1974 yapımı Death Wish (Yara),  Brian Garfield’ın aynı adlı romanından uyarlanmış bir “vigilante” (intikamcı,  kanuni yetkisi olmadan kendi fikrine göre zorla düzen sağlamaya uğraşan kimse) hikayesi. 

blankMichael Winner’ın yönetip başrolünde efsanevi çirkin kral Charles Bronson’un oynadığı film ikilinin kariyeri için de bir dönüm noktası olarak dikkat çekiyor. 

Charles Bronson’ın tüm karizması ile hayata geçirdiği Paul Kersey kendi halinde, karısı, kızı ve damadı ile mutlu bir hayat süren sapına kadar liberal değerlerle donanmış bir mimardır. Filmin başında sahillerde güneşlenen, partilere akan Kersey ailesi evliliklerini tazeledikleri tatilden dönerler ve New York’un yorucu yaşantısına tekrar dahil olurlar. 

New York’da suç oranları giderek artmaktadır, ancak Kerseyler dehşetin yanıbaşında olduğundan son derece habersizdir. Karısı Joanna (Hope Lange) kızı ile alışverişe köşedeki marketlerine gider. Burada üç vandal arkadaş birbirlerine çeşitli sebzeler atarak geh geh gülmekte, eğlenmektedir. Üç vandallar hoplaya zıplaya dağıttıkları markette Joanna’yı kasada fark eder ve kadının adresini verip alışverişinin eve bırakılmasını istemesi ile müthiş bir plana imza atarlar! Evet evi soyup kadınlara tecavüz edeceklerdir. Bu son derece iyi düşünülmüş plan kadınların üzerinden fazla bir para çıkmayınca daha çok tecavüze dönüşse de işleri bittiğinde Joanna ölmüş, kız ise geçirdiği şok sonrası bir daha eskiye dönemeyecek şekilde sıyırmıştır. 

Death Wish001

Paul Kersey acı haberi aldıktan sonra 20 dolar bozdurarak bir çorabın içine koyarak etrafta dolaşmaya başlar. kısa bir süre sonra hemen bir hırsız yanına gelir ve kafasına kirli Kersey çorabını yiyerek olay yerinden uzaklaşır. 

Paul’un bu ilk vukuatından sonra keyfi az da olsa yerine gelmiştir. Ancak asıl aydınlanmayı iş için gittiği Tucson’da yaşayacaktır. Burası hala vahşi batının ruhunu koruyan silahın serbest olduğu bir bölgedir. Babasının avda avlanmasından sonra silahlardan uzak durmuş olan Paul doğuştan yetenekli bir silahşör olduğunu çok geçmeden kavrar. Ziyaret ettiği kişinin de “Bizim burada hırsızlık olmaz çünkü herkesin kendini korumak için silahı vardır.” gibi gazlamaları ve eve dönüş yolunda kendisine hediye ettiği tabanca ile sonun başlangıcı hazırlanır. 

Paul New York sokaklarına döndüğünde geceleri hırsızları, kapkaçcıları öldüren bir vigilante’ye dönüşmüştür. Sabahları işinde gücünde bu sessiz adam akşam olduğunda Batman’in farklı bir versiyonuna dönüşür. Çok geçmeden şehir kurtarıcısını bağrına bassa da polis adım adım yaklaşmaktadır. 

Death Wish002

“Polis bizi koruyamazken oturup duracak mıyız?”, “kendisine zorbalık yapılırken susana ne denir, uygar mı?” gibi diyaloglarla özgürlükçü liberal anlayışa kafa tutan Paul karakteri ile Charles Bronson’un ilk büyük sansasyon yaratan filmi Death Wish böylece kaçma kovalamaca ile devam eder. 

Zamanında özellikle silahsızlanmaya karşı tavrı, şiddete verdiği ayarsız şiddet ile büyük tepki toplayan film yine de başarılı bulunmuştur. 20 yıl içinde dört devam filmi de çekerek iyice köklerinden kopup adeta bir çizgi romana dönmüştür. 

Charles Bronson’un daha önceleri çektiği büyük beğeni toplayan westernlerdeki yan rollerinden sonra ana karakter oyuncusu olarak tek adamlığa terfisini de müjdeler Death Wish. Özellikle The Great Escape (1963)  ile Avrupa’da tanınan bir oyuncu olmasına rağmen Hollywood’da star mertebesine geçişi de bu filmle sağlamıştır. 

Romanın yazarı Brian Garfield’ın bile kendi mesajının tam tersini savunduğu için nefret ettiği film zaman içinde vigilante filmleri arasında bir mihenk taşı olarak yer alacaktır. Ayarsız şiddetin meşrulaştırılmasına zemin hazırlayan film bütün Amerikan muhazakar beyaz yakalıların isteklerini karşılasa da mesajlara gülüp geçtiğinizde aslında eğlencelik hoş bir vakit geçirme aracı olarak seyredilebiliyor. 

Death Wish003

Yine de coşkulu bir özgürlük savaşçısı iseniz tabii ki senaryo zaman zaman ırkçı söylemlerle de tepkinizi çekecektir. Ancak günümüz sineması göz önüne alındığında Death Wish’in vurucu şiddeti de çok naif kalıyor. 

2003 yılında aramızdan ayrılan video zamanlarımızın çirkin aksiyon yıldızı Charles Bronson’u bir parça da seviyorsanız Death Wish kendisini anmak için iyi bir film. Filmin ilginç süprizleri ise sayısız grammy sahibi ünlü jazz müzisyeni Herbie Hancock’un müziklerine el atmış olması. Ayrıca dikkatli gözler ilk defa kamera önüne geçen Jeff Goldblum ve Denzel Washington’ı da hırsız, vandal rollerinde fark edebilirler.

fb42a9c20aa775bbd77db85a5887e039

 

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Filmin hakkını veren güzel bir yazı olmuş.

    Bu seride Death Wish 3’ün finalindeki bazuka sahnesi favorimdir !

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Los Cronocrimenes / Timecrimes (2007)

Zamanda yolculuk mevzusunu ufak bir sos olarak kullanan Los Cronocrimenes
blank

Zwart Water / Dehşetin Gözleri (2010)

Yaz aylarında vizyon takvimi yavaşlamışken gelen Avrupa korkularına alışığız. Zwart