35. İstanbul Film Festivali’nin Öteki Filmleri

3 Nisan 2016

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 35. İstanbul Film Festivali bu yıl 7-17 Nisan 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Bu seneki festival programında 187 uzun metrajlı, 10 kısa ve 24 deneysel film yer alıyor. Festival, 25 bölümde 62 ülkeden 223 yönetmenin toplam 221 filminin gösterecek. Bu denli zengin bir program içinden film ayıklamak kolay iş değil. Her sene yaptığımız gibi bu sene de programdaki öteki filmlerin peşine düşelim.

Öteki Sinema için hazırlayan: Murat Kızılca

Site olarak favori bölümümüz tabii ki Geceyarısı Çılgınlığı! Bu sene de aynı geçen sene olduğu gibi kısır bir seçki ile karşı karşıyayız. Bölümde yer alan 3 film arasında en dikkat çekeni Wes Craven anısına gösterilecek olan A Nightmare on Elm Street ki ustanın en önemli filmlerinden belki de birincisi. Beyazperdede izleme deneyimi tadından yenmez.

ELM SOKAĞINDA KÂBUS | A NIGHTMARE ON ELM STREET

A Nightmare on Elm Street (1984)

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz korku sinemasının usta ismi Wes Craven´ı başyapıtıyla anıyoruz… Modern korku sinemasının kilometre taşı filmlerinden Elm Sokağı´nda Kâbus, bir grup gencin, rüyalarında Freddy Krueger isimli seri katilin işlediği cinayetlere kurban gitmesini anlatır. Bu gerçeküstü korku filmini benzersiz kılan başlıca unsur ise kazağı, şapkası, bıçaklı eldiveni ve garip mizah anlayışıyla sinema tarihine geçen Freddy Krueger karakteridir hiç kuşkusuz. Bu klasiği izlemek için salonda yerinizi alırken malum tekerleme de kulağınızda olsun: “Bir, iki… Freddy senin için geldi!”

İBLİS | DEMON

Demon (2015)

Geçtiğimiz yıl filminin yarıştığı Gdynia Film Festivali sırasında kaldığı otel odasında intihar eden Polonyalı yönetmen Marcin Wrona´nın vasiyet filmi, Piotr isimli genç bir adamın, bir arkadaşının kız kardeşiyle evlenmek üzere İngiltere´den memleketi Polonya´ya dönmesiyle başlıyor. Müstakbel eşinin ailesine ait terk edilmiş bir eve yerleşen Piotr, daha ilk günden garip sesler duyuyor ve gelinlikli bir kadının hayalini görüyor. Ertesi gün evin bahçesinde gerçekleşen düğün ise peşpeşe gelişen tekinsiz olaylarla bir kâbusa dönüşüyor. Son yılların en özgün ve en çarpıcı korku filmlerinden biri olan İblis, Polonyalı usta besteci Krzysztof Penderecki´nin müzikleriyle daha da ürkütücü bir hal alıyor.

[divider style=”solid” top=”20″ bottom=”20″]

Gelmiş geçmiş en yaratıcı yönetmenler arasında sayılan Otto Preminger seçkisinde yer alan 10 filmden tamamını tavsiye ediyoruz.

OTTO PREMINGER: BİR YÖNETMENİN ANATOMİSİ

Otto Preminger

Otto Preminger, Jacquette Rivette’i 1954’te mizansen üzerine yazıp çizmeye iten bir mizansen ustası. Aynı zamanda tabulara yer verdiği filmlerin gösterilmesi için girdiği hukuk mücadelesini kazanarak 1950’lerde sinemayı özgürleştiren bir öncü. Kavga gürültü tutunduğu stüdyo sisteminden kopup bağımsız filmler de çekerek sinemada kararı yönetmenlerin vermesi gerektiğini en erken idrak eden isimlerden biri. Festival, sinema tarihinin en özgün, en bağımsız ve en yaratıcı yönetmenlerinden Otto Preminger’i, ölümünün 30. yıldönümünde 10 önemli filminin yer aldığı özel bir bölümle anıyor.

[box type=”shadow” align=”aligncenter” class=”” width=””]

  • KANLI GÖLGE | LAURA (1944)
  • KALDIRIMLAR BİTİNCE | WHERE THE SIDEWALK ENDS (1950)
  • DÖNÜŞÜ OLMAYAN NEHİR | RIVER OF NO RETURN (1954)
  • ALTIN KOLLU ADAM | THE MAN WITH THE GOLDEN ARM (1955)
  • AZİZ JAN | SAINT JOAN (1957)
  • GÜNAYDIN HÜZÜN | BONJOUR TRISTESSE (1958)
  • BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ | ANATOMY OF A MURDER (1959)
  • WASHINGTON´DA FIRTINA | ADVISE AND CONSENT (1962)
  • KARDİNAL | THE CARDINAL (1963)
  • KÜÇÜK KIZ KAYBOLDU | BUNNY LAKE IS MISSING (1965) [/box]

[divider style=”solid” top=”20″ bottom=”20″]

Gömülü Hazineler, festivalin yeni bölümlerinden. Alkan Avcıoğlu’nun küratörlüğündeki bölümde birbirinden iştah açıcı 4 film yer alıyor. Sinema tarihinin çeşitli sebeplerle gömülü kalmış hazinelerini yeniden keşfetmek için harika bir fırsat.

KOYUN KATİLİ | KILLER OF SHEEP

Killer of Sheep (1978) 35. İstanbul Film Festivali

Amerikalı dâhi sinemacı Charles Burnett´ın hem ilk filmi hem ilk başyapıtı. Düşük bütçeli ve amatör oyuncuların rol aldığı Koyun Katili, Los Angeles´ta geçiyor. Afrika kökenli Amerikalıların yaşadığı mahallelerin kültürünü ve karakterlerin gündelik hayatlarını İtalyan Yeni Gerçekçiliği´nin izinden giden bir anlatımla gösteren film, bir mezbahada çalışan Stan´in işinin aile hayatına etkisini hümanist dokunuşlarla aktarıyor. Burnett´ın filmini Afro-Amerikan müzik tarihinden harika parçalarıyla güçlendirmesi anlatımı benzersiz kılıyor. Koyun Katili, müzik parçalarının telif sorunu nedeniyle, hak ettiği görünürlüğe, çekildikten ancak 30 yıl sonra kavuşabilen gizli bir mücevher.

KUM SAATİ SANATORYUMU | THE HOURGLASS SANATORIUM

The Hourglass Sanatorium (1973) 35. İstanbul Film Festivali

Hayranları arasında David Lynch, Francis Ford Coppola ve Quay kardeşler gibi isimler bulunan Polonyalı yönetmen Wojciech Has, hâlâ şiddetle keşfedilmeyi bekleyen usta bir yönetmen. 1965 tarihli kült klasiği Zaragoza´da Bulunmuş Elyazması dışındaki filmleri izleyici karşısına nadiren çıkabilmişti. Zamanında Polonya tarafından yurtdışına çıkarılması yasaklanan Kum Saati Sanatoryumu, gizlice gönderilen kopyasıyla Cannes´da gösterilmiş ve Jüri Özel Ödülü kazanmıştı. 2000´lerde, kopyası Martin Scorsese sayesinde restore edilen film, hikâyeden çok biçim ve atmosferle ilgilenen, görüntü yönetimiyle büyüleyen fantastik, sürreel bir düş. Ya da Derek Elley´nin deyişiyle “Akıllara durgunluk veren bir çalışma, Mahler´in bütün senfonilerinin bir araya toplanmasının sinematografik muadili.”

HÜZÜNLÜ BELLADONNA | BELLADONNA OF SADNESS

Belladonna of Sadness (1973)

Sinema tarihinin en sıradışı, cüretkâr ve psikedelik animasyonlarından biri. Fransız tarihçi Jules Michelet´in La Sorcière isimli kitabından uyarlanan film, köyün baronu tarafından tecavüze uğradıktan sonra şeytanla anlaşma yapan Jeanne´ın hikâyesini anlatıyor. 14. yüzyılda geçen bu Japon animasyonu, cinsellik üzerine adeta bir metafor bombardımanı, tabu yıkıcı ve kafası dumanlı bir film; tarot kartlarının imge dünyası ile Gustav Klimt ilhamlı bir görsel şölen. Son yılların en önemli keşiflerinden biri olarak gösterilen Hüzünlü Belladonna, ilk çıktığı yıllardan bu yana uzun süre ulaşılamayan bir filmdi. 2015´te restore edildi ve Amerika dahil dünyanın pek çok ülkesinde ilk kez 2016´da gösteriliyor.

OUT 1: SPECTRE

Out 1 Spectre (1972)

Yeni Dalga´nın fikir babalarından Jacques Rivette, Paris´teki bir grup tiyatrocu üzerinden 1968 ruhuna, sanata ve siyasete dair bir meditasyon olarak nitelendirilebilecek Out 1´i tamamladığında son kurgusu 750 dakikanın üzerindeydi. Fransa´da bu episodik film yayınlanamadı ve bir özel gösterimin ardından kayıplara karıştı. Rivette, bir yıl sonra Out 1: Spectre adı altında 250 dakikalık yeni bir kurgu yarattı. Bu film de birkaç festival gösteriminin ardından yok oldu. Yıllar içinde filmi tek kopyasından veya 16mm´den aktarma kötü kaliteli VHS kopyasından izleme şansına erişenler benzersiz bir film, katıksız bir başyapıt olduğunu doğruladı. Çok değil daha düne kadar bir türlü ulaşılamayan bu kayıp hazine, şimdi restore edilmiş kopyasıyla sinemaseverlerin karşısına ilk kez çıkıyor!

[divider style=”solid” top=”20″ bottom=”20″]

NTV Belgesel Kuşağı’nda yer alan Hitchcock/Truffaut kaçmaz.

HITCHCOCK/TRUFFAUT

Hitchcock Truffaut (2015)

Bir sanat dalının yöneldiği istikamete azami derecede etki eden iki yönetmen, Alfred Hitchcock ve François Truffaut. İkisi arasında kurulmuş bir köprü var: Truffaut´nun Hitchcock´la 3 gün boyunca yaptığı söyleşiden derlediği, 1966 yılında yayımlanan kitabı Hitchcock´a Göre Sinema. Kent Jones´un belgeseli Hitchcock/Truffaut, bir soru soruyor sinemanın halihazırdaki büyük yönetmenlerine: “Bu kitap sinemaya bakışınızı nasıl etkiledi?” Fincher, Schrader, Scorsese, Assayas, Bogdanovich ve pek çok isim, yılın heyecanla beklenen belgeselinde iki büyük yönetmene saygı duruşunda bulunuyor.

[divider style=”solid” top=”20″ bottom=”20″]

Ayrıca Türk Klasikleri Yeniden bölümündeki Sürü (1978) ile Sinema Onur Ödülleri bölümünden İki Gemi Yanyana (1963), Gözleri Ömre Bedel (1964) ve Gırgıriye (1981), eski Türk filmlerini beyazperdede izlemeyi düşleyenler için önemli bir fırsat sunuyor.

Not: Filmlerle ilgili tanıtım yazıları İKSV Film sayfasından alınmıştır.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

3. Gaziantep Nar Film Festivali’nden Notlar

Bu yıl Nar Sanat Vakfı’nın katkılarıyla üçüncüsü düzenlenen Gaziantep Nar

Güdümlü Politika ya da Tanımsız Kaygı: Altın Koza Ödülleri

Kucaklama politikası her ne kadar sevecen ve realist görünse de