Sonuç Değil Süreç Odaklı Gerilim!

Borgman posterBorgman için ilk etapta sorulması gereken soru şu: gerçekten de son yıllarda üzerinde uzun uzun tartışılmaya değecek kıyıda köşede kalmış gizli cevherlerden biri mi, yoksa istediğimiz her istikamete lastik misali uzatabileceğimiz, sandığımız doğrultudaki kelamları aklının ucundan bile geçirmemiş bir ekibin yaptığı okkalı bir eşek şakası mı? Her ne kadar filmi izleme şerefine erişmiş olanlar bu iki ana grupta hemen hemen eşit sayılarda birikseler de, Borgman’ın niteliğinden bağımsız bir biçimde, her sinemaseverin mutlaka deneyimlemesi gereken bir çeşniye sahip olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz…

Öteki Sinema için yazan: Fatih Yürür

Film en kaba tabirle “hiç tanımadığınız bir yabancıya ne kadar tölerans gösterirsiniz?” sorusunu sorarak açılıyor! Daha doğrusu, Anton adındaki bu hırpani adamı perdede ilk gördüğümüz andan itibaren bizler kendimize bu soruyu soruyoruz. Birkaç dakika önce sık bir ormanın içindeyken, postunu kıl payı kurtarıp, elit güdümlü bir cenderenin içine atlayan Anton’un genç ve zengin bir çiftin evinin önünde aniden bitivermesine tanık oluyoruz. Saçı sakalı birbirine girmiş, tenine uzun süredir su değmemiş bu gizemli adam, kapısını çaldığı evin erkeğinden, büyük bir soğukkanlılıkla evlerinin banyosunu kullanmak istediğini söyleyerek bir soru işareti daha ekiyor kafamıza. İlerleyen dakikalarda adının Richard olduğunu öğreneceğimiz bu ne oldum delisi, kendini beğenmiş egomanyak ev sahibi, kendisinden beklenildiği gibi Anton’a sırt çevirir. Ta ki Anton, genç adamın karısını tanıdığını Richard’a söyleyene kadar…

Anton’un ipe sapa gelmez iddiaları, Richard’dan bir araba sopa yemesine sebep olur. Fakat genç adamın eşi Marina, perişan haldeki bu adama acır ve kocasından habersiz bir şekilde onun banyoyu kullanmasına izin verir. Küvette şarap eşliğinde dillere destan bir sofra kuran Marina, bu garip yabancının evlerinde gizli gizli kalmasına razı olur. Fakat Anton’un, evin evcil hayvanı olmaya pek de niyeti yok gibidir. Kendisine sağlanan yaşam alanının sınırlarını sık sık ihlal ederek, evin neredeyse her noktasını, kendini hiç kimseye hissettirmeden, gizli gizli arşınlamaya başlar!

Borgman 1

Hikâyede ilk gördüğümüz andan itibaren Anton’un kim olduğunu / amacını sorgulamaya başlıyoruz. Fakat yönetmen Alex Van Warmerdam, ilerleyen her saniye karakterin çekim alanına takılan soru işaretlerine bir yenisini daha eklemlemekten geri durmuyor! Neticede Anton, sorularla bezeli bir avlu duvarından ibaret hale gelmeye ve olay örgüsü, düğüme meyletmeye başladıkça da izleyici bu soru işaretlerine takılarak istemsizce tökezliyor!

Peki kimdir bu Camiel Borgman? Neden ormanın derinliklerinde uzunca bir süre saklandıktan sonra, yaşam alanını paylaştığı güruhtan ayrılıp, birden bire burjuvanın yat verniğine bulanmış teknesine atlamıştır? Richard ve Marina çiftini seçmesinin sebepleri nelerdir? Neden varlıklı bir ailenin evinde sığıntı gibi yaşamayı seçer ve daha sonra neden burayı terk etmeye çalışır? Rüyasında sürekli kocasının şiddetine maruz kaldığını görerek akli dengesini yavaş yavaş yitirmeye başlayan Marina’dan ya da ırkçı, empati fakiri, faşist ve statü fetişisti George’dan ne istemektedir? Warmerdam, bu gibi soruların ucunu açık bıraksa da, film boyunca eşelediği her soru katmanının altına küçük bir not iliştirmeyi ihmal etmez! Warmerdam’ın amacı, izleyicinin esnek bir biçimde filme katılımını sağlamak olsa da; filmin üzerini tamamen kapatmak gibi bir kasıntılığın içine düşmez!

Borgman 2

Camiel Borgman’ın niteliklerinden yola çıkarak, onu hem mitolojik hem de ikonografik anlamda pek çok metnin satır aralığına da çivilmek mümkün! Şimdiden kült mertebesine erişme yollarını adım adım arşınlamakta olan filmin ana karakterini, Tanrı’nın yanında yer almış yedi büyük melekten biriyle ilişkilendirenlerin sayısı azımsanamayacak kadar fazla! “Tanrı’yı Gören” anlamını taşıyan Camiel, filmde de, insan üzerine çamur misali sıçrayıp, onun benliğini lekeleyen yozlaşmışlıklara toptan savaş açan bir karakter olarak da okunabilir. Eğer böyle bir okuma haritası çizecek olursak, Borgman’ın tanrı misafiri olarak girdiği eve, daha sonra bahçıvan suretinde yeniden dönerek, henüz yozlaşmamış dimağları (çiftin çocuklarını) kurtarma operasyonuna soyunmak gibi bir işlev üstlendiğini söyleyerek de, kendisinin ve yanındaki güruhun misyonuna ilahi bir amaç atfedebiliriz.

Kendisine (ve doğal olarak tüm alt, alt orta sınıfa) sırt çeviren bu amaçsız, mutsuz, hislerinden arınmış fakat hırslarının kurbanı olmuş aileyi, onların yaşam alanlarına tecavüz etmeden avucunun içine alan Borgman ve güruhu, diğer taraftan da çiftin çocuklarına gece yarısı öyküleri anlatmayı ve ailenin gönülsüz fertlerini kendisine bağlamayı da ihmal etmez. Peki Borgman ve ekibinin asıl amacı nedir? Saf olanı koruma gibi bir misyon mu üstlenmişlerdir yoksa tek yaptıkları, kendi kriterleri doğrultusunda birilerinin köküne kibrit suyu ekip, civardaki nehrin dibine postalamaktan mı ibarettir?

Warmerdam’ın bu son alametifarikası, öykü sürecinde, izleyiciyi sürekli yemlese de, elle tutulur sonuçlar vadetmiyor! Her ne kadar kafa kurcalamak konusunda Nacho Vigalondo’nun gurmelik lezzeti Timecrimes kadar net bir tutarlılık göstermese de, Shane Carruth’un gereksiz bir gevezelik resitaline dönüşen Primer’ı gibi de insanı canından bezdirmiyor! Borgman; durmadan açılan şarap şişeleri, nehri kafalama boylayan cesetler, birden karşımızda beliren ve varoluş nedenlerini sorguladığımız karakterlerle birlikte, klasik anlatıya kafa atacak görsel / anlatısal tercihler yerine, izleyiciye sordurduğu sorularla ayakta kalmayı becerebilen bir sinemasal deneyim!

blank

Fatih Yürür

İlk sinema deneyimi, bir Stephen King uyarlaması olan “Geri Döndüler” olmuştur. Yazmaya başladığı dönem ise aslen lise yıllarıdır. Saçma sapan korku hikayeleri kaleme almaktadır ve asıl amacı bir gün bunları görselleştirebilmektir. Çeşitli platformlarda oyun incelemeleri ve film eleştirileri yazar. Yaratmış olduğu RüyadaM adında bir animasyon ve çizgi hikaye karakteri bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Vahşet Kasırgası (1985)

1985 yapımı Vahşet Kasırgası bir İspanyol korku filmi olan A

La Semana del Asesino / The Cannibal Man (1972)

The Cannibal Man, yeni İspanyol korku filmlerinin sıradanlığı ve gereğinden