Mad Clown

Balada triste de trompeta / The Last Circus (2010)

24 Mart 2013

Her yaştan çocuğun ilgisini çeken, dünyanın her yerinde komiklik ve gülme eylemiyle beraber anılan palyaçoları daha önce hiç böyle görmediniz. İspanya İç Savaşı, çılgın bir sirk, çocuklar, üzgün palyaçolar, sorunlu aşklar, parçalanan yüzler ve çok daha fazlası The Last Circus filminde.

balada_triste_de_trompeta_ver81993 yılında ilk filmi Accion Mutante ile sinema kariyerine başlayan ve yaptığı her filmle kendine has üslubunu perdeye yansıtmayı ustalıkla başarmış çılgın bir isim Alex de la Iglesia. 2010 yapımı olan ve Türkçeye “Son Sirk” olarak çevrilen filmiyle Venedik Film Festivali’nden en iyi yönetmen ve senaryo ödüllerini alan Iglesia, İspanya sınırlarını aşarak tüm dünyanın tanıdığı bir yönetmen olma yolunda hızla ilerliyor.

Öteki Sinema için yazan: Nuri Şimşek

1937 yılında Madrid’de, iç savaşın devam ettiği günlerde bir sirkte buluyoruz kendimizi ilk olarak. Palyaçolar çocukları güldürmek için çeşitli komiklikler yaparken birden içeriye cumhuriyetçilerden bir bölük asker giriyor ve eli silah tutabilen her erkeğin, seçme şansı olmaksızın orduya katılmak zorunda olduğunu söylüyorlar. Palyaçosundan, cambazına, aslan terbiyecisinden cücelere herkes eline silah verilerek asker haline getiriliyor. İşin komik tarafı ise sirk çalışanlarının iş kıyafetleri hala üzerlerindedir. “Siz öldürmezseniz, onlar sizi öldürürler” cümlesiyle gaza gelerek savaşa giren çılgın bir palyaço elindeki palayla önüne gelen birçok askeri öldürüyor. Yönetmen Iglesia’nın yaratıcı dehasının bir ürünü olan bu sahne bana kalırsa bu güne kadarki en farklı savaş sahnelerinden biri olmaya aday. Daha sonra esir düşen bu palyaço, 7-8 yaşlarındaki oğlu Javier ile kısa bir süre görüşme şansı buluyor ve ona geri döneceğini söylüyor. Oysa böyle bir şey gerçekleşmeyecektir. Uzun yıllar madenlerde çalıştırıldıktan sonra oğlunun kendisini kurtarmak için gerçekleştirdiği bir girişim sırasında hayatını kaybeden baba palyaçodan oğluna miras kalan tek şey; palyaçoluktur. Hem de üzgün palyaçoluk.

The Last Circus004

Bütün çocukluk yıllarında babasından ayrı olan Javier aslında çocukluğunu yaşayamamış, hiç çocuk olamamış birisidir. Büyüdüğünde tıpkı dedesi ve babası gibi aile geleneğini devam ettirmek adına bir sirke katılır ve orada üzgün palyaço olarak işe başlar. Bu yeni ortamda Javier güzeller güzeli Natalia ile karşılaşır ve ondan çok etkilenir. Fakat ufak bir sorun vardır, Natalia sirkin baş palyaçosu Sergio’nun sevgilisidir. Natalia’nın Javier’e karşı takındığı baştan çıkartıcı tutum ve Sergio ile olan ilişkileri, üzgün palyaçomuzun yıllar boyunca bastırdığı duygu ve dürtülerini ortaya çıkartacakken olayların iyice karışmasına sebep olacaktır.

Sergio’nun sevgilisine uyguladığı şiddete ve bu şiddete rağmen onu terk etmeyen Natalia’nın hareketlerine anlam veremeyen Javier bir akşam çiftin çadırını basar. Sevişmekte olan sevgilileri görüp iyice sinirlenen üzgün palyaço, bir trompetle Sergio’yu öldüresiye döver. Natalia’ya dönerek artık özgür olduğunu belirtir ve beraber gidebileceklerini söyler fakat beklemediği bir cevap alır. Natalia kendisine zarar verdiği halde sapkın bir tutkuyla bağlıdır Sergio’ya. Olanlara anlam veremeyen Javier kendisini takip eden polislerden kaçarak ormanda bir mağarada yaşamaya başlar. Fakat bu süreçte insanlığını da kaybetmeye başlayacaktır.

The Last Circus001

Hayatı boyunca birçok bastırılmış duyguyla var olma mücadelesi vermiş olan Javier, Natalia’nın davranışı sonrasında kötüleşmeye başlar. Yıllarca içinde dizginlemeyi başardığı canavar artık serbest kalmıştır. Mağarada kaldığı günlerden birinde bir yaban domuzundan kaçarken Franco’nun eski generallerinden birine yakalanır. Hayvan gibi davranmaya başlayan Javier, bir gün generalin organize ettiği ve Franco’nun da katıldığı bir av partisi sırasında av köpekleri gibi vurulan kuşları ağzıyla avcılara getirirken diktatör Franco’nun elini ısırır. Öldürülmek üzere bir odaya kapatılan Javier, burada adeta gelişiminin son evresini tamamlar. Natalia, her türlü sapkınca davranışına ve yara bere dolu yüzüne rağmen Sergio’yu tercih ediyorsa bende öyle olmalıyım diyerekten kendine acı dolu bir kalıcı palyaço makyajı yapar. Çeşitli kimyasallarla zarar verdiği yüzüne ütü yardımıyla son şeklini veren Javier sempatik bir üzgün palyaço olmaktan çıkmış, nefret dolu korkunç bir canavar haline gelmiştir. Generali öldüren Javier evdeki silahları da alarak aşkının peşine düşer.

blank

Filmin genelinde görülen absürtlük bu noktadan sonra bir tık daha yukarıya çıkıyor ve beklenmedik gelişmeler birbirini izliyor. Son Sirk’in belki de en başarılı taraflarından biri bir sonraki sahne de ne olacağını asla tahmin edemiyor oluşunuz. Bir dram filmi olarak başlayan, daha sonra sirk fonunda bir aşk hikâyesi izleyeceğimizi düşündüğümüz anda film birden palyaçoların ani kılık değiştirmeleri gibi yönünü değiştiriyor ve farkı bir çizgide ilerliyor. Yer yer gerilime, yer yer aksiyona bırakan genel olarak da B-filmlerini anımsatan bir yapıya sahip Son Sirk.

Filmin devasa bir haç üzerinde geçen son bölümünü tanımlamak için kullanabileceğimiz belki de en güzel tabir epik olabilir. İşlerin renginin değiştiği, Natalia’nın Javier’le olmak isteyip Sergio’yu üçüncü kişi konumuna itmeleri ve bunu kendine yediremeyen yaralı yüz-palyaço Sergio’nun kızgınlığı ile film başka bir tarafa evrilirken Sergio’nun davranışları ikiliye duyduğu kızgınlıktan ziyade eskiden sahip olduğu popülerliği yitirmesinin yaratmış olduğu bunalımdan kaynaklanıyor gibi gözüküyor. Filmin başında ip cambazı olarak görüp tanıdığımız Natalia’nın yine ip üzerinde gerçekleşen ölümü manidarken, filmin son sahnesinde Javier ve Sergio’nun polis arabası içinde yaşadıkları duygu boşalımı da filmin en can alıcı sahnelerinden biri olarak hafızalarda yer ediyor.

blank

İspanya’nın son dönemdeki başarılı yönetmenlerinden Alex de la Iglesia, ince göndermelerle örülü filmi Balada Triste de Trompeta’da gerçeklik algımızı yıkarak bizleri yine şaşırtmayı başarıyor. Düşüncelerimizde daima sevimli, sempatik bir konumda bulunan palyaçolar üzerinden, çocukluktan yetişkinliğe kadar geçen süreçte yaratmış olduğumuz kodlamaların aslında ne kadar da güvensiz olduğunu bizlere hatırlatan, Iglesia hayranlarının hayran kalacağı fakat bu tarz bir sinemaya alışık olmayan seyirciler için takip etmesi pek de kolay olmayan bir film Son Sirk.

 

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Collector / Koleksiyoncu (2009)

Koleksiyoncu, korku türü meraklılarına rahatlıkla önerilecek bir film ama kesinlikle
blank

Doruk (1985)

Bu filmi internetin derinliklerinden bulup çıkaran Evrim Ersoy’a teşekkürlerle… Orhan