimli yazısını hatırlatarak ve hatta bu yazıyı sinemaya da bağlayarak, sinemanın zaman zaman haksızlığa kurban gitmiş karakterlerin geri dönüş hikayelerini anlatısının merkezine aldığı, böylece karakterlerine kendi adaletlerini inşa etmelerine ve/veya yarım kalmış hikayelerini tamamlamalarına fırsatı verdiği ve bu vesile ile kolektif bilinçaltında da adalet algısının kurulmasına hizmet ettiği söylenebilir. Diğer yandan unutulmuş olanın veya unutulmaya yüz tutanın sinema aracılığı ile silinmeye, yok olmaya direnmesi ise gerçekten çok sarsıcı, tıpkı Bacca gibi…

blank
Nezaket Ekici- “Tooth to Tooth/ Dişe Diş”- 8 kanallı video- İzmir Impact Videofest- 2016

Hepimizin de hatırlayacağı gibi bir aktivist ve bir performans sanatçısı olan Bacca, sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile birlikte 2008 yılında “güven yolculuğu” adını verdikleri performanslarında, otostop çekerek gelinlikleri ile Milano’dan yola çıkmışlardı. Tel-Aviv’de sona ermesi planlanan yolculukları İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan güzergahında devam etmiş, Türkiye’ye ulaşan iki sanatçının performansları, Bacca’nın Kocaeli’de tecavüze uğraması ve öldürülmesi ile kesintiye uğramıştı.

blankYönetmenliğini Simone Manetti’nin yaptığı, 2019 yapımı Barış Gelini Pippa belgeseli, seyircisini Bacca ve yaşamı aracılığı ile güven duygusu, barış ve kardeşlik üzerine tekrar düşünmeye çağırması ve bu anlamda geçmişle bir tür yüzleşme zemini açması anlamında kıymetli… İngilizce ismi olan I’m in love with Pippa Bacca ise performans sanatçısının daha önce yaptığı bir başka çalışmasına gönderme yapıyor ve aslında Bacca’nın varlığının tek bir performanstan ibaret olmadığını da imliyor.

Film, bir gelin ve damadın kuaförden çıkmaları ve fotoğraf çekimine gitmelerinin amatör olarak çekilmiş görüntüleri ile başlıyor, kamerayı kullanan kişinin sesi de bu sırada duyuluyor: “Gelin kimi bekliyor”, “gelini koy vermeyin ha”, “yok gülmesinler.” İzleyicisini gelin ve damada ait neşeli, keyifli ve mutlu anların tanığı yapan bu görüntülerin, Bacca tarafından çekildiğini düşünmek olası ancak duyulan ses bir erkeğe ait!.. Bu amatör çekimlerin ardına eklenen, ve dünya basınında yer alan Bacca’ya dair haberlerin sesinin işitilmesi ile film devam ediyor.

Barış mesajı vermek için İtalya’dan İsrail’e doğru bir yolculuğa, beyaz gelinlikleri ile çıkan iki arkadaşın Akdeniz’in Savaş Bölgeleri’ne ulaşmak istedikleri, gelinliğin insanlar arasındaki evliği temsil ettiği, bazı insanların onların aklını kaçırmış olduklarını düşündükleri gibi bilgilerle beraber Picca’nın en sevdiği rengin yeşil olduğu da bu haberler aracılığı ile veriliyor. Basının gözündeki haber değeri ile, Bacca’nın gerçekliğinin ve insani değerinin farklılığı, dramatik bir etki yaratıyorken, yönetmen izleyicisine “Peki insan olarak Pippa Bacca ismiyle bilinen Giuseppina di Marineo kim?” sorusunu, daha filminin başından böylece sordurmayı başarıyor.blankAilesi, dostları, arkadaşları ve sevgilisinin anlattıkları ile beraber Giuseppina’nın hayatı ve yaşamı algılayışı belgesele yansırken, izleyici nezdinde de onun bilinmeyen yanları ile beraber etrafındakilere ilham veren sanatçı kişiliği, yaşam enerjisi, idealist ve insancıl yanı ve Giuseppina’nın farklı kişilikleri bu belgesel aracılığı ile keşfe çıkılıyor. Kültürel ve toplumsal dinamikleri göz ardı ederek bu yolculuğa çıktığı yönünde onu eleştiren pek çok kişinin görüşünün aksine, Bacca’nın, aslında oldukça bilinçli olduğunun, yaşama dair güven arayışının hiç de safça olmadığının altı belgesel boyunca çiziliyor.

Belgeselde Bacca, korkmadığını, gelinliklerinin bazılarını sinirlendirebileceğini düşündüğünü, bu yolculuğa özellikle otostop çekerek gitme gerekçelerinin de insanlara güvenmekle ilgili olduğunu anlatıyor. Bacca’nın ataerkil yapının çok da baskın olduğu otobanlarda neredeyse tamamı erkek olan şoförlerle çıktığı yolculuğun, bilinçli bir meydan okuma hali olduğu da belgesel aracılığı ile keşfediliyor.blankBacca’nın kardeşinin sözlerinin filme eklendiği an ise sanırım filmin en sarsıcı anı. “Asıl paradoks, Murat’ın Pippa’yı öldürmesi ve ardından akrabalarından birinin düğününü çekmek için telefonunu ve kamerasını kullanmasıdır. Bu vaftiz töreni değil, arkadaşlarla akşam yemeği değil veya doğum günü değil. Bir düğün…” İşte o an filmin içerisindeki gelin görüntülerini çeken kişinin katile ait olduğunu anlaşılıyor.

Filmde Bacca’nın annesinin, kızının her şeye rağmen bir iz bırakarak kazandığını ve ona ait eserin kaybolmadığını söylemesi ve ailenin insanlığa dair umutlarını yitirmemiş oluşları, izleyicisine yaşama dair umut ve güven aşılıyor. Sanırım hepimizin affetmeye ve güvenmeye çok ihtiyacı var. Bacca kendi yolculuğu sırasında güven duygusunu bulamasa da, onun ölümünün performatik bir eyleme dönüştüğünü ve bu duyguyu bize tekrar tekrar hatırlattığını söylemeliyim.

Barış Gelini Pippa aracılığı ile filmin yönetmeni Simone Manetti’nin sinemanın olanakları ile yarattığı bu toplumsal yüzleşme ve hesaplaşma davetine katılmanızı ve Bacca’yı ölümsüzleştiren bu yolun, herkese yol olmasını ümit ediyorum.

Öteki Sinema için yazan: Zehra Yiğit

 

blank

Zehra Yiğit

Zehra Yiğit, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra doktora eğitimine Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı bölümünde devam etti. Oxford Üniversitesi ve Novisad Üniversitesi'ne Visiting Researcher olarak giden Yiğit, İtalya, Portekiz, Sırbistan, Gürcistan, İngiltere gibi pek çok ülkede ders ve seminer verdi, proje ortaklığı yaptı. Yiğit, şu an Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölüm Başkanı olarak görevine devam etmektedir.

2 Comments Leave a Reply

  1. Zehra Yiğit’i yeni keşfettim ve yazdıklarına da aklına da bayıldım. Üstelik bir akademisyenin bu denli keyifli yazabilmesine inanamadım. Yeni yazıları bekliyorum.

  2. Bir filmden yola çıkarak böyle bir yazı ne diyim ben. waw yani. Sarsıcı olmuş.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Bir Cannibal Corpse Belgeseli: Centuries Of Torment (2008)

Centuries Of Torment Brutal Death Metal efsanesi Cannibal Corpse’u anlatan
blank

Pharos of Chaos / Kaosun Fenerleri (1983)

1983 yılında gösterime giren Kaosun Fenerleri (Pharos of Chaos), Sterling