blank1979 yılı mahsulü Tourist Trap, David Schmoeller tarafından yönetilmiş olan ABD yapımı bir film. Senaryosu J. Larry Carroll ve David Schmoeller tarafından kaleme alınmış.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

Sanırım filme geçmeden önce yönetmen hakkında biraz bilgi vermeliyim. Schmoeller’in hayatına bakıldığında kendisine bir parça kıyak geçilmiş gibi duruyor. İmrenmemek elde değil. Teksas’da doğup büyüyen Schmoeller, genç bir oyun yazarı iken kazandığı burs ile Meksika’ya gider. Burada Şilili ünlü yönetmen, yazar, besteci, oyun yazarı Alejandro Jodorowsky ile tiyatro çalışma imkanı bulur. Ayrıca efsane yönetmen Luis Bunuel ile de sinema üzerine çalışır. Teksas’a dönüp sinema üzerine eğitimini tamamladıktan sonra master bitirme tez filmi olarak The Spider Will Kill You isimli kısasını çeker. O senenin en iyi öğrenci filmi oskarına aday olur ama kazanamaz. (O sene, yani 1975 yılında ödülü Field Of Honor ile Robert Zemeckis kazanır.) Mezun olduktan sonra Peter Hyams’ın yanında Capricorn One’ın (1977) çekimleri esnasında staj yapar. 1979 yılında yazıya da konu olan ilk filmi Tourist Trap’i yazar ve yönetir. Bazı kaynaklara göre, ünlü yazar Stephen King’in en sevdiği korku filmleri arasındadır. Sonrasında asla belli bir standartın üzerine çıkmayı başaramayan ama birbirinden enterasan diyebileceğim korku, gerilim, bilim-kurgu filmleri çeker. Bu dönemde yönettiklerinden Puppetmaster (1989) seriyale dönüşmüş korku filmleri arasında ticari anlamda en başarılı serilerden biri olur ve bugüne kadar tam dokuz (rakamla 9) devam filmi çekilir. Bu devam filmlerinden hiçbirini Schmoeller yönetmez;

  • Puppet Master II (1991, y.Dave Allen)
  • Puppet Master III: Toulon’s Revenge (1991, y.David DeCoteau)
  • Puppet Master 4 (1993, y.Jeff Burr)
  • Puppet Master 5: The Final Chapter (1994, y.Jeff Burr)
  • Curse of the Puppet Master (1998, y.David DeCoteau)
  • Retro Puppet Master (1999, y.David DeCoteau)
  • Puppet Master: The Legacy (2003, y.Charles Band)
  • Puppet Master vs Demonic Toys (2004, y.Ted Nicolaou)
  • Puppet Master: Axis of Evil (2010, y.David DeCoteau)

Dizi yönetmenliği ve televizyon filmi yönetmenliği gibi sıkıcı olduğunu düşündüğüm aşamalardan geçtikten sonra Schmoeller, son yıllarda daha çok kısalar üzerine eğilmiş gibi görünüyor. Biliyorum, alışılageldik başarı hikayelerine pek benzemiyor Schmoeller’in hayatı. Ama nedense “normal”in kıyısında kalmış bu tarz hayatlar bana daha ilginç, belki de daha anlamlı geliyor.

Tourist Trap’e dönecek olursak, konusu kısaca şöyle: Otobanı kullanma gereği duymayan beş genç, iki araba ile yan yollarda macera peşinde coşma isteği ile yanıp tutuşarak seyahat etmektedir. Öndeki arabanın lastiği patlar ve tabii ki yedek lastik de patlaktır. Arkadan takip etmesi gereken araba, nedense ortalarda gözükmediği için Woody (Keith McDermott) patlak lastiğini de yanına alıp bir benzin istasyonu bulma ümidi ile yola koyulur. Öndeki arabada bulunan diğer yolcumuz Eileen (Robin Sherwood) diğerlerini bekler. Bir süre sonra, içinde Jerry (Jon Van Ness), Molly (Jocelyn Jones) ve Becky‘nin (Tanya Roberts) bulunduğu diğer araba gözükür. Bu sırada Woody, terkedilmiş gibi duran bir benzin istasyonu bulur. İçeriyi karıştırırken birden etraftaki eşyalar üzerine uçuşmaya başlar. Bu garip durum sağdan soldan fırlayan ve canlıymışcasına hareket edip sinir bozucu kahkahalar atan mankenlerle birleşince, Woody pek tekin bir yere gelmediğini anlar ama çok geç kalmıştır. Uçarak sırtına giren metal bir boru ile ölür. Diğerleri Woody’yi bulmak için hareket ederler. Benzin istasyonuna varmadan önce gördükleri Lost Oasis & Western Museum (Kayıp Vaha ve Western Müzesi) tabelası dikkatlerini çeker, Woody’nin buraya girmiş olabileceğini düşünerek “cennetin” peşine düşerler. Hiçbir yerin ortasında bulunan doğa harikası mini bir şelalenin altındaki göl görüntüsü, özellikle hatun kişileri fazlasıyla etkiler, aniden bozulan arabayı çalıştırmak için uğraşan Jerry’yi yalnız bırakarak göle girerler. (Evet, çıplak.) Bu sırada mekanın sahibi olduğu anlaşılan Mr. Slausen (Chuck Connors) ortaya çıkar. Misafirperver ama bir o kadar da garip bir görüntü çizen Mr. Slausen, gençleri içinde yaşadığı ufak bir kulübeden müteşekkil balmumu müzesine davet eder. Müzenin arka tarafındaki ev, Mr. Slausen’in müzedeki balmumu heykelleri yaptığını söylediği gizemli erkek kardeşi, evin içindeki birbirinden garip balmumu mankenler gençlerin çözmesi gereken gizemlerden sadece birkaçıdır. Tabii eğer sağ kalmayı başarabilirlerse.

blank

Açık konuşmak gerekirse, Tourist Trap korkunç olmaktan daha çok sinir bozucu bir film. Woody’nin terkedilmiş benzin istasyonundaki sahnesini dışarıda bırakırsak, filmin “korkutmak” işlevini yerine getirmede sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Ama baştaki terkedilmiş benzin istasyonu sahnesi her yönüyle dört dörtlük. Sahnenin sonlarına doğru, birbirinden tuhaf görünen mankenlerin kulak tırmalayan kahkahaları ile etrafta uçuşan eşyaların duvara çarpıp parçalandıklarında çıkardıkları gürültüler artık dayanılmaz hale gelir, havada uçarak gelen metal boru Woody’nin sırtına girdiğinde aniden her şey (herkes?) susar. Woody acıdan çığlık atmak ister ama sonuna kadar açılan ağzından bir tek hırıltı bile çıkmaz. Biraz önce aşırı gürültüden huzursuz olan izleyici, hemen akabinde bu sefer sessizlikten rahatsız olur. Sahnenin sonundaki bu tezat geçiş kısmı beni çok etkiledi. Filmi sadece bu sahneyi görmek adına bile izleyebilirsiniz. Bu arada filmin (sadece bu sahneyi düşünerek) Evil Dead’e (1981) büyük bir esin kaynağı olduğunu düşünüyorum. Özellikle kulübenin içinde geçen sahnelerine.

Tourist Trap için House of Wax (1953) ile The Texas Chainsaw Massacre’ın (1974) aritmetik ortalaması dersem, yanılmış olmam sanırım. Balmumu mankenler ile ıssızlığın ortasında mahsur kalan (illaki) enerjik gençlerin (illaki) güneyli sapık bir seri katil (ya da aile) tarafından birer birer avlanması ana konuları birleştirilmiş, bunların üzerine de katilin telekinetik güçleri sos olarak eklenmiş. Bu şekilde dile getirildiğinde kulağa oldukça tuhaf geldiğinin farkındayım. Ama Tourist Trap tam da bu şekilde adlandırabileceğim bir film; tuhaf. Tuhaf ve sinir bozucu.

Oyunculuklar için negatif birşey söylemem mümkün değil. Bütün oyuncular vasatın üzerinde. Ama Mr. Slausen rolünde izlediğimiz Chuck Connors’ın çok başarılı bir performans sergilediğini söylemeliyim. Müzikler, filmin ruhuna uygun olarak, özenle sinir bozucu bir şekilde icra edilmiş.

Aşırı kan ve şiddet düşkünleri aradıklarını bulamayacaklardır, çünkü Tourist Trap 70’li yıllara özgü yavaş yavaş gelişen ağır tempolu filmlerden biri. Özellikle kukla, manken gibi cansız figürlerden çekinen bünyeleri ekstra rahatsız edeceği garanti. Ya da tam tersi, bu filmi izledikten sonra vitrinlerde gördüğünüz mankenlerden ürker hale gelebilirsiniz. Kim bilir.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

A.C.A.B. (2012)

Carlo Bonini’nin kitabından uyarlanan ve yönetmenliğini Stefano Sollima’nın yaptığı A.C.A.B.
blank

The Lone Ranger (2013)

The Lone Ranger, özellikle sinemada izlenmesi gereken ama iyi bir