Timecop (1994) 1 – Timecop 012

Timecop (1994)

20 Ocak 2013

Timecop posterEvet bunu yaptım. Vaktim ve imkanım vardı, o halde neden geciktiriyorum ki dedim ve dün gece doksanların fenomen bilimkurgusu Timecop filmini seyrettim. Artık rahatlıkla söyleyebilirim ki sinemayla ilgilenen her insan evladının yetişkin kafayla en az bir JCVD filmi tecrübe etmesi gerekiyor.

Başlangıçta bu sınav için tercihim Cyborg ya da Bloodsport’tan yanaydı ama sonradan Timecop hakkında gerçekten hiçbir fikrim olmadığını fark ettim. Zamanı için iddialı efektleri ve 27 milyon dolar gibi gayet ciddiye alınası bir bütçesi olduğu düşünüldüğünde Timecop’u niye kıyıya köşeye atmıştık? Buram buram doksanlar, yanarlı dönerli uçan tekmeler, üstüne hafif cyberpunk biraz da zaman yolculuğu… Seyrettim. Baştan sona seyrettim, bir saniye bile sıkılmadım. Timecop, 2010’lu yıllarda hala 90’ları aşamamış bünyeler için (ki en başta kendimi bu gruba dahil ederim) itinayla biçilmiş bir bilimkurgu aksiyon.

Hikayemiz 1994 yılında başlıyor. Zaman yolculuğu bulunmuş ve polis teşkilatı tarafından korumaya alınmıştır. Time Enforcement Commission (TEC) isimli polis timi fırsatçıların geçmişe gidip kolay yoldan para kazanma planlarını durdurmaya çalışmaktadır. Max Walker (Van Damme) teşkilatın ilk kuruluş zamanlarında kimliği belirsiz bir grubun saldırısına uğrar ve karısı Melissa’yı kaybeder. Kendini zaman suçlarını cezalandırmaya adamış Max bundan on yıl sonra, 2004’te bazı anomalileri çözmek için 1929’a gönderilir. Eski ortağı Atwood, yaklaşan büyük krizin bilinciyle borsa oynamakta ve büyük bir servet kazanmayı planlamaktadır. Atwood’u tutuklayan Max kısa zamanda aslında olayların göründüğünden daha karmaşık olduğunu öğrenir. TEC’in başkanı Senatör McComb Amerikan başkanlığına oynamakta ve bunun için gerekli maddi desteği geçmişten sağlamaya çalışmaktadır. Senatör’ün sırrını bilen Max artık bir hedeftir ve hayatta kalması, zaman tünelinde ne kadar hızlı koşabildiğine bağlıdır.

Öncelikle şunu belirtelim, Timecop aslında bir çizgiroman filmi. Proje için 1992 yılında Dark Horse tarafından basılan üç sayılık Tiimecop hikayelerinden ilham alınmış, hatta senaryo bile serinin yazarı Mark Verheiden’e yazdırılmış. Masamızdaki hikaye muhteşem bir sci-fi değil, iyi bir çizgiroman mıydı onu da bilmiyorum ama kendini sinemada var edecek kadar  şansı yaver gitmiş.

Timecop orta

Filmin çizgiroman dünyası ile ilişkisini şimdi bir kenara bırakabilir ve Timecop’u seyrederken neden kendinizden geçeceğinize değinebiliriz. Cevap dört harfin içinde saklı: JCVD! Uzun zamandır bir filmde oyuncusu tekme atsın diye bu kadar debelenildiğini inanın görmemiştim. Senaryoyu unutun, zaman paradokslarını takmayın, derin bir nefes alın ve sadece Van Damme’ın ayak bileklerine odaklanın. Timecop, resmen arkadaşlarınızla toplanıp tekme sayısına bağlı içki oyunları oynayabileceğiniz türden bir eğlence bombası.

Tabii vakit sadece tekmeyle geçmez derseniz de haklısınız. Sonuçta Timecop’u diğer Van Damme filmlerinden farklı kılan bir şeyler olmalı. Timecop 90’ların karanlık cyberpunk atmosferini az çok bünyesine taşımış bir film. Gelecek tasviri olan 2004 yılının sokaklarını ya da insanlarını çok görmüyoruz ama yaratılan atmosfer eğreti de gelmiyor. Pek tabii ki milyonlarca havada kalan nokta var, senaryo kırık çıkık dolu ama gönlümüzü bununla üzmeye gerek var mı? Belli ki Timecop, JCVD’yi yeni nesil bilimkurguya adapte etme çabasıyla çekilmiş bir film, az mantık bol tekme olacakmış, olmuş da.

Senaryo zayıf evet ama alıştığımız kötü aksiyon filmlerine oranla standartların üstünde diyebiliriz. Kör göze parmak didaktik mesajlar ya da ızdırap halini alan uzun (ve ucuz) romantik sekanslar yok. Romantizm pek tabii var ama dozu yerinde olmuş. Kötü senatör rolünde Ron Silver ise gerçekten bu filme tam oturmuş. Açıkçası zevkle seyrettirdi kendini.

Timecop 012

Tabii doksanların ortasından bahsediyorsak her aksiyon-bilimkurguya dondurma sosu gibi CGI koyma fetişini de yadsıyamayız. Timecop’un zaman yolculuğu kısımlarında efektler gerçekten stil sahibi iken dövüş sahnelerine eklemlendirilmeye çalışılanlar aşırı eğreti olmuş. Vücudunun yarısı donmuş adamı tekmeyle parçalama sahnesi filmi bir anda  (ve yersizce) yetişkin düzeyine çekecek cinsten (Bu arada biz seyirciler o zamanlar nasıl bir ruh hastası imaja sahipmişiz ki yapımcılar o tekme sahnesinden naif bir zevk alabileceğimizi düşünmüşler). Filmin finalindeki garip metamorfoz ise her şeyi daha netleştiriyor: Belli ki bu efektlerin hepsi JCVD usülü bir Terminator 2 yaratmak için kullanılmış. Peki olmuş mu? Kesinlikle olmamış. Gene de seyredilir mi? Ekrandaki onca tekmenin cazibesine hayır diyecek bir irade düşünemiyorum.

Timecop sayesinde anladım ki her doksanlar aşığının kalbinde JCVD vursun diye iki tekmelik boşluk var. Umut Sarıkaya’nın yıllardır Bloodsport’a kafayı takması hiç boşuna değilmiş, bunu anladım. Timecop’a şans verin, doksanlar sizden bu kadarını talep etmeyi hakediyor.

Yigilante Kocagöz

Not: Dövüş sineması tarihinde kendi kopyasıyla başrolü bu kadar sık paylaşan başka oyuncu yoktur herhalde. Ya özel olarak üretilmiş klonu, ya ikiz kardeşi, ya geçmişten/gelecekten kopyası… Bir sebepten yapımcılar perdeye aynı anda iki Van Damme sıkıştırmaya doyamıyorlar. Timecop da nasibini alıyor bu adetten tabii. Olsun, olsun. Timecop iyi, Timecop güzel…

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

3 Comments

  1. yigilante bey hatırlarsanız lanetlitepe nin 99 yapımı o enfes atmosfere sahip filminin eleştirisini yazacaktınız unuttunuz mu yoksa ? bu timecop eleştirinizde 90 lar meraklıları için güzel bir yazı olmuş. yönetmenide hyams tır ki hakkı yenen bir 90 lar yönetmenidir kendisi.

  2. lanetlitepe hep aklımda ama inanın hep bir şeyler önüne geçti, itelenip durdu film. Ama artık iki kere yapılan ısrarı kırmak olmaz, çok yakın zamanda yazıyı hazırlayacağım :)

  3. Van Damme’ı bu filmdeki saç modeliyle Zeki Müren’in kayıp kardeşi olarak yutturabiliriz bence… O derece fönlü ve gür bir saç… Geçmiş zaman ne acayip!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Yor, the Hunter from the Future (1983) 2 – yor

Yor, the Hunter from the Future (1983)

Yor The Hunter From The Future, Antonio Margheriti‘nin ülkemizde çektiği,
A Wind Named Amnesia (1993) 3 – A Wind Named Amnesia 3

A Wind Named Amnesia (1993)

Dünyanın sonu temalı senaryoları bugüne dek en az binlerce kez