Gilliamesk: Delirmiş Bir Sinemacının İtirafları! 1 – gilliamesque

Gilliamesk: Delirmiş Bir Sinemacının İtirafları!

4 Ekim 2016

gilliamesque-book-cover-530x699Gilliamesk bir itiraf biyografisi, sıkışmış düşüncelerin son bir silkinişle duvara fırlatılmış hali ama bu bir itiraf değil; sinemayı çocukluğumdaki gibi seviyorum, bunu defalarca yazdım. Palavracı şövalyeler, hafifmeşrep prensesler, beceriksiz büyücüler, şişmanlayıp uçamayan ejderhalar… Masal diyarlarından kaçarken ayarı bozulmuş ne kadar şey varsa filmlerde görmek hoşuma gider. Filmler bana sinemanın büyülü bir şey olduğunu yeniden hatırlatır ve gerçek dünyadan kaçmamı sağlayan kanatlı atlara dönüşürler.

80’lerde çocuk olmanın harika tarafları var. Örneğin, bir Terry Gilliam filmiyle küçük bir kasabanın sıradan bir video kiralamacısında karşılaşabiliyorsunuz. Düşünsenize; Baron Munchausen’in Serüvenleri, marangoz işi bir film rafında, Gece Yaratıkları (Neon Maniacs) ile Karate Kid filmlerinin arasından el sallıyor. Bu şimdilerde asla sahip olamadığımız bir rastlantısallık, tasarlanmamış bir ayrıcalık.

Bir sinema delisi (deli kelimesini gerçek anlamında kullanıyorum) olan Terry Gilliam filmlerini videoda keşfettikten sonra yönetmenin gerçek bir takipçisi oldum ve sonraki hiçbir işini kaçırmadım. Grimm Kardeşler (2005) ile bir stüdyo yönetmenine dönüşmüş olsa da bazen çocukluğumdaki haliyle el sallıyordu.

Gilliameskİstanbul Film Festivali’nde izlediğim The Zero Theorem (2013) ustanın yakıtının tükendiğini, artık kendi deliliğini taklit eden bir sinemacıya dönüştüğünü gösterdi. Bu benim için oldukça üzücü olsa da hayat sürprizlerle dolu! Bir sinemacının en sevdiğiniz halini onun kaleminden çıkan bir kitapta görmek ise oldukça şaşırtıcı. Bu kez izlemiyor, okuyorum ve en az Brazil zamanlarındaki kadar zevk alıyorum bu tuhaflıktan…

Gilliamesk’i, sevgili Başak Bıçak “al, sen bunu çok seveceksin” diyerek tutuşturdu elime… Cüsseli bir eser olduğundan seyahatlerde yanımda taşıyamadım, bu yüzden de okumaya biraz geç başladım ama başladıktan sonra da bitene kadar bırakamadım!

Müthiş, inanılmaz, kafa açıcı bir eser, İsa’yı görmüş bir havari kadar mutlu hissettiriyor ve okuduktan sonra başkalarına da anlatmak için sınırsız bir istek duyuyorsunuz. Kitap, Gilliam’ın çok sevdiği o asit kafasına kitap okuyarak ulaşma acayipliğini yaşatıyor çünkü sadece yazılarla değil bir hazineye sahip olduğunuzu hissettirecek kadar özel görsellerle bezenmiş. Her sayfada dakikalarca duruyor, her şeyi sindirmeye çalışıyorsunuz, aksi mümkün değil. Tam bir sinefil çılgınlığı…

tumblr_nz7qlwab5s1t3i99fo2_1280

Adamın yaşadığı her şey, kıskançlıkları, hayranlıkları film yaparken geçirdiği cinnetler, yapamadığı filmler, dostlukları, oyuncularıyla yaşadıkları, stüdyo sistemine olan bitmez tükenmez gıcıklığı, festival deneyimleri ve başka bir dünya Gilliam tuhaflığı bu kitabın içine doldurulmuş. Benim kitaptaki favori kısmım ise Life of Brian’ın yapım aşamasındaki her şeyi saçtığı bölüm.

tumblr_ny7x46exuy1rjj6rzo1_500Terry Gilliam filmlerine bir kasaba videocusunda rastlamak nasıl o yılların ayrıcalığı ise böyle bir esere Türkçe olarak kavuşmak da şimdiki zamanlarda mümkün olan bir keyif.  Kitabı Alfa yayınları (Alfa Biyografi) basmış, lezzet kaybına yol açmayan çeviri ise Bilge Firuze Çallı’ya ait.

Çok fazla kitap incelemesi yapan bir yazar değilim ancak bu kez değdi, yazıyı hala eserin verdiği çakırkeyiflikle yazdığımı belirtmeliyim ki bu çağlama halini anlayın.

Son söz; akademik kitaplar okurum ancak çok hazzetmem, draje kitapları da sevmem, parti ortamlarında sinema bilgimle kız tavladığım yaşları çoktan geçtim o yüzden “trivia” peşinde koşmam! Meğer böyle çılgın ve deneysel bir eseri okumaya çok ihtiyacım varmış. Terry Gilliam gibi bir sinemacının “öbür tarafa götürmeye kıyamadığı” anılarının nasıl şeyler olabileceğini tahmin bile edemezsiniz! Gerçi burada da yapmış numarasını; kitabı okutmuyor, bir film gibi seyretmenizi de sağlıyor. O nasıl olur demeyin, gidin bir yerlerden alıp okuyun. Hemen arkasından tüm Gilliam filmlerini bir kez daha izleyeceğinize eminim!

terry_gilliam_signed_book

blank

Murat Tolga Şen

1973 yılında doğdu. Öteki Sinema'yı 2005 yılında kurdu ve yayın yönetmenliğini üstlendi. OFCS üyesi olan yazar, 2010’da Beyazperde’de yazmaya başladı. 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetti. 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yaptı. Aynı zamanda Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapan Murat Tolga Şen, Öteki Sinema, Beyazperde ve Medyaradar'da da eleştirmenlik yapıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

2019 Yılında Okuduğum En İyi Sinema Kitapları 2 – The Book Thief 2013

2019 Yılında Okuduğum En İyi Sinema Kitapları

Ertan Tunç'un 2019 yılında okuyup beğendikleri arasından seçerek hazırladığı en
Jodorowsky'den Psiko-Büyü 3 – Alejandro Jodorowsky Psiko Büyü

Jodorowsky’den Psiko-Büyü

Jodorowsky, psiko-büyü ile şifacıların, büyücülerin ve yaşlı umacıların misyonunu sanatsal