Korku sineması artık konfeksiyon atölyesi gibi çalışıyor. Her yıl onlarca film izliyoruz; aynı uğursuz konaklar, aynı musallat cinler, aynı maskeli manyaklar... Ama Weapons başka bir kumaştan!
Yureiyashiki No Kyofu sürprizli sayılabilecek öyküsü, müziği, gotik estetiği, sabit kamera ve karanlıkla dolu geniş ekrandan faydalanan gerilimine kadar başarılı bir film.
The Maid'in tuhaf bir havası var. Filmin ilk bölümünde Rosa'nın çalıştığı evin içinde köşe bucak dolaşan kamera, her an bir hayalet ortaya çıkacakmış gibi yaparak izleyiciyi diken üstünde tutmaya çabalıyor.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; *Gore-topu gibi bir zombi filmimiz oldu nihayet… Eğer türle olan zayıf etkileşimi sebebiyle 197O yapımı Ölüler Konuşmaz ki’yi saymazsak Ada-Zombilerin Düğünü, Türk sinemasının ilk zombi filmi… Peki, başarılı mı? Bunu söylemek biraz güç… Filmi proje aşmasından beri takip
Korku Sineması, tüm Dünya’da oldukca fazla takipcisi olan ve onlarca alt türe bölünmüş üretken bir alan… Sinema yapan her toplum, kendi korkularını yıllardır izleyicisine aktarıyor. Meksikalı Santolar, Kurt adamlarla savaşıyor, Japon ve Koreli Uzun saçlı çocuk hayaletleri evlere musallat oluyor, Çinli Hayalet
Kült klasik Village of The Damned'den 4 yıl sonra çekilen Children of The Damned, bir devam filmi olmaktansa, daha çok ilk filmin bağımsız bir yeniden uyarlaması.
Duplass kardeşlerin ikinci filmi Baghead, korkuseverlerin beğenebileceği, fakat kelimenin tam anlamıyla bir korku filmi olarak tanımlamaktan imtina edilmesi gereken bir film.
Dabbe 2 korkutmuyor ancak bir seyirci olarak sinirlerinizi bozuyor, nefretinizi kazanıyor. Dabbe gibi eğlenceli bir yapısı, bir sebep sonuç ilişkisi yok.