Grotesque; sadizm, tecavüz, işkence, adam öldürme gibi öğeleri ardı ardına veriyor. Bir olay örgüsü kurmadan seyirciyi vahşetin doruklarında gezdiriyor.
Günah Şehri: Uğruna Öldürülecek Kadın, “bir çizgi roman uyarlaması nasıl olmalı?” dersi adeta. Kara film (film noir) zamanlarından gelen harika bir dedektiflik öyküsü…
Yunan Sineması, gittikçe daralan bütçeler ile çalışmak zorunda kalmasına rağmen, art arda gelen birbirinden rahatsız edici bağımsız filmler sayesinde kendi ülkesinin sınırlarını aşan, haklı bir ilgiyle takip ediliyor.
İşinde iyi yürekli bir yönetici, evinde karısına ve çocuklarına karşı sorumluluk sahibi sıcak kanlı bir baba… Bir gece silahlı bir soygunda oğlunu kurban vermesiyle bu tablo ters düz olur…
Mandrill, sinemanın bit pazarı kreasyonundan giyinmeyi seven sinefiller için keyifli bir seçim. Göz yoran pastel tonlar, bile isteye saçmalayan kadrajlar, berbat ötesi oyunculuklar, western, Bollywood, melodram ve 70’ler aksiyon filmlerinin kol kola girdiği keyifli mi keyifli bir suç karnavalı!
“Kır zincirlerini gel ödül avcılığı yapalım seninle Yum gözlerini soluksuz sıkalım göklere…” Vahşi batı yöresi bir halk türküsü Tarantino, Inglourious Basterds’la yeni bir stile kaymış gibiydi. Reservoir Dogs(1992), Pulp Fiction(1994) gibi ilk dönem filmlerinden aşina olduğumuz, komediyi yükselterek filmlerin kanlı yüzünü yumuşatan
Anders Morgenthaler’in yazıp yönettiği, Danimarka yapımı bir animasyon ve live action filmi olan Princess, porno endüstrisiyle ilgili bir intikam hikayesi. Sakın animasyon olmasına kanıp çocuk filmi sanmayın. Aksine bir grind house yapımına yakışır derecede şiddet içeriyor. Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez