The Lord Of The G-strings: The Femaleship Of The String (2003)

10 Nisan 2011

The lord Of The G-strings, arkadaş mavralarında dönen ortalama bir esprinin, münferit tekrarlar sonrasında hız alınamayıp video filme kaydedilmesinin kaçınılmaz bir sonucu adeta! Ne eksik ne de fazla!

blankYukarıda bahsettiğim metodun, yönetmen-senarist Terry West için alışkanlık haline geldiğini de, cümle içerisinde şöyle bir geçirmeden bırakmayalım. Öyle Ya! The Sexty Sense’in de, hesapta bu ironiye kapı açan yapımlardan biri olduğunu biliyoruz. Her ne olursa olsun Terry West’in fantastik ve erotik parodilerinin en çiğ hali ile bu kendine özgü ve yavan laf esprileri ile, kimliğini kazandığını da inkar etmemek gerekiyor.

West’in etkilenimleri arasına, ucundan kıyısından Monty Python ekibini de sıkıştırabiliriz. Yine de buradaki etkilenimin sadece göz aşinalığı ile sınırlı kaldığını da belirtmemiz gerekiyor. Nitekim West’in laf arasına sıkıştırdığı ve fırınlayıp fırınlayıp yeniden izleyiciye sunmaktan çekinmediği espriler dışında “yaratıcı” kutucuğunun içine yerleştirebileceğimiz başka herhangi bir silahı bulunmamakta! Her ne kadar çalıştığı ekip tam tersine yaratıcılıktan ve komplike espri anlayışından uzak olsa da, yıllar sonra bile West ile anılacak ucuz, basit, çiğ fantastik-erotik parodi çeşitlemelerinin, katlanılabilirlik dahilinde mutlaka alıcısı olacağını da kabul etmek lazım.

Gel gelelim TLOTGS, tam anlamıyla Yüzüklerin Efendisi’nin erotik bir parodisi de sayılmaz. Münferit ağız oyunları ve Araporn ya da Dildo Saggins gibi Yüzüklerin Efendisi karakterlerinin Terry West usulü kelime oyunlarına maruz kalmış örneklerinin dışında, böyle bir parodiye soyunmak gibi bir derdi de yok! West’in tek amacı, mevcut laf esprilerini sürükleyebildiği kadar ileri götürmek ve kabak tadı verse dahi üzerinden geçmeyi de ihmal etmemek. Tabi anlatısına meze ettiği bütün fetiş objeleri de mümkün mertebe aynı doğrultudaki esprilerinin malzemesi haline getirebilmek.

West’in bu sinir geren parodimtrağının, en yakın örnek olan Gladiator Eroticvs ile aynı cümleler içerisinde anılmasının da boşa olmadığını söylemek lazım. Zira türün en fazla rağbet görenleri olduklarını ve internet üzerinden bir dönem (Bu dönem sırasıyla Gladyatör ve Yüzüklerin Efendisi’nin popüleritesinin tavan yaptığı dönem oluyor aynı zamanda) tıklanma rekorları kırdıklarını biliyoruz.

blank

Kaldı ki, TLOTGS sonrasında West, rotasından bir an olsun sapmadı. Her daim video sektörüne hizmet eden West’in mevcut erotik-parodi anlayışı da değişmedi. Tıpkı bu parodilerini eklediği o parlak (!) fikirlerin değişip –ekseriyette gelişmediği- gibi…

Dildo Saggins karakterine hayat veren Misty Mundae ise,yer yer benzer karakterlere bürünmesine rağmen kısa zamanda video sektörünün aranan isimlerinden biri haline geldi. Darian Caine ile birlikte adeta bir erotik-parodi markası olup çıktı diyebiliriz Mundae için.

Gel gelelim, elindeki kısıtlı sayıdaki parlak fikrin üzerinden defalarca geçen Terry West, çoğu zaman izleyicisini “baymakla” da suçlandı. Bu suçlamaların en berrak biçimde vuku bulduğu yapımlardan biri de hiç kuşkusuz, en popüler olan TLOTGS oldu. West’in sadece birkaç saatte oturup yazdığı ve adeta birkaç saatte de çekip kurguladığı film, kağıt üzerinde bile bayağı bulunmaktan kurtulamadı. Yine de nevi şahsına münhasır bir fanatik kitle edinmesinin de önüne geçemedi ekseriyette.

En beylik tabirler “o kadar kötü ki…” çeşitlemelerini biraz eşeleyip, West’in iç bayan görsel laf esprileri silsilesine bir etiket yapıştırmak gerekirse…”O Kadar Kötü ki, Katlanılamaz!

blank

Fatih Yürür

İlk sinema deneyimi, bir Stephen King uyarlaması olan “Geri Döndüler” olmuştur. Yazmaya başladığı dönem ise aslen lise yıllarıdır. Saçma sapan korku hikayeleri kaleme almaktadır ve asıl amacı bir gün bunları görselleştirebilmektir. Çeşitli platformlarda oyun incelemeleri ve film eleştirileri yazar. Yaratmış olduğu RüyadaM adında bir animasyon ve çizgi hikaye karakteri bulunmaktadır.

7 Comments Bir yanıt yazın

  1. Es kaza vizyon yazdığımızda fırsat kollarcasına “Öteki Sinema’yı çok bozdunuz çook” diye çığıran ve bize tarif tutturmaya çalışan arkadaşların o değerli yorumlarını bu yazıların altında hiç göremiyoruz nedense… Alın size Allahına kadar “B” bir film! Gelin yazışalım tatlı, tatlı…

  2. yazı gayet güzel olmuş fakat yorumu yanlış yazmışsınız. çünkü yukarıdaki film bir B film değil. öncelikle film b-movie’den ziyade çoğunda misty mundae’nin başrolde oynadığı e.i. independent cinema şirketinin hazırladığı bir erotik spoof filmi. b filmi gibi görünmesinin sebebi, filmin sadece video için çıkarılıp belirli bir softcore izleyicisine hitap etmesinden dolayı bütçesinin düşük ya da diğer filmlerle kıyaslanamayacak miktarda olmasıdır. sizin gibi artık kendine bir sinema yazarı sıfatı yakıştıran kişinin bu ayrımı yapması gerekirdi.. ha unutmadan: her düşük bütçeli film B film değildir!!

  3. Serkan elbette her düşük bütçeli film “B” değildir. Bu tabiri “Siz “B” blogusunuz, “B” kalın” diyenlere hitaben, bu tür filmlere en yakın düştüğü haliyle kullandık. “B”nin içerdiği en geniş anlamla yani… Çok takılmamak,dur şu cahillere iki çakayım dememek lazım bu gibi durumlarda…

  4. Serkan, bir şey yazmak istememiştim buraya ama neresinden baksam neresinden çeksem neresini evirsem şu; “sizin gibi artık kendine bir sinema yazarı sıfatı yakıştıran kişinin bu ayrımı yapması gerekirdi” yorumun bana komik gelmekten kurtulamadı. Üstelik sadece komik değil aynı zamanda saldırgan ve aşağılayıcı buldum.

    Pekala ben yazımda filmin “b filmi olduğuna dair” bir tanıma yer vermedim. Fakat filmin paketine bakan bunun bir b filmi olduğunu da rahatlıkla düşünebilir. Bir “sinema yazarı”, yukarıda benim kaleme aldığım bu filmi bilmek zorunda değil (ki bu kesinlikle bir kayıp olmayacaktır), aynı şekilde bir “sinema yazarı” Terry West’e, onun tarzına ya da anlatısına da aşina olmayabilir. Bunu da bir kıstas olarak alamayız öyle değil mi?

    O halde bu benim komik bulduğum ve senin de “açık gedik buldum oturtayım” misali yüklendiğin cümlenin samimi olmadığını düşünürsek bize kızmazsın umarım. Bu sitede hepimiz birşeyleri paylaşabilme, az bilineni tellal misali daha fazla insana çığırma, çok bilinenin de üzerinden bir kere daha geçme derdindeyiz. Buraya bir film yazıyorsak, karşılığında 5 film öğrenip seyir listemize ekliyoruz. Dolayısı ile herhangi bir yazarın kaleme aldığı filmi, daha önce izlememiş ya da duymamış olma olasılığımız çok çok yüksek. Bu durumda bir yazarın hiç izlemediği bir filmin kulvarı hakkınday aptığı yorumdan, “ergen usulü” karakter tahliline girişmek karşındaki insan için oldukça rahatsız edici olabilir. Bu sebeple karşındaki insanın “bilmediğini düşündüğün” bir konuda açıklama yaparken biraz daha alçak gönüllü davranman gerekir.

    …ve (bunu büyük harflerle yazmak zorundayım). BİR SİNEMA YAZARI OLMAK DEMEK, HER TÜRÜN, HER MECRANIN, HER YÖNETMENİN ABC’SİNİ YALAYIP YUTMAK DEMEK DEĞİLDİR! EĞER Kİ ÖĞRENECEĞİMİZ BİR ŞEY KALMAMIŞ OLSAYDI BURADA OLMAMIZIN DA BİR ANLAMI OLMAZDI! ÖĞRENMENİN EN GÜZEL KISMI YAPTIĞIMIZ YANLIŞLAR VE BU YANLIŞLAR DA NE BİZİ SİNEMA SEVGİSİNDEN UZAKLAŞTIRIR NE DE YAZMA İSTEĞİNDEN. GÖNÜL İSTERDİ Kİ SİNEMA HAKKINDA YAZI YAZAN BİZLERİN EN BÜYÜK EKSİKLİĞİ -YA DA YAPTIĞI EN BÜYÜK YANLIŞLIK- “THE LORD OF THE G-STRİNGS”İ B-FİLMİ KATEGORİSİNDE DEĞERLENDİRMEK OLSAYDI…AMA NE YAZIK Kİ TIPKI SENİN GİBİ BİZLERİN DE BİLMEDİĞİ, KEŞFEDEMEDİĞİ O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ…BİZ DE İSTERİZ TEK DERDİMİZİN SOFTCORE PARODİ OLAN BİR FİLMİ B-FİLMİ OLARAK DEĞERLENDİRMEK OLMASINI. AMA NE YAZIK Kİ MÜMKÜNATI YOK. TIPKI BU YANLIŞLIĞIN BİZLERE KARŞIMIZDAKİ İNSANI KATEGORİZE ETME YA DA ONA -BİR NEVİ- ÜSTÜNLÜK TASLAYIP DERS VERME HAKKI KAZANDIRMADIĞI GİBİ…

    Sevgi ve Saygılarımla…

  5. 30 yaşlarında olan birisi 15li yaşında ve 30lu yaşlarında izlediği veya dinlediği müziğin kategorisinin değiştirdiğine rastlamıştır.(bkz 80ler)

    Sınıflandırma olayı tanımlamak için kullanıldığında yararlı oluyor ancak sınıflandırma “mutlak” bir duruma doğru gidince içinden çıkılmaz bir hal alır. Ben de bu konuda sorun çekiyorum açıkcası ne b moviedir bilmiyorum. mesela benim yıllardır siyah beyaz bilim kurgu filmi dediğim filmler b movie imiş….Geceyarısı filmleriymiş.. e ben hiç chervolete’ime atlayıp film izlemeye gitmedim ki neredeyse dergi bulunmayan kitap bulunmayan bir dönemde beyoğlundan filmleri toplardık açıkcası ne sınıfta falan ilgilenmedim filmleir daha mı rahat izlerdik ne… Ama güzel tanımlarmış cuk oturmuş işin üstadları doğru bulmuş.

    Şu an deşhet bir sınıflandırma diktası var. O şudur deniyor 5 yıl sonra değişecek alt başlıklar üzerine kavga bile ediliyor o yüzden hepimiz için Sezen Aksu’dan geliyor:
    Beni kategorize etme
    Benle oynama
    Yaftayı yapıştırıp
    Bana isim koyma
    Karikatürleştirme beni
    İlahlaþtırma
    Tabulaþtırma sakın tabulaþtırma

    Ben seni öyle sevdim öyle sevdim

  6. Filmi izlemedim (ki bulabileceğimide sanmıyorum)ama film bana komik bir anımı hatırlattı.Yüzüklerin efendisi vizyona yeni girmişti çok kalabalıktı ve biraz keyfim kaçmıştı filme girmeyi beklerken.Hay gelmez olaydım Yüzüklerin efendisine demiştim ama bunu söylerken gerginlikten bir harf değiştirmiştim tüm bekleme salonunundakileri bir gülmedir aldı.Bu anlamda Yüzüklerin efendiside bir ”B ,,film olabilir benim açımdan:)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

İç Gıdıklayıcı Bir Komedi: Teşekkür Ederim Büyükanne (1975)

Teşekkür Ederim Büyükanne, güzeller güzeli Sonia Viviani’nin omuzlarında büyüyen, Yeşilçam’ın
blank

Bambola (1996)

Bambola, yönetmen Bigas Luna’nın filmografisindeki erotizm dozu en yüksek film.