Kült Filmler Zamanı: Eyes Without a Face (1960)

7 Nisan 2016

Sinema tarihinde bazı hipnotik, şiirsel filmler vardır, Paul Thomas Anderson’ın “There Will Be Blood”ı (2007) ya da Andrey Tarkovski’nin “Solaris”i (1972) gibi. Bu filmlerde görüntü, hikayeyi olabildiğince arka plana iter, flulaştırır ve dört bir yanınızdan sizi adeta kuşatır. Eğer modunuz uygunsa, bir nevi bombardıman şeklinde ekrana yağan benzersiz imgelerin tutsağı olursunuz. Takriben 15 yıl kadar önce Bahariye’de (Moda), hakkında hiçbir şey bilmeden sadece kapağına bakıp/aldanıp VCD’sini satın aldığım (tabii ki, donuk gözlerle bakan Christiane ve unutulmaz maskesi!) Georges Franju başyapıtı “Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage, 1960) de böyle bir deneyimdi. Uzunca bir süre; gecenin karanlığında ıssız bir ormana doğru yürüyen sükut içindeki Christiane ve etrafında uçuşan güvercinleri aklımdan çıkaramamıştım, tıpkı Akira Kurosawa’nın “Ran”ının (1980) finalinde uçuruma doğru yürüyen kör delikanlıyı bir türlü aklımdan çıkaramadığım gibi…

Kült Filmler yazı dizisindeki 11. filmimiz işte bu Georges Franju şaheseri “Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage, 1960) olacak. Önce birçok kaynakta gördüğüm bir yanlışı (ve haksızlığı) düzeltmekle işe başlamak istiyorum. Jean Redon’un filme kaynak teşkil eden kitabı 1959 yılında tamamlanmış ve “Fleuve Noir”in korku ve fantezi hikayelerini içeren ‘Angoisse’ serisi içinde basılıp, yayınlanmasına karar verilmiş ama aynı anda yazardan bir tretman yazması talep edilmiş çünkü eserin sinemaya da uyarlanması kararlaştırılmış. Kitap önce yazılmış, burası önemli. Ama kitap henüz basılmadan evvel film projesi önceliklendirilmiş, o nedenle kitabın 1959 tarihli ilk baskısının kapağında filmden kareler yer alıyor. Haliyle de Redon’un kitabı Amerika’da sıkça karşımıza çıkan filmin romanlaştırılması (novelization) olduğu izlenimi veriyor, tahmin ediyorum yazarları yanıltan da bu.

Neyse, yukarıdaki kısa girişten de anlayabileceğiniz üzere “Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage) aslında 1959 senesinde prodüksiyonu tamamlanmış bir film ama 1960 yılının ilk aylarında gösterime girebilmiş. Bazı kaynaklarda 1959 görürseniz, sebebi budur, ben yazı boyunca 1960 yılını tercih ediyor olacağım.

Eyes Without a Face 1

Gelelim filme. Açılıştayız. Gece karanlık, arabayla giden bir kadın var. Araba bir nehrin kenarında duruyor, direksiyondaki kadın arabada taşımakta olduğunu anladığımız bir cesedi sürükleyerek getirip, nehre atıyor. Başlı başına dehşet verici bir sahne. Cesetten kurtulmaya çalışan bir kadın olduğu için değil, ceset de bir kadına ait olduğu için!..

Daha sonra Alida Valli’nin canlandırdığı bu kadının, Génessier (Pierre Brasseur) isminde, profesör ünvanına sahip, saygın, zengin ve başarılı bir cerrahın yardımcısı/asistanı (hatta sevgilisi) Louise olduğunu öğreniyoruz. Dr. Génessier cilt nakli ile uğraşıyor, kobay olarak da köpekleri (ve güvercinleri) kullanıyor. Louise’nin kurtulmaya çalıştığı cesedi bulan ve soruşturmayı yürüten polisler Doktor Génessier’e geliyorlar. Cesedi teşhis eden doktor, cesedin kayıp kızı Christiane’e (Edith Scob) ait olduğunu söylüyor, bir kez daha irkiliyoruz. Sonra cenaze sahnesi geliyor, kızının cenazesinin ardından Dr. Génessier malikanesiyle bitişik olan kliniğine gidiyor. Ardından Génessier’in sebep olduğu bir kazada yüzü ağır bir şekilde hasar göre kızı Christiane’nin halâ yaşadığını ama doktorun bir türlü tam anlamıyla başarıya ulaşamayan cilt nakli ameliyatları nedeniyle, yardımcısı Louis ile beraber, genç ve güzel denekleri bu işte kullandıklarını öğreniyoruz. Asıl şok burada yaşanıyor. Doktorun kendi hatası yüzünden yüzü ciddi biçimde tahrip olmuş kızına yüz nakli yapmak için masum insanları kesip biçen bir psikopat olduğunu öğreniyoruz. Ya da sadece kızını çok ama çok seven ve bunun için herşeyi yapmaya hazır bir baba olduğunu…

Eyes Without a Face 2

Kendisini de ameliyat eden ve eski güzelliğine kavuşturan doktora ölümüne sadık olduğunu öğrendiğimiz Louise ise bir yandan yeni genç ve güzel kızlar bulmak için şehri turlamaya devam ediyor. Tüm bu boşboğazlıkları niye yaptım çünkü bu filmin adını korku ve dehşet sineması tarihine altın harflerle kazımasına neden olan şey filmin sarsıcı hikayesi ve sürprizleri değil, o hikayenin bize birbirinden çarpıcı, etkileyici hatta bazen hazmı güç bir şekilde anlatılma biçimi. Franju’nun başarısı bu kederli çöküş hikayesini ele alış şeklinde yatıyor. Franju’nun istismar sinemasına kaymamaya gayret eden dengeli dramatizasyonu ve görsel stili, hikayeyi kısa sürede aşıp, yaşanan izolasyonu, çaresizliği (tıpkı benzer bir durumda olan köpeklerle kurduğu analojide olduğu gibi) ve trajediyi imgelerle bir tablo gibi işlemeye başlıyor ve film Fransız Sinema Tarihi’nin kilometretaşlarından biri olmayı başarıyor. Aynı dönemde Jean-Luc Godard, Claude Chabrol ve François Truffaut’un başını çektiği Fransız Yeni Dalgası sinema dünyasında fırtınalar kopardığı için “Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage, 1960) ilk yıllarda biraz görmezden geliniyor ve hak ettiği yere uzunca bir müddet gelemiyor. Fransız Sinematek’inin kurucularından Georges Franju da 1960’larda peşpeşe sağlam işler çıkarmış olmasına rağmen bir yönetmen olarak hak ettiği saygıyı bir türlü görmüyor. Yeni Dalga’nın başarısının gölgesinde kalıyor, diyelim. Tıpkı (en çok sevdiğim iki Fransız yönetmen) Jean Pierre Melville ve Henri-Georges Clouzot olayında olduğu gibi…

Aslında film, dehşetin pik yaptığı çoğu sahnede sessiz sakin, dingin bir üslup benimseyip yaşanan ıstırabı filmin her karesine sinen karanlık atmosferiyle anlatma/aktarma yoluna gidiyor, bunun tek istisnası, o meşhur yüz ameliyatı sahnesi. O sahnenin biraz zorlayıcı olduğunu kabul etmek gerek. Genel olarak filmde hemen hemen herşey tıkır tıkır çalışıyor. Oyunculuklar iyi. Bir maskenin ardında bile yaşadığı ölümcül yalnızlığı ve üzerine adeta bir karabasan gibi çöken kederi rahatlıkla yansıtmayı başaran Edith Scob böylesi zor bir rolde kendisinden beklenilmeyecek ölçüde iyi. Çok zor bir işin altından başarıyla kalkmış olmalı ki, Franju onunla bundan sonra çektiği dört filmde daha çalışmış.

Eyes Without a Face 4

“Eyes Without a Face”in (1960) diyalogları iyi yazılmış, gereksiz muhabbet yok. Christiane’nin nişanlısı Vernon ile müfettiş Parot gibi yan-karakterler iyi çizilmiş. Senaryonun başarısı tesadüf değil. “Eyes Without a Face”in (Les yeux sans visage, 1960) senaristlerinden biri Claude Sautet. Sautet aynı zamanda yönetmen yardımcısı. Uyarlamayı yapan ve romandaki odak noktasını (odak romanda doktor imiş, filmde ise kız) film için değiştiren asıl senaristler ise Boileau-Narcejac (Pierre Boileau ve Thomas Narcejac) ikilisi. Yani Henri-Georges Clouzot için efsanevi “Les Diaboliques”ü (1955) ve Alfred Hitchcock için o muazzam “Vertigo”yu (1958) adapte eden ikili. Hikaye boşluksuz ilerliyor. Neredeyse sıfır diyaloglu kanlı final başlı başına müthiş bir sekans. Bu arada Doktor Génessier’in “Gülümse. Ama çok değil.” (“Smile. Not too much.”) repliği en sevdiğim replikler arasındadır. Filmin görüntü yönetimi Eugen Schüfftan’a emanet. Schüfftan, hiç şüphesiz Franju ile beraber, sinema tarihinin en iyi siyah-beyaz kabuslarından birini ekrana taşıyor, hem de büyüleyici çerçevelemelerle. Bir tek müziklerle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum, şahsi kanaatimce Maurice Jarre’nin bazı bestelerinin filmin ciddiyetiyle tam olarak örtüşmediği sahneler mevcut (açılış sahnesi ve bu sahnede çalan müzik gibi).

“Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage, 1960) gibi kült bir klasiğin sinemasal izlerini sürmek kolay değil, bariz bir şekilde etkilediği çok sayıda dünyaca ünlü yönetmen var, en başta da filmin “Faceless” (1988) isminde farklı bir versiyonunu yapan Jesús Franco ve o tüyler ürpertici “The Skin I Live In” (2011) filminin yönetmeni Pedro Almodóvar (bunu bizzat kendi açıkladı). Öte yandan John Carpenter “Halloween”de (1978) kullandığı ve bugün bir klasik haline gelen Michael Myers maskesini “Eyes Without a Face”deki Christiane’in maskesinden esinlenmiş olabileceğini söylemiş. John Woo’nun unutulmaz aksiyonu “Face/Off”u (1997) bilmem belirtmeye gerek var mı? Hem yüz nakli ameliyatı sahnesi hem de oradan oraya uçuşan güvercinler akıllarda soru işareti kalmasına izin vermiyor zaten. Leos Carax’ın o benzersiz “Holy Motors”u  (2012) ve Franck Khalfoun’un Elijah Wood’lu yeniden çevrimi “Maniac” (2012) da “Eyes Without a Face”e (Les yeux sans visage) saygı duruşunda bulunan önemli filmler.

“Eyes Without a Face” (Les yeux sans visage, 1960) bugün hem Fransız sinemasının hem de genel olarak korku ve dehşet sineması tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. İnanın bana, kült kelimesini bu kadar hak eden çok az film vardır. Mutlaka izleyin. Ve korkun. Ama çok değil.

Öteki Sinema için yazan: Ertan Tunç

[box type=”info” align=”aligncenter” class=”” width=””]

KAYNAKLAR

Hawkins, Joan. “Cutting Edge: Art-horror and the Horrific Avant-garde”, 2000. University of Minnesota, ABD.

Hutchings, Peter. “Historical Dictionary of Horror Cinema”, 2008. The Scarecrow Press, Inc., İngiltere.

Paszylk, Bartùomiej. “The Pleasure and Pain of Cult Horror Films: An Historical Survey”, 2009. McFarland & Company, Inc., Publishers, İngiltere.

Schneider, Steven Jay. (editör), “Fear Without Frontiers: Horror Cinema Across The Globe”, 2003. FAB Press, İngiltere.

www.imdb.com

https://en.wikipedia.org/wiki/Eyes_Without_a_Face

http://brooligan.blogspot.com.tr/2008/07/eyes-without-face.html

http://sensesofcinema.com/2007/cteq/yeux-sans-visage/ [/box]

blank

Ertan Tunc

Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler, giallolar ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir. İletişim: ertantunc@gmail.com

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Amsterdamned (1988)

Giallo ile polisiye arasında hassas bir noktada duran Amsterdamned, her
blank

Günah Şehrinde Son Tango: The Windmill Massacre (2016)

Katliam günü ortalama bir film, türün meraklısı seyircilere hikâye tarafında