Casino Royale (2006) yeni bir James Bond’la bizi tanıştıran en iyi “giriş filmi” olabilir. Açılışından finaline dek makine gibi tıkır tıkır işleyen bir film ve ilk bakışta fark edilemeyecek kadar çok nüansla örülü.
Bir Hasan Karacadağ korkusu olan D@bbe’yi gördükten sonra bir daha Hasan Karacadağ bir şeyi olan hiçbirşeyi görmemeye yeminliyken, İçimdeki fantastik olsun çamurdan olsun (filme gönderme yaptım!) mottosuna dayanamayıp bugün kendimi en yakın sinema salonuna attım…. ve bu defa bir daha asla gnctrkcl
Doksanlar denilince ilk akla gelen kült filmlerden biri de Alex Proyas üstadımızın yönettiği The Crow’dur. Doksanlı yılların ex-generation gençliğini oldukca etkilemiş olan film gerek karanlık yapısı gerekse talihsiz bir kaza sonucu Brandon Lee’nin ilk düzgün filminde vefat etmesi sonucu kısa zamanda kült
Day Watch, ara filmlerin genelde düştüğü başı sonu belli olmama durumundan biraz nasibini alıyor ama yine de muadillerine nazaran finali daha iyi kotarıyor.
Frankenstein Conquers the World– Frankenştayn Dünyayı Fethediyor, neredeyse o dönemde popüler olmuş tüm ucuz korku filmleri ve Gojira (Godzilla) filmlerinden nemalanmaya çalışan tuhaf bir melez!