İrili ufaklı 2.500 porno filmde oynadığı söylenen John Holmes, ölümünden sonra porno sektörü tarafından yaşam boyu başarı ödülü ile onurlandırılmıştır.
Türk, karşılaştığı satranç oyuncularının en usta olanlar dışında hemen hepsini yenmiş, Napolyon, Benjamin Franklin, Charles Babbage gibi döneminin ünlü isimlerini topluluklar önünde mat etmiş, endüstri devrimine, telefonun icadına, ilk bilgisayarlara, dedektiflik öyküleri ve fantastik edebiyata esin olmuş dünyanın en ünlü otomatonuydu.
Uluslararası film festivalleri sinema aracılığı ile farklı kültürlerin buluşma noktası olurken, ülke sinemalarından oluşan birer parlamento işlevi de görürler.
Ekstrem Metal, temelleri 80’li yılların başında atılmış olan metal müzik türlerini tanımlamak için kullanılan, bir “genre” (tür) olmaktan çok “çuval kategori” olarak adlandırabileceğimiz bir terim.
Plak mefhumunun başka medyaların sahip olamadığı duygusal bir tarafı var hatta düpedüz acıklı bir nostalji içeriyor. Osman F. Seden’in 1959 yılında çektiği ve başrolünü Zeki Müren’in oynadığı Kırık Plak filmini ele alalım. Daha ismiyle bile bize filmde oldukça üzüntü verici aşk durumlarının
Nasıl Arzu Film geniş aileyi, şenlikli mahalleyi geri getiremedi ise felaket filmleri de ağır ağır çökmekte olan çekirdek aileyi ve babanın sallanan tahtını ihya edemeyecektir.
Robocop (1987), Alex Murphy adlı polisin görev sırasında pusuya düşürülüp feci şekilde öldürülmesinden sonra yapay bir bedende yaşama döndürülüşünün öyküsüdür. Filmde, emniyet gücündeki her polisin OCP'ye ait olması ve onların bedenlerini istediği gibi kullanabilmesi, makineye dönüştürmesi, ürünleşen insanın görsel bir abartıyla sunumudur.
Post-apokaliptik filmleri (“kıyamet sonrası sineması”) kavramsal bir bütünlük içinde değerlendirmeden önce altını çizmemiz gereken ilk husus; kavramın, özü itibariyle inanca dair olduğudur.
Andrey Tarkovski; 54 yaşında hayatını kaybeden yönetmenden geriye; sinema tarihini değiştiren, dönüştüren, ufuk açıcı, kısa ama çok güçlü bir filmografi kaldı.
“Güvenlik mi, özgürlük mü” sorusu nispeten özgür olan veya kendini özgürlüğün batmayan güneşi filan zanneden ülkelerde tartışılan bir konu. Tabii sanat hayattan beslendiği için, bu tartışmanın sinemaya yansıması da kaçınılmaz.
Türk sineması insanın insanileşmesi için uğraşıyor mu, hayvan hakları kavramına nasıl bakıyor, “yediğimizin” ve “giydiğimizin” gerçek bir “canlı” olduğunu anlamamamızı sağlayacak, endüstriyel sözde çiftliklerde sömürülen veya sokaklarda zorlu koşullarda yaşamaya çalışan acı çeken bu canlılara karşı sorumluluk duymayı ve yardım etmeyi “dayanak”
Olağan olana ters beğenilere sahip, aynı ölçüde farklı ve zıt yaşam biçimleri olan ailelerin anlatıldığı The Addams Family ile aynı günlerde yayınlanmaya başlayan The Munsters sıradana meydan okuyan bir yaklaşıma sahipti.